Türk Van kedileri “cana yakın”, “sempatik” ve “sevgi gösteren” kedilerdir
ABD, ilginç olayların olduğu bir ülkedir. Hiç aklınıza gelmeyen konularda taraflar mahkemelik olabilir. Buna bir örnek, geçen yıl yaşandı. Colorado eyaletinde, Black Forest adlı tüzel kişiliğe sahip olmayan bölgede (ülkede böyle bölgeler de var) bir kadın ormanda köpeğini gezdirirken geyik saldırısına uğrayarak boynuzlandı. Ağır yaralanmasına rağmen hastanede uzun bir tedavi sürecinden sonra iyileşti. Davalar dizisi bundan sonra başladı. Adı açıklanmayan yaralı kadın, orman işletmesini suçladı ve dava açtı. Çünkü işletmenin ormanda kötü huylu geyikleri ayıklaması gerekiyor (Ayıklamanın ayrıntısına girmeyeceğiz). Mahkeme sonuçlanmadı ama işletme hatalı görülürse kadın, yüzbinlerce dolar tazminat alabilecek, işletme de buna karşılık geyiğin bir evden beslendiği iddiasında. Bu iddia da ispat edilirse ev halkına bin dolar ceza verilebilecek. Çünkü doğal olarak beslenmeyen geyik, ev yemeği artıklarıyla saldırgan bir hale dönüşmüş olabilir.
Bunu niye yazdık? Ünlü teorik fizikçi Albert Einstein’ın, kozmosla ilgili karmaşık teorilerinden başka yaşamla ilgili basit, sade bir tespiti var: “Canlılar iyi ya da kötü doğarlar”. Buna hayvanlar da dahil. Dolayısıyla Helsinki Üniversitesi’nin kediler üzerinde yaptığı araştırmada, Van kedilerini, “en saldırgan tür” ilan etmesi, gerçeği yansıtmıyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Profesör Doktor Abdullah Kaya da bu tespite karşı çıktı. Kaya, “Van kedisine bir unvan verilecekse en zeki kedidir diyebiliriz” şeklinde konuştu.
Zaten Avrupa ve Amerika’nın “pet shop” sahipleri, internet sitelerinde Türk Van kedilerinin, “cana yakın”, “sempatik” ve “sevgi gösteren” kediler olduğunu çok önceden açıkladılar bile. Ailenin sevimli üyeleri olan Van kedileri, diğer kedilerle, köpeklerle ve “saygılı” çocuklarla çok iyi geçiniyor. Karnelerinde sevgi düzeyi, dostluk, oyunculuk, enerji seviyesi, zeka gibi alanlarda tam not alıyorlar.
Bütün işleri, ev hayvanları alıp satmak, besin maddelerini sağlamak, bakımlarını yapmak olan pet shop sahiplerinin Van kedileriyle ilgili başka tespitleri de var:
• Van kedilerinin gerçek orijini bilinmiyor. Orta ve güneybatı Asya’dan geldikleri tahmin ediliyor. Van Gölü ve çevresini severek bu topraklarda kaldığı düşünülüyor. Ama Irak, Iran ve eski Sovyetler Birliği’nin bazı bölgelerinde de görülüyorlar. Efsaneye göre Nuh’un Gemisi’ne alınmışlar. Sular çekilince de gemiden atlayıp Ağrı Dağı’nın görünen topraklarına yüzmüşler. Çünkü Van kedileri suyu sever ve çok iyi yüzer.
• Sevilen kediler olmalarına rağmen Türk hükümeti 1992’de, bir araştırma yaptı ve kedileri koruma altına aldı. Yerel üniversitelerin programlarıyla sayıları çoğaltılmaya çalışılıyor. Başka ülkelere ihracatı da büyük ölçüde kısıtlandı.
• Kediler sudan hoşlanmazlar. Ama Van kedileri, içinde yüzecek kadar suyu sever. Pek çok Van kedisi sahibi, onların küvete ya da lavaboya atlayıp suyla oynadığına tanık olmuştur. Tüyleri uzundur ve yaz ayları için biraz tüy dökmeleri normaldir. Taranmayı da severler.
• Gelelim en önemli özelliklerine. Van kedileri doğduklarında, gözlerinin rengi, solgun mavi olur. Yaşları ilerledikçe koyu mavi veya amber rengine (kehribar rengine) döner. Amber olsun, mavinin değişik tonları olsun, her iki göz de ayrı renklere bürünür. Kediye beyaz rengini veren genlerin, iris’deki renkleri etkilediği düşünülmektedir.
TESCİLLİ ŞAMPİYON
GCCF (Governing Council of the Cat Fancy) adlı kurumu duymamış olabilirsiniz. Birleşik Krallık’ta 1910 yılında kurulmuş, kedi türlerini kayıt altına alan resmi bir kurumdur. Bütün dünyada 150’den fazla türe ait dernek, bu kuruma üyedir. Kurum 1969’da, “en mükemmel kedi nesli”nin Türkiye’de olduğunu ilan etmiş, daha sonra Ankara kedileriyle karışmaması için “Van kedisi” ifadesini özellikle vurgulamıştır. GCCF, aynı yıl Van kedilerini “bütün türlerin şampiyonu” ilan etmiştir.
Fransızlar, hayat pahalılığı dönemlerinde “touche pas a mon pot” (tencereme dokunma) sloganıyla gösteri yaparlar. Biz de Helsinki Üniversitesi’ne “kedilerimize dokunma” (ala koske kissoihimme) diyoruz.
Evcil hayvanlar ve gerçekler
Konu açılmışken, evcil hayvanlarla ilgili dikkat çeken birkaç noktaya değinmek istedik.
• Hayvanların düşünceleri ve duyguları var mı?
Etholojik [hayvan davranışları bilimi] araştırmalara göre hayvanların (özellikle de kedi ve köpeklerin] çevrelerini algıladığı, iletişim kurduğu, stres veya korku yaşadığı, hemcinsleri veya diğer türlerle haberleşebildiği (bunun herhangi bir lisan olması gerekmiyor], sahiplerinin kendilerine kızdığını bildiği, insanları taklit ettiği, sayı sayabildiği, birbirlerine yardım ettiği bilinmektedir.
• Hayvanlar sevgiyi hisseder mi?
Elbette. “Kediler ve köpekler, sahiplerini kendileri seçer” sözü doğrudur. Bu, sevginin sonucudur.
Hatta ev dışına çıktıklarında tanımadıkları fakat sevdikleri kişilerle oyun oynarlar. Oyun, onların yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli bir davranış biçimi değildir. Ama sevginin işaretidir.
• Ev hayvanları, sağlığınıza iyi gelir mi?
Evlerde barınacak kadar küçük hayvanların insanoğlu ile beraberliği, 14 bin yıl öncesine kadar uzanır. Özellikle kediler ve köpekler, insanların yanında olmayı, alışkanlık haline getirmiştir. İnsanların kendilerini beslemesine ihtiyaçları yoktu. Ama yine de yalnız başına yaşamayı tercih etmediler.
Evde hayvan beslemenin insana sadece psikolojik faydası olur.
Onu severek, hayatta tutmaya çalışarak kötü ruh halinizden kurtulabilirsiniz. Ama bu soruyu çocuklar için sorarsanız kesinlikle “evet” diyebiliriz. Kedi veya köpekle oynayan çocuklar, daha sakin, fiziksel olarak aktif, büyüklerinin sözünü dinleyen, sağlıklı bireyler haline gelirler. Evde hayvan besleyen ailelerde yaşam süresinin uzadığı bile tespit edilmiştir. Buna “pet etkisi” denmektedir.
ALEV RIGEL