Yalnızca tavukları değiştirmediler, çiftçiyi de değiştirdiler!

Yalnızca tavukları değiştirmediler, çiftçiyi de değiştirdiler!

Yalnızca tavukları değiştirmediler, çiftçiyi de değiştirdiler!

Gıda A.Ş. belgeseli endüstriyel üretimin yalnızca hayvanlan değil çiftçiyi de nasıl değiştirdiğini anlatıyor: “Tyson Food, tavukların yetiştiriliş şeklini kökünden değiştirdi. Artık, 50 yıl öncesine göre tavuklar, yarı yarıya daha erken büyüyor ve kesiliyorlar, üstelik iki kat daha büyükler. İnsanlar beyaz eti seviyor. Bu nedenle, tavuklar daha çok göğüs etine sahip olacak şekilde değiştiriliyor. Yalnızca tavukları değiştirmediler, çiftçiyi de değiştirdiler. Bugün, çiftçiler kendi tavuklarını yetiştiremiyor. Tyson -ve Bush ailesinin CP’si- gibi şirketler, doğal civcivleri satın alıyor ve kesim gününe kadar büyütüyor Belgeselde işveren ve çiftçilerin söyledikleri gerçekten dehşet verici. Önce Tavuk Yetiştiricileri Birliği yetkilisine kulak verelim:

tavuk

“Tavuk sektörü, ürünün geliştirilmesi, işlenmesi ve paketlenmesi bakımından örnek teşkil ediyor. Kârımızı gören diğer sektörler de bunu örnek alıyor. Biz, bir anlamda tavuk değil, yemek üretiyoruz. Her şey makineleştirildi. Bu nedenle, çiftliklerden gelen tüm civcivler, aynı ebatlarda olmalı. Bu yoğun üretim sisteminin başarılı olması ile ilgili bir şey söyleyeyim: Çok miktarda yiyecek, çok küçük bir alanda ve çok uygun fiyatlarla üretilebiliyor. Bunun nesi yanlış, söyler misiniz? Tysonla sözleşmemiz var. Bu iş, bilim işi. İşi çözmüşler. Tavuğu 49günde büyütebilirlerken, neden 3 ayda büyüyeni istesinler. Cepte daha çok para kalıyor. Bu tavuklar, hiç gün ışığı görmüyor. Sürekli karanlıkta duruyorlar. Ne yaptığımızı görmenizi isterdik. Ama -Tyson izin vermediği için- içeri girmenize izin veremiyoruz.”

Çiftçiler ise çaresiz: “Çiftçilerin neden konuşmak istemediğini anlıyorum. Çünkü şirketler para ödedikleri müddetçe, her hakkı kendilerinde görüyorlar. Ama artık işler öyle bir noktaya geldi ki, yapılanların yanlış olduğunu düşünmeye başladım. Bu nedenle konuşmaya karar verdim. Diğerlerinin de, bundan kaçınması normal. Ama ben artık hiçbir şeyi umursayacak durumda değilim. Birileri konuşmalı. Buna çiftçilik denemez. Bu, fabrikalardaki seri üretime benziyor. Bir civciv, 7 hafta sonra 2,5 kiloluk bir tavuk haline geliyor. Kemikleri ve iç organları, bu hızlı büyümeye yetişemiyor. Buradaki tavukların çoğu, birkaç adım attıktan sonra düşüyor. Bunun sebebi, bacaklarının ağırlığını taşıyamaması. -Birçok tavuk ölmüş- Bu normal. Yemlerine antibiyotik koyuyoruz. Bu da haliyle tavuğa geçiyor. Bakteriler bağışıklık kazandığı için, artık antibiyotikler de fayda etmiyor. Benim de bütün antibiyotiklere alerjim var. Tavuklar, kümeslerin içi karanlık olduğunda tüner. Böyle anlarda yakalanmaları daha kolaydır. Genel de bu işi, Afro-Amerikalı -zenciler- erkekler yapar. Ama artık Latin kökenli işçiler de görüyoruz. Sözleşmesiz işçiler. Onlar, hiçbir hakka sahip olmadıkları için şikâyet edemezler. Firmalar da, bu tür işçilere bayılır. Tavukların hastalanması da önemli değil. Hasta da olsa, bütün tavukları fabrikaya götürürler.

Şirketler, çiftçileri parmağında oynatıyor. Neden? Çünkü çiftçi borç batağında… Bugün, nereden baksanız bir kümes 280-300 bin dolara mâloluyor. Bu alana bir kez yatırım yaptınız mı, şirketler, sürekli yeni ekipmanlar almanız konusunda taleplerde bulunmaya başlıyor. Karşı çıkmak şansımız da yok. Yapmak zorundayız. Aksi halde, sözleşmeyi feshetmekle tehdit ederler. Çiftçileri böyle kontrol ediyorlar. Borçları giderek artıyor. İnsanın yaptığı meslekte söz sahibi olamaması onur kırıcı. Bir şirkette köle olmaktan hiçbir farkı yok. İki tavuk evine sahip bir tavuk yetiştiricisi, yılda 500 bin doların üstünde borç alırken yalnızca 18 bin dolar kazanıyor”




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir