Su kalitesi
Su kalitesi
Suyun kalitesi ve sağlıklılığı, üzerinde çok durulması gereken bir durumdur. Sağlıksız sularda; tortu ve vibrio cholera, salmonella typhi, hepatit gibi virüsler bulunabilir. Bu nedenle suların kesinlikle bakteriyolojik kirlilik taşımaması gerekir. Suya karışan arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, cıva gibi bazı kimyasal maddeler zehirli etki yapabilir. Baryum, nitrat, florür, radyoaktif maddeler, amonyum, klo-rür gibi maddelerin ise, sınır değerlerinin üstünde olmaması şarttır. Meselâ nitrat, kanserojen bir maddedir. Suda çözünmüş halde bulunan Kalsiyum (Ca) ve Magnezyum (Mg) bileşiklerinin toplamı, suyun sertliğini belirler. Türkiye’de genelde, Fransız sertlik birimi olan (Fr) kullanılır.
• 0-5 Fr – Çok Yumuşak
• 5-10 Fr – Yumuşak
• 10-20 Fr – Orta Sert
• 20-30 Fr – Sert
• 30 Fr – Çok Sert
Suyun pH değeri -sertliği-; içinde çözünmüş halde bulunan C03-2 , HC03-, C02 ve OH- iyonlarına bağlıdır. pH değeri 6,5’ten düşük olan sular, asidiktir ve dolayısıyla aşındırıcı bir etkiye sahiptir. Su renksiz olmalıdır. Sudaki renk, bitkilerin bozuşması, toprak yapısı, evsel ve endüstriyel kirlenme sonucu olabilir. Sudaki renk; demir, mangan, krom, nikel gibi metal iyonları ile bileşiklerin varlığını gösterir. Bulanıklık, görüntü estetiğinin yanı sıra suyun tadını da etkiler. Suda bulunan katı maddeler ve çözünmüş maddeler, bulanıklığa neden olur. Bulanık sular klorlandığı zaman, çok daha zararlı ürünlerin ortaya çıkacağından kuşkulanılmaktadır. İletkenlik, suda çözünmüş iyonların bir fonksiyonudur. İçme suyunda iletkenlik artışı, suyun kirlendiğini ya da suya deniz suyunun karıştığını göstermektedir.
• Klorür, suda tat ve aşındırma problemi yaratır. Fazlası tuzluluk hissi verir.
Şofbenleri, çamaşır ve bulaşık makinelerini olumsuz yönde etkiler. Sürekli içimi halinde, böbrek ve yüksek tansiyon problemleri ortaya çıkabilir.
• Klor ise tat ve koku problemine yol açar. Suda önemli ölçüde sağlık problemleri oluşturur.
• Sülfatlar, suların tadım bozarlar ve aşındırıcı etki meydana getirirler. Fazla sülfatlı sular acımtıraktır, ishale sebep olabilirler. Suda, aşırı evsel ve endüstriyel kirlenme olduğunu gösterir.
• Kalsiyumun vücut açısından doğrudan zararlı etkisi yoktur. Hatta kemik yapısı için yararlı olabileceği bile iddia edilmektedir. Ancak, içim bakımından problem teşkil eder. Öte yandan, suyun taş yapma potansiyeli de artar.
• Magnezyum litrede 50 mgdan fazla olması durumunda, gözlerde tahribata yol açar. İshal yapıcı etkisi ortaya çıkar. Sudaki magnezyum, suyun geçtiği toprak yapısına bağlıdır. Suya acılık verir.
• Sodyumun litrede 175 mgdan fazlası tat problemi oluşturur. Tuzluluk hissi verir. Sodyum fazlalığı, evsel ve endüstriyel kirlenme, toprak yapısı ve deniz katkısından kaynaklanabilir.
• Potasyumun litrede 12 mgdan fazlasının etkisi, sodyuma benzer. Kaynağını endüstriyel kirlenme, tarımsal gübreler ve toprak yapısı oluşturur.
• Alüminyumun, litrede 0.2 mgdan fazlası, suyun rengini bozar, bulanık ma-vimtrak görüntü verir. Böbreklerde tahribat yapar. Alzheimer hastalığına neden olabilir. Alüminyum fazlalığı, su arıtımında aşırı alüminyum sülfat kullanılmasından, endüstriyel kirlenmeden veya toprak yapısından kaynaklanabilir.
• Litrede 50 mgdan yüksek oranda nitrat içeren suları içenler, 6 ayda ölüme yaklaşırlar. Ayrıca, boğaz hastalıklarına ve kan hastalıklarına yol açabilir. Bebeklere kesinlikle, nitratlı sular içirilmemelidir. Midelerinde, nitrite indirgenerek, mavi hastalık’ denilen kan zehirlenmesine neden olur ve ölüme sebebiyet verir. Evsel ve endüstriyel kirlenmeden ve tarımda kullanılan gübrelerden kaynaklanır. Nit-ritler, nitratlara benzer etki gösterirler, ancak çok daha tehlikelidirler. Kan zehirlenmesine yol açar, kanda oksijen taşınmasını engelleyerek, oksijensizlikten boğulmaya sebep olurlar. Kaynağını endüstriyel kirlenme ve gübreler oluşturur.
• Amonyum, tat ve koku problemi oluşturur, insan sağlığını olumsuz etkiler. Sudaki amonyumun varlığı, suya atıkların karıştığını gösterir. Dolayısıyla, bu tür sular potansiyel hastalık yapıcıdırlar. Evsel ve endüstriyel kirlenmeden, gübrelerden kaynaklanır. Vücuda alınması durumunda; merkezi sinir sistemi, demans580, hafıza kaybı, halsizlik, titreme gibi sorunlara neden olur.
• Deterjanlar, suda tat ve koku probleminin yanı sıra, köpüklenmeye de neden olurlar. Ayrıca, uzun süre deterjan yutulması, kanserojen etki oluşturmaktadır. Evsel ve endüstriyel kirlenmeden kaynaklanır.
• Fenollerin suda varlığı, tat ve koku problemlerine sebep olur. Özellikle, suyun klorlanması sonucu meydana gelen klorofenol bileşikleri, çok düşük konsantrasyonlarda bile koku problemi meydana getirirler. Deri ve mukozada tahribata yol açarlar. Sudaki fenoller; ilaç, petrokimya, plastik sanayi, organik kimya, sanayi atık sularının rezervuarlara ulaşması gibi nedenlerden kaynaklanır.
• Demirin suda aşırı bulunması, suya metalik bir tat verir. Suda renklilik yapar. Demir içeren sular sağlık bakımından bir sorun teşkil etmezler. Ancak çamaşırhaneler, tekstil sanayi, sabun, diş macunu imalatı ve kâğıt sanayiinde kullanılan sularda demirin varlığı istenmez. Çünkü demir, ürünler üzerinde leke bırakır. Ayrıca, evlerde de porselenlerin zamanla sararmasına yol açar. Toprak yapısından ve endüstriyel kirlenmeden kaynaklanır. İçme suyunda litrede 200 |igdan fazla olmamalıdır.
• Manganın etkileri demirinkine benzer. Litrede 0,05 mgdan fazla olmamalıdır.
• Bakır, vücut için gerekli bir maddedir, ancak fazla bakırın su veya gıdalarda tat problemi oluşturur. Bunun yanısıra, uzun süre yüksek miktarlarda alınması karaciğer sirozuna ve böbreklerde tahribata yol açar. Hastane ve çamaşırhanelerde de istenmeyen bir özelliktir. Öte yandan, diğer metallerin aşınmasını hızlandırır. Sudaki bakır; kaplama sanayi atıklarından, alg ile mücadele programı çerçevesinde rezervuarlara atılan bakır sülfattan, tarım ilaçlarından kaynaklanır. İçme suyunda litrede 2000 çığdan fazla olmamalıdır.
• Çinko, içme suyunda en fazla bulunabilmesine izin verilen metal iyonudur. İnsan sağlığı açısından önemli bir zararı yoktur. Hatta, suda litrede maksimum 5000 [ig kadar bulunması istenir. Çinko vücut sağlığı için önemli bir mineraldir. Özellikle, deri ve saç hücreleri yönünden önem taşır. Suda fazla bulunması halinde, suya opalimsi bir görüntü verir.
• Fosforun taş yapma potansiyeli vardır. Göllerde bulunması, göl yaşamı için önem taşır. Ancak aşırı fosfor, göllerde alglerin aşırı çoğalmasına yol açar. Aynı zamanda fosforun varlığı, başka parametrelere dikkat çeker. İzlenmesi gereken bir parametredir. Evsel atıklardan, gübrelerden ve endüstriyel atıklardan kaynaklanır.
• Florun suda aşırı miktarda bulunması, kemik ve diş sağlığını olumsuz yönde etkilerken, az bulunması da diş sağlığını olumsuz etkilemektedir. Prof. Dr. Olcay Kandemir sulara eklenen flor hakkında uyarıyor: “Türkiye’nin aralarında bulunduğu, bazı 3. dünya ülkelerinde, sulara flor eklenmesi yapılmıştır. Sularda flor artırılınca, ülkemizde insanların dişlerinde lekeler, kemiklerinde zayıflamalar meydana geldiği görülmüştür. Bu nedenle hiçbir şeyin tabiî hali değiştirilmemelidir.”‘M Litrede bulunması gereken en yüksek miktar, 700 Hgdır.
• Tabiatta az miktarda bulunan baryum, kemikler üzerinde olumsuz etkiler göstermektedir. Baryum, kemiklerde kalsiyum ile yer değiştirerek, önemli defor-masyonlara yol açar, kalp ritmini bozar, kan basıncını arttırır, kas güçsüzlüğü, mide sorunları, sinir refleks değişimleri, beyin ve karaciğer şişkinlikleri gibi sorunlara neden olabilir. Metal saflaştırma işlemlerinden kaynaklanan ve sanayi atıkları nedeniyle suya karışan baryum, suda litrede en fazla 300 |ig olmalıdır.
• Arsenik, çok iyi bilinen bir zehirdir. Suda yüksek miktarlarda bulunması; doku bozulmalarına, dolaşım sistemi problemlerine, kısırlık ile hamilelerde çocuk düşürme gibi sorunlara yol açar ve ayrıca kanser riskinin yükselmesine sebep olur. Fizyolojik olarak protein yapısını bozduğu biliniyor. Sudaki arsenik varlığı, endüstriyel faaliyetlerden ve tarım ilaçlarından kaynaklanmaktadır.
• Kadmiyum, tabiata gübre ve pestisitler yoluyla girmekte ve vücuttaki bütün hücreleri tahrip etmektedir. Özellikle böbrek ve karaciğerde önemli tahribatlar yapmaktadır. Kuzanlı’nın verdiği bilgilere göre: “Kan yoluyla karaciğere taşınan kadmiyum; ishal, karın ağrıları ve ciddi kusma, kemik kırılması, üreme bozuklukları, kısırlık, sinir sistemi hasarı, bağışıklık sistemi bozukluğu, psikolojik bozukluklar, DNA hasarı ve kanser gelişimi gibi çok sayıda soruna neden olabilir. Karaciğer, mantar, kabuklu deniz ürünleri, midye, kakao tozu, deniz yosunu, kadmiyum yönünden zengindir. -Suların yanı sıra- tütün dumanı, kadmiyumu akciğere taşıyan önemli bir vasıtadır. Sigara içenlerde, akciğere temizlenmeye gelen kan temizleneceği yerde, aksine kirlenerek vücudun diğer organlarına taşınır. Böbrekte birikir vefiltreleme mekanizmasına zarar verir:”
• Siyanür, sinir sistemi ve tiroit bezi üzerinde önemli sorunlar yaratır. Çok iyi bilinen zehirlerden biridir. Sudaki canlı yaşamı için son derece tehlikelidir. Çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır.
• Kromun en önemli problemi, deride alerji yapmasıdır. Sudaki krom, çeşitli endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.
• Cıva, sinirleri tahrip eden bir zehirdir. Ağız ve diş etlerinde tipik yaraların meydana gelmesine, böbreklerin tahrip olmasına, beyin ve sinir sistemi sorunlarına, DNA ve kromozom zararlarına, kısırlığa, doğum sorunlarına, yorgunluğa neden olmaktadır. Vücuttan atılması zor olduğu için, kronik zehirlenmelere yol açar. Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır. Çevre kirlilikleri nedeniyle suya karışan cıva, flüoresan, termometre ve barometre gibi aletlerde kullanılır. Bunların kırılması ile havaya karışır ve solunumla vücuda geçer.
• Gümüşün, fazla miktarda iyonları vücuda alındığında, cilt mavi-gri bir görünüm alır. Litrede 0,4-1 mg’lık konsantrasyonlar böbrekte, karaciğerde, dalakta hastalık yapıcı değişikliklere yol açar. 2 gramlık gümüş, ani ölüme neden olur.
• Kurşunun insan metabolizması üzerindeki en önemli problemi; kan basıncını artırması, böbrek tahribatı, dişlerde siyahlaşma, kanda ve idrarda kurşun miktarının yükselmesi şeklinde sıralanabilir. Ayrıca, kemiklerde kalsiyumun yerine geçerek, kurşun fosfat şeklini alır ve buradan da kana geçmeye devam eder. Dolayısıyla, kemik yapısını bozar. Sudaki kurşunun varlığı endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.
• Antimon, yapı bakımından arseniğe benzer ve fizyolojik etkisi de aynıdır. Kanda kolesterol düşer ve kan şekeri yükselir.
• Selenyum, vücutta eser miktarda olması gereken ağır bir metaldir. Fazla alınması durumunda; tırnaklarda ve saçlarda dökülmeler, kırılmalar, duygu kaybı şeklinde kendini gösterir. Kanserojen etkisi vardır, diş tahribatlarına yol açar. Endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanır. Suda litrede en fazla 0,01 mg. olabilir.
• Suda böcek öldürücüler (insektisitler), yabani ot öldürücüler (herbisitler), mantar öldürücüler (fungisitler), alg öldürücüler (algisitler), Bakırsülfat, 5H20 (göztaşı), As203 (zırnık, sıçanotu) gibi, DDT, aldirin, dieldirin, lindan gibi klorlu hidrokarbonlar, paration, malation gibi organofosforlu bileşikler gibi çok sayıda kanserojen pestisit (zehirleyici) madde olabilir. Bunlar vücutta birikerek; karaciğerde, böbreklerde, sinir sisteminde, kan dolaşımı sisteminde, beyinde önemli hasarlar yaparlar.