Pozitif Duygularla Yemek İsteği
SERBEST ÇALIŞAN REKLAMCI Esra Çankaya (28) bir zamanlar zayıf fakat mutlu bir kadın olduğunu dile getiriyor. Oysa yaşadığı duygusal gelgitler hayatındaki boşlukları abur cubur tüketerek giderebileceği yanılgısına düşürmüş onu. Aldığı her kiloysa kendini gittikçe daha da kötü hissetmesine neden olmuş. Buna iş stresiyle yöneldiği aşermeler de eklenmiş. Bu hikâye birçoğumuza hiç de yabancı değil! Ancak tıpkı Esra gibi duygusal beslenen ya da son günlerdeki tanımlamasıyla emo eater olduğumuzun farkında dahi değiliz. Esra gözlerinin bundan altı ay kadar önce tanıştığı Kemal sayesinde açıldığını dile getiriyor. O günden bu yana da kendine sık sık şu soruyu sorduğunu da itiraf ediyor; ‘Tüm bunları neden yiyorum?’
BİR KORKU İŞARETİ OLARAK YEMEK
Deepak Chopra’nın ‘Bu Açlık Neden?’ adlı yeni kitabının merkezinde yer alan soru da bu zaten; ‘Neden bu kadar çok yiyorsun?’ Chopra hepimizin bildiği gibi bir yaşam gurusu… Batı bilimi ile Doğu tıbbim başarıyla birleştirdiği kitaplarıyla da tanınıyor. Son kitabında ise sadece yiyecekleri ele almıyor; bir bütün olarak beslenmeye daha geniş açıdan bakıyor ve bir başka soruyla daha karşımıza çıkıyor; ‘Yemek yeme amacımız nedir?’ Chopra’ya göre sadece enerji depolamak için yemek yenmemeli. Sağlıklı kalmak asıl amaç olmalı. Düşündüğümüzde aslında sağlıklı yiyecekleri de en az yağlı veya şekerli yiyecekler kadar çok sevdiğimizi göreceksiniz.
Esra Çankaya’nın altı ay önce fark ettiği de bu olmuş. Erkek arkadaşıyla sekiz günlük bir doğa yürüyüşünde tanışmış.
Bisikletle bir tepeye tırmanması gerekiyormuş ancak kilo fazlası nedeniyle bunu başaramamış. Bir yıl sonra rövanş için buluşmaya karar vermişler. Esra bu süre içinde egzersiz yaparak ve yediklerine dikkat ederek on kilo vermeyi başarmış. Psikologlar dış faktörler nedeniyle yemek yemekle duygusal yemek yemeyi birbirinden kesin bir çizgiyle ayırıyorlar. Dış faktörler nedeniyle yemek yendiğinde bu son derece hızlı oluyor. Sözgelimi masa üzerinde çok şık bir tabakta hoş bir atıştırmalık duruyor. Amsterdam Free University’de Beslenme Tarzları alanında çalışan Prof. Dr. Tatjana van Strien, bunun normal bir tepki olduğunu söylüyor. Zira insan ‘mümkün olan her an yemek yemek’ üzerine evrimleşmiş durumda.
AÇLIK MI, ÜZÜNTÜ MÜ?
Psikologlara göre pozitif duygularla yemek yemek arasındaki bu bağ, duygusal beslenme riski de taşıyor. Yemeği pozitif duygularla bağdaştırdığınızda, kendinizi kötü hissettiğiniz her an yiyecek bir şeyler aramaya başlıyorsunuz, tıpkı içki arayan alkolik gibi. Van Strien ise şu noktanın altını çiziyor… Kendisine göre pozitif duygularla bağdaştırılan yemek ile negatif durumlarla bağdaştırılan yemek arasında belirgin bir fark var. Dış faktörlerle yemek yemek ile duygusal yemek yemekten farklı olarak kaygı, stres gibi negatif duygular öne çıkıyor. Stres seviyesi azken bu tarz beslenmeyle başa çıkmak daha kolay ve açlık hissedilmez. Oysa bir şeyler ters gittiğinde yemek yemek öğrenilmiş bir davranıştır. Aslında yiyerek geçmiş pozitif duyguları geri getirmek istersiniz ama yedikten kısa bir süre sonra kendinizi daha kötü hissedersiniz. Duygusal yemenin kökleri çocukluk dönemine kadar uzanıyor. Anne babanın çok fazla veya çok az ilgi göstermesi önemli bir faktör. Bu durumla baş edemeyince bocalamaya başlıyorsunuz. Hayal kırıklığı nedeniyle de aç olduğunuzu düşünüyorsunuz. Van Strien şöyle söylüyor; “Uzun bir süre kişinin kendini kötü hissettiğinde içindeki boşluğu gidermek için yemek yediği düşünüldü. Hâlbuki o anda gerçekten de acıkıyorlar.”
Duygusal yemek yiyenler Chopra’nın öğütlerine uyup yaşam tarzlarını değiştirmeye çalışsalar da Van Strien uyarıyor:
“Bu negatif duyguların her an geri gelme ihtimali olduğundan tekrar aynı duruma düşmeleri mümkün. Bunu önlemenin en iyi yolu da terapi. Burada söz konusu olan beslenme düzeniyle ilgili bir terapi değil; stresle başa çıkma, aksilikleri kabullenebilme gibi duygularla baş etmenin farklı yolları üzerine bir çalışma.” Esra Çankaya örneğindeki gibi; kendinizi kötü hissettiğinizde bisiklete binmeniz ya da bir arkadaşınızı aramanız da ideal bir çözüm olur. Bir diğer strateji ise pozitif duyguları çoğaltmaya çalışmak. Zira duygusal yemek yiyenler, negatif duygu çokluğu yaşayan insanlar değil, sadece pozitif duygu durumlarında kesinti yaşayan insanlar. Van Strien gibi Deepak Chopra da duygusal yemek yiyenleri tatmin ve keyif veren amaçlar edinmeleri yönünde teşvik ediyor; böylece çöküntü halinde yemek yemek gittikçe anlamsızlaşıyor. Örneğin Esra’nın durumunda bu amaç, tırmanış yapabilecek kadar fit olmaktı. Esra şimdi kendi kendine soruyor; ‘Sürekli yemek yemek isteyen o kişi ben miydim? Ne zaman canım sıkılsa elim buzdolabına giderdi ama artık o günler geride kaldı.’
“SÜREKLİ YEMEK YEMEK İSTEYEN 0 KİŞİ BEN MİYDİM?”
Öncelikle kendinize neden yemek yediğinizi sormalısınız.
Kendinizi baskı altında hissettiğiniz için mi?
• Duygusal yiyecekleri (şeker, çikolata) evinizden kesinlikle uzaklaştırın.
• Gerçekten hoşlandığınız ve tatmin olduğunuz bir faaliyet bulun. Bir kursa katılın ya da spor yapın…
• Sizi mutlu edecek küçük uğraşılar edinin.
• Stres seviyesini yükselten diyetlerden kaçının ve duygusal yemek yeme riskini azaltın.
• Aksiliklerle ve negatif duygularla başa çıkmayı öğrenin. Güzel ve pozitif duyguların da var olduğunu kendinize hatırlatın.
• Sporu sadece kilo vermenin etkili bir yolu olarak değil, sağlıklı bir yaşam tarzı olarak görün.
• Sabırlı olun! Olumlu duygular sabırla elde edilir. Süreçte gel gitler yaşayabileceğinizi de unutmayın.