Online ortamlarda iyi görünmenin püf noktaları

Online ortamlarda iyi görünmenin püf noktaları

AMERİKALI sanatçı, film direktörü ve prodüktör Andy Warhol, 1968’de “Herkes bir gün, 15 dakikalığına da olsa dünyaca tanınmış bir isim olacak” demişti. Asıl adı Andrew Warhola (1928-1987) olan ve kısaca “pop sanatı” olarak bilinen “görsel sanat hareketi”nin öncü ismi Warhol, bu sözleriyle fotoğraf, film, hey-keltraşlık, ressamlık, serigrafi gibi medya çeşitliliğine, popüler kültürün geniş yelpazesine dikkat çekmeye çalışmıştı. Günümüzde yaşasaydı, bu öngörüsüyle gurur duyardı.

YEPYENİ BİR SEKTÖR

Artık herkes, Facebook, Tvvitter, YouTube gibi sosyal kanallar sayesinde adını tüm dünyaya duyuruyor. Herhangi bir işi ya da mesleği olsun olmasın, herkes bir “televizyon karakteri” olarak ön plana çıkmayı başarıyor. Pandemi, bu popüler kültüre adeta tavan yaptırdı.

Herkes, “Zoom” uygulaması sayesinde televizyon kanallarına bağlanıp sohbetlere, tartışmalara katılabiliyor, öğrenciler bu sayede uzaktan eğitim alabiliyor, iş görüşmeleri bile ilgili şirket yöneticilerinin internet üzerinden bağlantılarıyla gerçekleştiriliyor. Bu durum, yepyeni bir sektör çıkardı ortaya. “Televizyona bağlanacağım ama iyi görünmek için neler yapmalıyım?” sorusu, internet ortamında en çok sorulan soru haline geldi. Bütün arama motorlarında, gerek televizyon gerek bilgisayar ekranlarında iyi görünmenin yollarını gösteren onlarca site kullanıma girmiş durumda. Televizyon stüdyolarının profesyonelleri işi biliyor ama amatörler, arkalarına sadece kütüphanelerinin görüntüsünü almakla yetiniyor. Bu yeterli mi? Elbette ki değil.

videolu gorusmelerde iyi gorunmenin yollari

İYİ GÖRÜNMENİN PÜF NOKTALARI

Eskilerin deyimiyle “zevahiri (görünüşü) kurtarmak için” birkaç püf noktasına birlikte bakalım:

(1) Her şeyden önce iyi bir ışık kaynağı bulun. Profesyonel televizyon canlı yayın stüdyolarında bile hassas, pahalı kameralar, sizi iyi göstermeye yetmez. Sizi iyi gösteren, nesneleri yorumlayan, ışıktır. Profesyoneller, ne kadar pahalı objektifler kullansa da, ışık kötüyse sizi “prezentabl” göstermez. Hele bilgisayarınızdaki kameranın ne kadar yetersiz kalacağını söylemeye gerek yok. Sizin pahalı aydınlatma sistemleri almanıza da gerek yok. Bulunduğunuz ortamın tavan lambasını asla kullanmayın. Sizi önden aydınlatacak ama gözünüzü de almayacak iki lambayı sağ ve sol tarafınıza koyun. Biri size göre saat 10.00 diğeri saat 14.00 yönünde olmalı. Arkanızda perdesi açık bir pencere olmasın. Kamera fazla ışık algılar ve ışığı kısar. Yüzünüz karanlık gözükür. Arkadan ışıklandırma da yapmayın. En iyi yol, gündüz bağlantısındaysanız, yüzünüzü pencereye doğru çevirmektir. Ancak pencereden direkt güneş ışığı gelmemelidir. Dağınık ışık gelmelidir. Gece bağlantılarında kullandığınız ışık ise, yumuşak olmalıdır. Sert, güçlü, floresan ve neon lamba gibi soğuk ışık kaynaklarından da uzak durmalısınız.

(2) Kamerada kendinizi ortalayın. Kamera, kolunuzu uzatabildiğiniz mesafede olursa idealdir. Burada çene çizgisi önemlidir. Kendinden kameralı laptop bilgisayarlarda ne yazık ki kamera, sizin çene çizginizde olur. Bilgisayar üreticileri, ayrıntılara öncelik vermez. Bilgisayarınızın kamerasını, profesyonel kameralar kadar kaliteli yapmazlar. Kamera, her zaman sizin göz hizanızın üzerinde, çene çizginizin altında olmalıdır. Bunu bilgisayar ekranını yatırarak başaramıyorsanız, bilgisayarın altına birkaç kitap koyup, kameranın yükselmesini sağlayın.

(3) Televizyona ya da eğitim sistemine bağlandığınızda gözünüz hep kamerada olsun. Batı kültüründe “göz teması” çok önemlidir. Göz temasını kaçırmanız ya da başka yerlere bakmanız halinde karşınızdaki kişi, sizin güvenilir olmadığınızı düşünür. Söylediklerinizden şüphe duyar ve bir süre sonra sizi dinlememeye başlar.

Bilgisayar kamerasına dik olarak bakmıyorsanız, göz teması kurmanız imkansız hale gelir. Karşınızdaki kişi, sizin tepeden baktığınız düşüncesine bile kapılır. Bilgisayar kamerasına veya Webcam’e doğru açıyla bakın ve göz temasını asla kaybetmeyin. Kameraya fazla yaklaşmayın, fazla da geride durmayın. Bu arada üstünüze başınıza da çeki düzen vermeniz gerekir. Giyiminiz de arka planla kontrast oluşturacak renklerde olmalıdır. Batılı giyim kodları burada da devreye giriyor. İnsanlar ya resmi, ya yarı resmi ya da resmiyeti olmayan günlük giysiler giyer. Buna göre örneğin beyaz kravat resmi, siyah kravat yarı resmi giyimin sembolüdür. Üçüncü giyim şekli “suit”tir. Kelime, Fransızca’da “suite”ten gelir. “Takiben” demektir ki, herkesi takip etmek, ceket-pantolon-gömlek giymek, rengi ve modeli ne olursa olsun kravat takmaktır. Fakat en çok tercih edilen giyim şekli, yabancıların “casual” dediği “günlük, gelişigüzel, sıradan” giyimdir.

Bu kodlar, televizyon görünümleri için de giderek önem kazanıyor. Terli bir yüzle ekran karşısına çıkmak ise tam bir felaket olur. Parlamaması için yüzünüze fondöten sürebilirsiniz. Televizyonların profesyonel makyözleri de başka bir şey yapmıyor zaten. Yanınızda oda sıcaklığında bir bardak su bulundurun. Çok konuşacaksanız, boğazınız kuruyabilir. Son bir ayrıntı. Önünüzdeki kağıtları hışırdatmaktan, elinize kalem alıp tıkırdatmaktan kaçının. Kötü bir etki bırakır.

(4) Fonda (arka planda) görüntüyü bozacak veya dikkati dağıtacak çok fazla eşya olmamalıdır. Arka planı, mümkün olduğu kadar sade tutun. Basit arka plan, sizin daha profesyonel görünmenizi sağlar. Arkada tablo asılmış bir duvar ve ekranın üçte birinde görünen bir kütüphane, en ideal fon objeleridir. Arka plan sorununu çözemiyor-sanız, uygulamaya bırakın. Pek çok uygulama, size sanal arka plan (virtual background) sunuyor. Bir bahçe veya park görüntüsünü arka plan yapmanız, kalabalık bir plaj görüntüsünden çok daha etkili olacaktır.

(5) İnternet bağlantınızı kontrol etmeyi ihmal etmeyin. Ne kadar iyi görünürseniz görünün, bağlantınız zayıfsa karşı tarafa giden görüntünüz kötü olacaktır. Zoom, Skype, FaceTime gibi uygulamalar, sizin gönderdiğiniz video görüntülerinin kalitesini dinamik bir şekilde ayarlar. Ama bu, sizin görüntünüzün iyi olmasını garantilemez. Bire bir görüntülü görüşmede, 1080 piksel HD (Yüksek Tanımlı) videonuzun, gönderme ve alma hızı saniyede 1.8 megabit olmalıdır. Grup görüşmelerinde ise bu rakam 2.5 megabite çıkmalıdır. Laptop bilgisayarların kendi kameraları vardır. Yoksa bile bir web kamerası takmak kolaydır. Ancak laptop kamerasından 720 piksellik FaceTime görüntü gönderip alırken son model iPhone’larda bu kapasite 12 megapiksele, bir başka deyişle 16.6 katına çıkıyor. Her şeyin en iyisi olmasını mı istiyorsunuz? öyleyse bir DSLR (Dijital Tek Objektifli Refleks) kamera alın. Bu kamerayı webcam olarak kullandığınızda kalitenin olağanüstü yükseldiğini siz de göreceksiniz. Pandemiyle ilgili komplo teorilerinden biri de, insanları uzaktan çalışmaya, uzaktan eğitmeye, uzaktan görüşme yapmaya hazırlık olduğu yönündedir. Doğru veya değil. Ancak dijital çağda günlük yaşamın, bilgisayarların ve akıllı telefonların elinde olacağı kesin.

Milyarlık “dünkü” şirket

Telekonferans, uzaktan çalışma, uzaktan eğitim gibi amaçlarla kullanılan Zoom uygulaması, Amerikan iletişim teknolojisi şirketi Zoom Video Communications Inc’in ürünü. Eski bir Cisco mühendisi ve yöneticisi olan Eric Yuan tarafından 2011’de kuruldu. Uygulaması Zoom’u da, iki yıl sonra tanıttı ve kullanıma sundu. Pandemi, bu şirkete yaradı ve Zoom, 2020’nin başından itibaren hızla yaygınlaştı. Zoom, korona öncesinde bile o kadar ilgi gördü ki şirket 2017’de (sadece dört yılda] Unicom listesine girdi. Bizim “tek boynuzlu at” olarak bildiğimiz efsanevi yaratık, ekonomi dilinde, milyarlık değeri olan şirketleri temsil ediyor (Dünyanın en büyük bilişim teknolojisi şirketi IBM bile kuruluşundan 65 yıl sonra milyarlık şirket olabilmişti]. Merkezi ABD’nin Kaliforniya eyaleti San Jose kentinde (Silikon Vadisi’nin kültürel finansal ve siyasal merkezi] olan şirket, geçen yıl halka açılmıştı.

ALEV RIGEL




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir