Tereyağındaki hileler
Tereyağındaki hileler
Artık köylülerin çok azı hariç, kimse turfan ve yayık ayranından ‘tereyağı’ üretmiyor. Günümüzde hakiki tereyağı bulmak artık neredeyse imkânsız. Yağın hileye açık olmasının çok nedeni var. Bunun nedenlerinden biri de hiç kuşkusuz mevzuatın kendisi. Tereyağı Tebliğinden “Sadece süt ve/veya süt ürünlerinden elde edilen, ana bileşeni yağ olan, temel olarak yağ içinde su emülsiyonu tipinde, şekillendirilebilir, 20°C sıcaklıkta katı yapıda olan ürün” olarak tanımlanan “süt yağı esaslı sürülebilir ürün” tanımında da görülen ‘ve/veya’ bağlacı ile başlayıp ‘süt ürünlerinden elde edilen’ diye devam eden ifade, zaten hilenin kapısını aralayan bir düzen inşa ediyor. Tebliğ, sadeyağı “Süt ve/veya süt ürünlerinden elde edilen, su ve yağsız kuru madde unsurlarının tamamına yakın bölümü uzaklaştırılmış, ağırlıkça en az yüzde 99 oranında süt yağı içeriğine sahip ürün” olarak tarif ederken, tereyağını ise “Ağırlıkça en az yüzde80, en fazla yüzde 90 oranında süt yağı, en fazla yüzde 2 oranında yağsız süt kuru maddesi ve en fazla yüzde 16 oranında su içeriğine sahip ürün” olarak tanımlıyor. Ayrıca tebliğ, tipik tat ve aromanın sağlanması amacıyla starter eklenmesine izin verdiği gibi, başka katkı maddelerine de izin verir.
Endüstriyel tereyağı; kaşar peyniri yapımı sırasında telemeden ayrılan peynir altı suyunun seperatörden geçirilmesi ve 90-95°C’de pastörize edilmesiyle üretiliyor. Pastörize edilen krema 23-25°C’de soğutulup, mayalanıyor. Bu sıcaklıkta, 12-14 saat süreyle inkübasyon (olgunlaştırma) yapılıyor (pH 4,8 – 5’e kadar). İnkübasyo-nu tamamlanan krema soğutulup; malaksöre gönderilerek yayıklanıyor. Burada 3-4 defa yıkanarak, acı suyunun atılması sağlanıyor. Daha sonra ise paketleniyor. Bu, normal olarak elde edilme şekli. Ama hiçbir şey, bu tarif kadar yalın değil.
Gıda hileleri öylesine bir hâl almış durumda ki, bundan tereyağı da nasibini almış. Direkt sütten, peynir ya da tereyağı yapılıyor. Bir tuzlu tereyağına en fazla yüzde 2 tuz ilâve etmek gerektiği halde, yüzde 3-5 oranında tuz ilâve edilebilmektedir. Bu bile hem hile, hem de haksız kazanç ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Hürriyet gazetesinin bir haberine göre: “Tereyağında sütün yerini, kaşar peynirinde olduğu gibi margarin alıyor. Bu da, yüzde 80’ini margarinin oluşturduğu karışıma, koku ve tat vermesi için yüzde 20 oranında tereyağı eklenerek elde ediliyor.” Milliyet gazetesindeki başka bir habere göre: “Küflü peynirler eritilerek yapılan taze kaşar ve krem peynir en masumane olanıymış! Gözünü para hırsı bürümüş kimi üreticiler, bozulmuş süt ürünlerini peynire dönüştürürken, kötü kokuyu ve mikroorganizmaları yok etmek için türlü kimyasallar kullanıyormuş. Taze kaşarda ve diğer peynir çeşitlerinde de durum bu. Tereyağında ise vaziyet daha vahim! İçinde bir gram süt olmayan tereyağlarımn satıldığını öğrendim. Hayvansal yağlardan elde edilen krema kıvamında karışıma, renklendirici ve esans katılınca, mis gibi kokan sahte tereyağı ortaya çıkıyormuş. Besleyici değeri olmayan, sağlığı tehdit eden bu tuhaf karışımı, hakiki tereyağı diye satmak hangi vicdana sığar? Sınır tanımayan, elini kolunu sallaya sallaya hileli gıda üreten zehir tacirleri, yoğurtta da kendilerini gösteriyormuş. Bozuk yoğurtlar, imha edilmesi gerekirken, toplanıyormuş. İçine yine çeşitli kimyasallar katılarak, ya süzme yoğurt ya da ayran imal ediliyormuş.”
Hileler bunlarla da sınırlı değil. Yağ yerine margarin, soya, patates, hazır patates püresi tozu; süt yerine süt tozu, renklendiriciler, yapay tereyağı aroması gibi uzayıp giden bir liste… Hâlbuki herkes bunları, margarinin ürkütücü şerrinden korunmak için tüketiyor. Bu işe bir de, soya sütü veya soyadan elde edilen yağın karıştığı belirtiliyor. Bu hileler sadece tanınmamış markalar ile sınırlı değil. Denetimin olmadığı bu ülkede, ünlü markalarda hile daha profesyonelce yapılıyor olabilir. Kaldı ki denetim olsa bile, bu ürünlerle beslenerek büyüttüğümüz denetçilerimiz ne kadar sağlıklı denetim yapabilir ki? Ayrıca, bu içeriği analiz edebilecek altyapı var mı? Bu altyapı olsa ve iyi niyetli insanlar denetlese bile, caydırıcı olmayan müeyyidelerle bu sorun çözülebilir mi? Biliyor musunuz, bunu yapan kimseler de kendilerini ‘Müslüman’ olarak tanımlıyorlar. Bir kez daha, o hadis-i şerifi tekrar belirtelim: “Bizi aldatan bizden değildir!”