Salgınından en az etkilenen ülkelerden birisi olarak öne çıktı
COVID-19 mücadelesinde bir ülke var ki, diğerlerinin fersah fersah önüne geçiyor. Hastalık bu ülkede de yayılıyor. Ağır vakalar, ölenler oluyor. Ama bu ülke halkını bilinçli, duyarlı, saygılı, sorumlu hale getiren sihirli bir kelime var: “Samfundssind.”
Danimarka’dan söz ediyoruz. Avrupa’nın bu kuzey ülkesinde bir geleneğe göre her yılın sonuna doğru, ülkede en çok konuşulan kelime seçiliyor, örneğin geçen yılın en çok konuşulan kelimesi, “klimatosse” imiş, “iklim aptalı” anlamına geliyor. 2018’de “hvidvask”mış. “Para aklama” demek. Kelimeler, Danimarka Dil Konseyi ve P1 radyo istasyonunun işbirliği ile seçiliyor. Bu yılın en çok konuşulan kelimesi de “samfundssind” olmuş. Türkçe veya diğer dillerde tam karşılığı yok. “Toplum ruhu”, “sosyal fikirlilik”, “iyi niyetlilik”, “istekli olma hali” gibi sözlerle ifade edebiliriz.
Dil Konseyi, bu anlamı daha iyi açmak amacıyla şu sözleri kullanıyor: “Topluma mal olmuş bir endişeyi, bireylerin çıkarından daha yüksek bir konuma koymak.”
Kelime, bu yılın pandemi bilinmeyen şubat ayında 23 kez, hastalığın ortaya çıktığı mart ayında ise 2 bin 855 kez söylenmiş.
Bu tespiti P1 radyo istasyonu yapıyor, konsey de inceleyip onaylıyor.
“GÜÇLÜ BİR TOPLUM RUHU”
Bir kelime, toplumu nasıl etkilemiş de pandemiyle mücadelede anahtar bir ifade olmuş? Covid-19’un hiç görülmediği ülkeler var. Vanuatu, Samoa, Solomon Adaları, Kiribati,
Mikronezya Federe Devletleri, Tonga, Marshal Adaları, Palau, Tuvalu, Nauru, vaka sayısı sıfır olan ülkeler. Ama bunların hepsi ada devleti. Koronavi-rüsün buralara girememesi normal. Nüfusları da 11 bin ile 500 bin arasında değişiyor. İşin ilginç yanı 5 milyon 840 bin nüfuslu Danimarka da bir ada ülkesi (Aslında ülke Jutland Yarımadası üzerine kurulu. Ama Almanya’nın kuzeyindeki Schlesvvig-Holstein eyaletinde 1895’te açılan Kiel Kanalı, yarımadayı bir ada yapıyor). Danimarka’da da günlük vaka sayısı, yaz sonu itibariyle artış göstererek 400-450 olmuş. Hastalıktan ölenlerin sayısı, günde 2-3 kişiyle sınırlı kalmış.
Konuyla ilgili yazı, İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin internet sitesinde yayınlandı. Karen Gardiner imzasıyla yayınlanan yazıyı özetliyoruz.
Danimarka Dil Konseyi’nin kıdemli araştırmacılarından Eva Skafte Jensen şunları söylüyor: “Danimarka’da güçlü bir toplum ruhu geleneği vardır. Bu gelenek, 19’uncu yüzyılda kırsal kesimde yaşayanlar tarafından başlatıldı. Çiftçiler, kooperatifler kurarak güçlerini birleştirdi ve ortak amaçlar üzerine yoğunlaştı. Bir çiftçinin gücü yoktu ama yüz çiftçi, bireysel tacirlerin tekelini alt edebiliyordu. Tahıl üreticilerini, sütçüler izledi. Aynı zamanda kendi tesislerini finanse edecek parayı kooperatifler yardımıyla kolaylıkla bulabiliyorlardı. Bu yöntem, diğer meslek sahipleri arasında da yayıldı. Hatta yabancılar bile bu modeli benimsedi. Bu dayanışma, inşaat işçilerinin sendika kurmasına kadar genişledi. 19’uncu yüzyıl aynı zamanda “hojskole” kavramını da toplumda yerleştirdi (Danimarka dilinin karakterleri, klavyelerimizde olmadığından, bu dili bilenler bizi mazur görsün).
Hojskole, “halk okulları”ydı. Güçleri birleştirmek yetmiyordu. Bu insanların modern bir biçimde tarımı, hayvancılığı, ekip biçmeyi öğrenmesi ve uygulaması gerekiyordu. Kırsal kesimde verilen bu eğitim/öğretim resmi değildi ama iyi ve verimli bir vatandaş olmayı öğretiyordu bireye. Bu kurumlar hala var. Ben, halk okullarıyla, kooperatiflerin işbirliğinin, kitleleri bireylerden daha başarılı hale getirdiğine inanıyorum.”
TÜM İMKÂNLAR SEFERBER EDİLDİ
Jensen, bu örneklerle, toplumsal dayanışmanın her tür zorluğu yeneceğini vurgulamak istiyor. Yazıda Danimarka’nın Avrupa’da ilk önlemleri alan ülke olduğu da vurgulanıyor. Krizin ortaya çıktığı günlerde Başbakan Mette Frederiksen, 11 Mart’ta düzenlediği bir basın toplantısında doğrudan halka hitap ederek mesafeli olmayı, yaşlı genç herkesin evinde kalmasını, gereksiz dışarıya çıkmamasını tavsiye etmişti. Henüz maske takma tavsiyesi yoktu ama tedbir almaya başlayan ilk Avrupa ülkesi Danimarka olmuştu. Halk, bu tedbirlere istekli bir şekilde karşılık verdi. Her Danimarka vatandaşı bu tavsiyelere harfiyen uydu. Toplum ruhu (samfundssind) ile hareket etti. Özel şirketler, toplum üzerindeki bu stresi hafifletmek amacıyla imkanlarını seferber etti. “Danimarka,
Danimarka’ya yardım ediyor” kampanyasıyla başta tıbbi imkanlar olmak üzere her tür yiyecek, içecek, giyecek temini, inanılmaz bir iyi niyet göstergesi olarak halkın kullanımına sunuldu. Bazıları parasız, bazıları düşük fiyatlarla. Danimarka, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen.
Daha somut örnekler vermek gerekirse Lego fabrikaları, sağlık çalışanları için başta maske olmak üzere bazı basit tıbbi ekipmanlar üretti (Lego Group, üzerindeki girinti ve çıkıntılar sayesinde birbirine kenetlenen oyuncaklar üreten bir şirkettir). Dünyaca ünlü eğlence parkları olan “Ti-voli Bahçeleri” geçici olarak çocuk kreşlerine dönüştürüldü. Çift Michelin yıldızlı Alchemist restoranları, başkent Kopenhag çevresindeki evsizler için yemek hazırladı. Kentlerin, kasabaların her yerine, pandemiyle nasıl mücadele edileceğini gösteren levhalar kondu. Ama asıl önemlisi, her bireyin, sosyal sorumlulukla, kurallara uymasıydı. özetle Danimarka, diğer bütün Avrupa ülkelerinden daha çabuk davranıp tedbirler almıştı. Dolayısıyla Norveç ve İsviçre ile birlikte bu krizden ilk çıkacak ülkelerden olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Güven, saygı, mutluluk diyarı
♦ Danimarka, bir adalar ülkesidir. Jutland Yarımadası (ya da adası] dışında, 443 ada, bu ülkeye aittir. Ama sadece 70 adada insanlar yaşamaktadır.
♦ Hollanda, bisikletler ülkesi olarak bilinir. Ama Danimarka’da bisiklet kullanım oranı daha yüksektir. Halkın dörtte üçü, karda kışta yağmurda bile bisiklet kullanır. Bisiklet yollarının toplam uzunluğu 10 bin km’yi geçer [Dünya çevresinin dörtte biri kadar).
♦ Danimarka’nın en yüksek dağı diye bir şey yoktur. En yüksek tepesi sadece 170 metre yüksekliğindedir.
♦ Yüzölçümü açısından, 195 ülke arasında 130’uncudur. Ama Grönland hesaba katıldığında, dünyanın en büyük 12’nci ülkesi oluverir (Grönland, Danimarka Krallığı’nın içinde yer alan özerk topraklardır). Kuzey Atlantik’te İzlanda ile Norveç arasında bulunan Faroe Adaları da Danimarka’ya aittir.
♦ Danimarka’yı çevreleyen denizler (Kuzey Denizi ve Baltık Denizi) hep rüzgarlıdır. Ülke bu fırsatı iyi kullanır ve 1970’lerden beri dünyanın en büyük rüzgar türbini ihracatçısı olmuştur.
♦ Dünyanın en sağlıklı kadınları bu ülkede yaşar. Avrupa Birliği içindeki ülkelerde, obezite oranı en düşük ülke Danimarka’dır.
♦ DanimarkalIlar, dünyanın en mutlu insanlarıdır. Mutluluk, ölçülebilen bir kavram olmamakla birlikte, halkın yüzde 97’si hayatlarından memnun olduklarını ifade etmiştir.
♦ Ülke, bir yiyecek cennetidir. Dünyanın en büyük gıda maddeleri ihracatçısı olduğu gibi dünyanın en ünlü restoranları da Danimarka’dadır. Michelin yıldızlı 25 restoran bulunur. En ünlüsü Noma yedi yıl boyunca dünyanın en iyi restoranı seçilmiştir.
♦ Üç yanı denizlerle çevrili ülkede halkın yüzme bilmesi zorunludur. Okul müfredatında yüzme dersleri mutlaka yer alır.
♦ Ülkede yozlaşma, bozulma, ahlaksızlık nedir bilinmez. Herkes birbirine güvenir. Güven Danimarka’da günlük hayatın temel taşıdır. Öyle ki, taşra yollarında kenarda sebze meyve satılan tezgahlar görürsünüz. Başında hiç kimse durmaz. İhtiyacınızı alır, parasını kutuya atarsınız. Sistem asla kötüye kullanılmaz.
♦ Vergiler çok yüksektir. Gelirin, yüzde 45’e kadarının vergilendirildiği olur. Otomobil ve bazı kalemlerde vergi oranı yüzde 100-150’ye kadar çıkabilir. Ama bu vergiler, üniversite dahil eğitimin, sağlık hizmetlerinin parasız olmasını sağlar. Halkın yüzde 90’ının vergi oranlarını makul bulmasının sebebi budur.
ALEV RIGEL