Su ambalajları

Su ambalajları

Su ambalajları

Günümüz her şeyin ambalajlandığı bir dönem. Ambalaj için en çok kullanılan ise petrol ve kömür gibi maddelerden elde edilen plastik ve türevleridir. Bunlarla öylesine iç içeyiz ki. Mennan Aysan Kuzanlıdan aktaralım: “Düşününce tüylerin ürpermemesi mümkün değil. İşte size basit birkaç örnek: Teneffüs ettiğimiz havada plastik buharları, cildimizle devamlı temas eden plastik elyaflar, yiyeceklerimizi kaplayan ve absorbe olunan plastik kaplar ve ambalajlar, plastik su boruları ve kaplar gibi… Ancak plastiklerin bir kısmı zararlı olmayabilir. Plastikler, termosetler ve ter-moplastikler olmak üzere iki türdür. Termoset plastikler, termoplastiklere göre daha serttirler ve göreceli olarak daha az toksik değerdedirler. Bununla beraber, bazı termoset plastikler önemli derece toksiktirler. Buna, inşaatlarda kullanılan izolasyon malzemesi olan kontraplakları örnek verebiliriz. Bu ürünler, özellikle yeni olduklarında formaldehit’5’5 gazı salarlar. Bu da kanserojendir. Doğum kusurlarına neden olduğu ve genetik değişimlere sebep olduğu, bakteriyolojik çalışmalarda yer alır.

Su ambalajları

Termoplastikler ısıtıldıklarında yumuşar, soğuduklarında sertleşirler. Sağlık açısından tehlikeliler sınıfındadırlar. Meselâ, duvardan duvara halının kokusu ve fabrikadan yeni çıkmış arabada, birkaç ay devam eden koku, zehirli ve tehlikeli bir kokudur.

Akrilip plastikler, kanserojen olduğu düşünülen bir madde olan akrilonitril’™den üretilir. PolipilenSK de, kanserojen olduğu düşünülen petrokimya ürünlerindendir. Polistren ve ABS589 gibi maddelerde göz, boğaz ve burunda tahrişlere, unutkanlık ve baş dönmeleri gibi birçok hastalığa neden olabilirler. Naylonda denilen polyamid ise tahrişlere neden olabilir. Polyester 5,1 elyaf, göz ve solunum yollarında tahriş ve akut, kurdeşene sebep olabilir. Pet-polietilen terafiat, dağılmaya ve parçalanmaya dayanıklı olan bu madde, düşük emilimi olan bir polyesterdir. Herkesin bildiği üzere, su ve meşrubat ambalajları petten üretilir. Güneş ışığı altında bulundurulduklarında sıcaklığın artışı nedeniyle, su ve meşrubatlara kimyasal karışım geçişi olabilir.”

Suların, yiyecek ve içeceklerin konduğu plastik kapların tabanında, üçgen sembol içinde 1 ile 7 aralığında rakamlar görürüz. Oklardan oluşan üçgen, geri dönüşüm amblemidir. Numaralar ise, plastik şişenin hangi hammaddeden imal edildiğini gösterir.

1. PET veya PETE -polyethylene terephtalate- Bu ürün tek kullanımdır. Hiçbir zaman tekrar kullanılmaz.

2. HDPE -high density poly ethylene-

3. PVC -poly vinyl chloride-5M

4. LDPE -low density polyethylene-

5. PP -polypropolene-

6. PS -polystyrene-

7. Diğer. 1 ile 6 arasında yer almadan diğer plastik türlerinin genel sınıflaması anlamındadır.

Çoğu kez hiç de mecbur olmadığımız halde, pederi, plastik bardak ve diğer malzemeleri kullanmayı sürdürüyoruz. Hâlbuki bunların yerine toprak, ahşap, seramik, cam türü ürünler kullanılabilir. Son yıllarda, Uzakdoğudan getirilen bambudan yapılmış su kapları, yemek kapları, mutfak malzemeleri satılmaktadır. Hem şık, hem sağlıklı, hem de kalıcı olan bu malzemeler de tercih edilebilir.

Prof. Dr. Ahmet Aydın, damacanaların hammaddesiyle ilgili uyarıyor: “Damacana ve pet şişelerin hammaddesinde fosgeri adlı, savaşlarda yaygın bir şekilde kullanılan kimyasal zehirli bir gaz bulunur. -Pet veya damacana yıprandığında- ve içinde uzun süre su bekletildiğinde, damacanayı oluşturan plastikteki birçok tehlikeli kimyasal, suya karışabilir. Bu kimyasal; mide, karaciğer, sinir sistemi ve akciğer dokusunda tahribata yol açar ve kansere neden olur. Bu yüzden, damacananın yıpranmamış olmasına özen göstermek gerekir.”

Nisan 2010da ABD Başkanı Obama’ya sunulan ‘Çevresel Kanser Riskini Azaltma’ başlıklı raporda; petler, damacanalar ve biberonlar gibi plastik ambalajlarda da kullanılan BPA (Bisfenol A) isimli kimyasal maddenin bebek sağlığı üzerindeki olumsuz diğer etkilerinin yanı sıra kadınlarda göğüs, erkeklerde ise prostat kanseri yaptığı rapor edildi ve acil önlem alınması gerektiği belirtildi. Rapor, Amerika’nın yeni ve güvenli bir kimyasal madde yasasına ihtiyacı olduğu söylüyor. Aradan geçen sürede ne raporun sahibi ABD’de, ne de yaşadığımız ülke Türkiye’de bunların yasaklanmasına dair hiçbir girişim olmadı. Hem 1930’lu yıllarda William Hueper, hem de 1962’de Rachel Racson, kullanılan kimyasalların kanser yaptığını açıklamışlardı. Bugün gelinen noktada dünyada kullanılan 80 bin kimyasalın sadece birkaç yüz tanesi insan ve tabiat sağlığı açısından incelenmiştir. Bunların ezici çoğunluğunun da tehlikeli olduğu ispatlanmıştır. Tehlikeli bulunan maddelerle ilgili, şirketler üretim kısıtlamasına gitmedikleri gibi, yönetimler de toplumsal baskı gelmediği müddetçe, yasaklama yoluna gitmemiştir. Yasaklananların yerine hiçbir araştırma yapılmadan başka kimyasallar kullanılmaya başlanmıştır.

Eskiden sular toprak testilerde saklanırdı. Evlere servis edilen sularsa cam şişelerle getirilirdi. Köylerde tarlalara giden insanlar, toprak kaplarının etrafını pamuklu veya keten bezle kaplardı. Kap ıslatılarak, testinin suyu soğutması sağlanırdı. Hiç unutmuyorum, hayır sahipleri, tarihi İpekyolu’nun devamı olan Taşkent yolunun dinlenme yerlerinde yolculara su ikram ederdi. Testilerin etrafı, güneşin direkt temasını sağlayıcı malzemelerle kaplanır, dip/tabanın biraz üst kısmına takılan vana ve sapına bağlanan ağaçtan, oyma bardaklarla su verilirdi. Bugünün nostalji malzemesi olan toprak kaplar, insanların su kapları, pekmez kaplarıydı bir zamanlar. Aynı şey bugün de yapılabilir. Eve alınacak 20 litrelik bir toprak kabın alt kısmına, çelik ve sağlıklı bir çekme taktırılabilir. Gelen damacanadaki su, toprak kaba boşaltılıp risk azaltılabilir. Böylece hem sağlıklı bir yaşam, hem de toprak kap ustalarının yeniden hayat bulması sağlanır.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir