Ruh Sağlığı İçin Daha Az Eşya
Amerika’da ve başka pek çok ülkede insanlar eşyalarını dağıtma, hayatlarını küçültme yolunda adımlar attı. Aslında tüm dünyada bir minimalist yaşama doğru evrilme trendi var. Ülkemizde de bu yönde adımlar olsa da çoğumuz için eşyalardan kopmak mesele haline geliyor. Neden eşyaları bu kadar çok önemsiyoruz ve kopmakta zorlanıyoruz?
Küçük evlere sığamıyoruz, daha büyük eve geçiyoruz, daha çok eşya alıyoruz yine sığamıyoruz. Evler büyüdükçe içindeki boşluklar da mutlaka doluyor. Çoğumuzun evinde dolapların içi yıllardır yüzüne bakılmayan objelerle dolu, gardıroplar yıllar önce alınmış ve artık ihtiyaç olmayan giysilerden şişmiş durumda, hiçbirini atmaya, vermeye kıyamıyoruz. Yaşadığımız mekanlarda giymediğimiz, kullanmadığımız eşyaların arasında yaşayıp gidiyoruz. Eğer arada taşınmak gerekirse de birden artık unuttuğumuz bir sürü eşya ile yüzleşip şaşırıyoruz. Eğer onlara artık ihtiyacımız olmadığını fark edip bir ihtiyaç sahibine verirsek ne ala ama çoğu zaman böyle yapmak yerine diğer eve de bir sürü artık ihtiyaca cevap vermeyen eşya kolilerle götürülüyor.
“Bu kutunun içinde ne var? Her ne var ise oldukça önemli olsa gerek, zira benimle birlikte bir evden bir eve, oradan başka bir eve seyahat etti, taşındı durdu…”
Yazar ve tasarımcı Graham Hill, “Daha az eşya, daha çok mutluluk” başlıklı Ted Talks konuşmasına bu cümleyle başlıyor ve şöyle devam ediyordu: “Öncelikle, değişim konusunda çok kararlı olmalısınız. Yaşam kanallarımızı temizlememiz lazım. Senelerdir giymediğim o tişört var ya, ondan kurtulmanın zamanı geldi. Hayatımızda ne kadar gereksiz şey varsa hepsini çıkarıp atmalıyız ve hayatımıza giren şeyleri de azaltmayı öğrenmeliyiz. Bir şeyler almadan önce durup düşünmeliyiz. Kendimize şunu sormalıyız: “Bunu alınca gerçekten daha mutlu olacak mıyım? Elbette ki güzel şeyler alacağız, güzel şeylerimiz olacak. Ancak sadece bir kenarda duracak şeyler değil de uzun yıllar beğenerek kullanacağımız şeyler olmalı bunlar.”
ÂZ ÇOKTUR TRENDİ YAYILIYOR
ABD’de ve başka pek çok ülkede Graham Hill’in konuşmalarından etkilenen insanlar, eşyalarını dağıtma, hayatlarım küçültme yolunda adımlar attı. San Dieogo’lu varlıklı bir yazılım uzmanı ve blogger olan evli, üç çocuklu Dave Bruno ise, evden taşınırken fark ettiği fazla eşyalar üzerine bir karar verdi. “Haydi 100 eşyayla yaşayalım” çağrısında bulunan Bruno’nun çağrısı yayıldı ve bir sürü insanın hayatını değiştirmesine neden oldu. Bruno’nun“The 100 Things Challenge” adlı kitabı da büyük ilgi gördü. Aslında tüm dünyada bir minimalist yaşama doğru evrilme trendi var. Ülkemizde de bu yönde adımlar olsa da çoğumuz için eşyalardan kopmak mesele haline geliyor. Neden eşyaları bu kadar çok önemsiyoruz ve kopmakta zorlanıyoruz? Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ahmet Yılmaz, eşyaya bağlanmanın temelinde ayrılık, terk edilme, duygusuz, sevgisiz kalma gibi nedenlerin olabileceğini söylüyor.
EŞYA ATAMAMANIN TEMELİNDE SEVGİSİZLİK VAR
Psikolog Yılmaz, “Biriktirdiğimiz eşyalara anlam yüklüyoruz ve doğal olarak onları atmak bize çok zor geliyor” diyerek eşya bağımlığı konusunda şunları söylüyor: “Aslında eşyaya bağlanma bebeklik döneminde başlar. Geçiş nesnesi dediğimiz eşyalar bebekler için anneden ayrılırken kendilerini rahatlatıcı nesneler olur. Bir nevi güven verici nesne haline gelirler.
Yani eşyalar ile derin bir bağ kurarlar. İlerleyen yaşlarda çocukların bu eşyalardan ayrılmasını bekleriz. Yetişkinler için de eşya bağımlılığında bu durum söz konusu olabilir. Eşya bağımlısı olan kişiler bağlandıkları eşya kaybolduğunda, ondan ayrıldıklarında huzursuzluk, kaygı, korku gibi durumlar yaşayabilirler. Bu durum daha sonra ciddi başka ruhsal hastalıklara sebep olabilir. Ayrıca eşyaya bağlanmanın temelinde ayrılık, terk edilme, duygusuz, sevgisiz kalma gibi nedenler de olabiliyor. Daha çok obsesif-kompulsif bozukluğu olan kişilerde görülür. Genellikle 13-14 yaşlarında başlar. Aslında onlar takıntı hastasıdır. Biriktirme takıntıları vardır. Eşyalarını atmaya kıyamazlar. Sokakta gördükleri birçok eşyayı ‘Bir gün lazım olur’ düşüncesi ile alıp eve getirebilirler. Almadıkları zaman kaygılanmaya başlarlar. Evdeki eşyalarını da bu düşünce ve kaygı ile atamazlar. Aslında atamamak bir tür biriktirme takıntısıdır. Biriktirme yapan insanlar ilgi duydukları şeyleri toplamak için sık sık bitpazarı dediğimiz eskicilere gider. Son dönemlerde internet satışı da bu tür hastalığa sahip kişiler için çekici bir hale geldi.”
“Bu tür insanlar biriktirdikleri eşyaların çok önemli olduğunu ve bir gün işe yarayacağını düşünüyor. Ya da eşyalara manevi bir anlam yükleyebiliyor. Eşyaları attıklarında başlarına kötü bir şey geleceğini düşünüyorlar. Attıkları zaman suçluluk duyuyorlar. Biriktirme hastalığı olan kişiler genellikle kendi istekleri ile tedaviye gitmiyor. Eskiden insanlar pet şişeleri, faturaları, kapları, eski giysileri biriktirirlerdi ancak günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile e-postalar, bilgisayar yazışmaları, mesajları da silemiyorlar. Bundan dolayı telefonunu değiştiremeyen kişiler de var.”
İçeriğe Ait Başlıklar
Kendinizi motive etmenin yolları
İnsan bir davranışı yapmaya başladıktan sonra eski alışkanlıkları değiştirmek için en önemli adımı atmış olur. Kendini motive ederek sürekliliğini sağladığında ise organize olmuş bir yaşam şekline dönüşür. İlk adım olarak küçük yaşam alanlarını düzenli tutarak başlayabilirsiniz.
ÖNCE KÜÇÜK ALANLAR: Küçük alanları düzenlemek ve temiz tutmak kendinizi iyi hissettireceği için motivasyonunuzu arttırır ve zamanla alışkanlık haline gelir.
SPOR YAPMAYA BAŞLAYIN: Spor salonuna bir gün gitmekle nasıl fit bir vücuda sahip olunamıyorsa düzenli ve temiz olmak da aynı spor gibidir. Süreklilik gerektirir.
İHTİYAÇ TESPİTİ YAPIN: Evdeki herhangi bir eşyanızdan vazgeçmek konusunda tereddüt yaşıyorsanız kendinize şu soruları sorun…
Bu soruların cevabı sizde o eşyanın size gerekmediği cevabını veriyorsa ihtiyacı olan birine verebilirsiniz.
• Bu eşyaya ihtiyacım var mı?
• Bu eşyayı kullanıyor muyum?
• Bu eşyayı en son ne zaman kullandım?
• Bu eşyadan vazgeçmek bende ne gibi bir kayıp oluşturur?
Dağınıklıklara farklı yöntemler
Tüm dünyada eşya azaltmaya karşı motive edici projeler üretiliyor. Project 333, üç ay boyunca sadece 33 parça kıyafetle yaşamayı öneren bir hareket Düzenleme Eksperi ve “Hayatı Sadeleştirmek için Derle Topla Rahatla” kitabının da yazarı Marie Kondo’nun yöntemi ise evdeki fazla eşyalar yerine sadece en gerekli olanları bulundurmaya dayanıyor.
“Size mutluluk vermeyen eşyaları atın” mottosunu taşıyan yöntemde şunlar öneriliyor:
• Öncelikle işe düzenlemekle değil fazla eşyalardan kurtulmak ile başlayın.
• Hangi sıra ile yaptığınız çok önemli. İşe giyeceklerden başlayın, sonra kitaplar, kağıtlar, kırtasiye malzemeleri vs ile devam edin. ‘
• Bütün eşyaları tek tek elden geçirin. Herhangi bir eşyayı tutmak ve kurtulmak konusunda tek kriteriniz şu olsun: Bu eşya bana keyif veriyor mu? Bu eşyanın pahalı olması, hediye olması o eşyayı tutmak için bir neden değil. “Bir gün lazım olur mu?’ diye soruyorsanız o bir gün muhtemelen hiçbir zaman gelmeyecektir.
• Genel bir verimlilik kuralı küçük küçük sürekli değişim KonMari metodunda geçerli değil. Başlayıp, en kısa sürede bitirin.
• Dağınıklıktan kurtulma işini oda bazında veya dolap bazında yapmayın, kategori bazında yapın. Yani evin değişik yerlerindeki aynı kategorideki bütün eşyaları (örneğin gömlekler) bir yerde toplayın ve tek tek elden geçirin. Her biri için şu soruyu sorun: Bana keyif veriyor mu?
• KonMari yönteminin kendine özgü bir elbise katlama metodu sayesinde dolabı açtığınızda giysilerinizin hepsini görebilir ve kırışmalarını önleyebilirsiniz.
EŞYALARINI AZALTANLAR DAHA
Fazla eşya olması insan psikolojisini olumsuz yönde etkiliyor. Günümüzdeki yeni mimariye baktığımızda genellikle sade ve az eşyalı evler tercih ediliyor. Zihinsel olarak karmaşık olan düşüncelerle boğuşan insan bir de fazla eşyalı ortamda olduğunda kendini daha boğucu ortamdaymış gibi hissediyor.
GARDIROP DETOKSU YAPIN
Marka, İmaj ve Stil Danışmanı Burçak Ilıman, lazım olmayan eşyaların bulunduğu gardıroplar için gardırop detoksunu öneriyor: “Aslında gardırop detoksu 1980’lerden bu yana Amerikada yapılan bir uygulama. Orada gardırop check-up’ı deniyor.
Sağlıklı bir başlangıç için kişisel stil analizinizi iyi yapmak gardırop detoksu için ilk adımı oluşturuyor. Kendimize bazı sorular sorarak eşyalarımızı ayırmaya başlamalıyız. Son altı ay içinde bu parçayı hiç giydim mi? Siydiysem hala seviyor muyum? Bana geçekten yakışıyor mu? Manevi bir değeri var mı? ilk olarak vücut tipine, şekline, ölçüsüne uygun olmayan kıyafetleri dolaptan çıkartarak işe başlamak gerekiyor. İkinci olarak kıyafetlerinizin düğmesi kopmuş, fermuarı bozulmuş, ağı yırtılmış veya lekelenmiş olabilir. Bu parçaları dolabınızdan ayırarak hemen terziye ve kuru temizlemeye yollamalısınız.
Kalan kıyafetleri de renk uyumu içerisinde gardırobunuza yerleştirmeli, en çok kullandığınız kıyafetleri daha yakınlara, kullanım azlığına göre geriye doğru asmalısınız. Ayakkabılarınızı ve aksesuarlarınızı şeffaf kutulara yerleştirerek saklarsanız, daha rahat bir şekilde bulabilirsiniz.
Eğer bunun için ayrı bir yer aylamıyorsanız ayakkabı dolabında, ayakkabınızın bir tekini size bakacak şekilde koyun, diğer tekini de arkaya bakacak şekilde koymanız size zaman kazandıracaktır.”
Fazla eşyalar nerelere verilebilir?
Sevgi Mağazası: Merkezin yeri Kadıköy’de. Giysi ve çocuklara verilmek üzere kırtasiye yardımı alıyor. Telefon: (216) 545 84 59
Türkiye Sakatlar Derneği: İstanbul’da bulunan derneğin şubelerine giysi, ev eşyası, tekerlekli sandalye gibi medikal malzeme bağışı yapılıyor. Telefon: (212) 5214912 – 63111 95
İBB Kadın Koordinasyon Merkezi: İstanbul Bakırköy’de bulunan merkeze her tür ev eşyası ve giyim eşyası veriliyor. Kullanılabilir durumdaki eşyalar evlerden almıyor. Tel: 444 00 93
Dilek Kaykılar