Mutlu Aile İçin Pozitif Cinsellik

Mutlu Aile İçin Pozitif Cinsellik

Yatak odası en özel anların yaşandığı alan olsa da bazen bu özel alan bile çiftlere dar gelebiliyor. Çünkü evde çocuklar, aile bireyleri gibi etkenler yatak odasını özel olmaktan çıkarıyor. Bu da çiftlerin yatakta istedikleri gibi davranamamasına neden oluyor.

Cinsellik bir ilişkinin en önemli anahtarlarından biri olsa da bazen çiftlerin birbirine açık olmaması,  bazen de ortamın etkileri nedeniyle tam istendiği gibi yaşanamayabiliyor. Özellikle çocuklar ya da aile bireyleriyle yaşanılan evlerde çiftler istedikleri gibi davranamıyor. Bu durum da yatak odasındaki ilişkiyi riske atmaya başlıyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. M. Ihsan Karaman, yeni kitabı “Mutlu Aile İçin Pozitif Cinsellik”te çiftlerin cinsel yaşamlarında yaşadıkları konulara yer verirken, önemli etkenlerden birinin de yatak odasında “Ya sesim çıkarsa” korkusu olduğunu anlatıyor. Prof. Dr. Karaman, “Ortamın özellikleri ve şartları cinselliği, isteği, uyarılmayı, orgazmı olumlu veya olumsuz yönde etkiliyor. Mutlu ve doyumlu cinsellikten bahsederken, özellikle uygun bir ortam, uygun bir zaman seçilmesi ve eşlerin uygun bir ruh hali içerisinde olması oldukça önemli. Çünkü bunlar çoğu zaman ihmal edilebiliyor. Uygun ortam derken, kişilerin rahat ettiği, yine rahat ve özgür hissettikleri ortamları kastediyorum. Kalabalık ailelerde olduğu gibi bir ‘duyulur-gözlenebilir’ endişesi olmamalı. Uygun ruh halinde olunması da çok önemli. Çünkü hem erkek hem kadm için günlük hayatta yaşanan sıkıntılar, moral bozukluğu aynı zamanda cinsel mutluluğun da önemli düşmanları arasında yer alıyor” diyor.

RUH HALİ DE ÖNEMLİ

Öte yandan, uygun ruh hali söz konusu olmayınca, sağlıklı cinsellik de söz konusu olmuyor. Eşler arasında bu gibi durumlar rahatlıkla ifade edilebilmeli, konuşulabilmeli. Bu detay genellikle ihmal edilebiliyor.

Çiftler, uygun olmadığını, müsait olmadığını, istemediğini ifade ederken çekinebiliyor. Bu, kadınlar için daha da geçerli bir durum. O an ruhsal ve psikolojik olarak hazır olmadığını ifade edebilme durumu kadınlar için daha zor olabiliyor.

YA SESİM DUYULURSA KORKUSU

Çiftler, çocuklar ya da evdekiler duymasın diye cinsel yaşamında ne tür kısıtlamalara gidiyorlar sorusuna Prof. Dr. Karaman şöyle cevap veriyor:

“Çiftler, bir defa, istedikleri yerde ve zamanda seks yapamıyor. Bu, en önemli kısıtlama. Bu durum, kendi evlerinde, ailelerinde, meşru ilişkilerinde ciddi bir bariyer oluşturuyor. Sadece herkesin yatıp uyuduğu saatlere ve sadece yalnız kalabildikleri tek yer olan yatak odasına mahkum oluyorlar. Halbuki cinsellik doğallık ister, bazen spontanlık ister, bazen de çeşitlilik ister. Ayrıca yine de sesleri duyulmasın diye, ilişki esnasında birbirlerine istediklerini rahatça söyleyememek, hazzını sesli olarak ifade edememek de önemli bir kısıtlama ve ilişkinin zevkini, keyfini öldürebiliyor.”

Eşler arasında cinsellik rahat ve huzurlu yaşanmadıkça, giderek bir zevk olmaktan bir eziyete dönüşüyor. Görev icabı, adeta rol gereği yapılıyor. Bu da giderek bedensel anlamda uzaklaşmayı, daha ileride de ruhsal olarak uzaklaşmayı, soğumayı beraberinde getiriyor. Tartışmalar, aldatmalar, ayrılmalar daha kolay hale gelebiliyor.

KADINLARDA UYARILMAYI ETKİLİYOR

Küçük evlerde, dar ortamlarda veya kalabalık ailelerde, sesin duyulma endişesi özellikle kadınlarda uyarılmayı geciktirebiliyor. Prof. Dr. Karaman,

“Mesela bazı çiftler, iki odalı bir evde, yanında kayınvalide ve kayınpederle kalabiliyor. Bu çiftlerin ‘Aman sesimiz duyulacak, banyo anlaşılacak’ korkusuyla cinsel hayatları olmuyor. Tedavi için doktora başvurduklarında ise doktor onlara cinsel ödevler veriyor. Her gün bir cinsel performans bekliyor. Fakat bu çiftler, utanıyor, sıkılıyor ve yapamıyor. O zaman kendilerine deniliyor ki ‘Bu şartlarda yapamıyorsunuz, kayınvalide ve kayınpederi üç-dört ay bir yere yollayacaksınız ya da siz bir yere gideceksiniz.’ Çiftler, şartlarını ayarladıktan sonra tekrar geliyor, tedaviye o şartlarda başlanıyor. Hassas kadınlarda bu tür korkular vajinismus benzeri ciddi cinsel sorunlara, cinsel soğukluğa dahi yol açabiliyor” diyor.

ERKEKLER DE ETKİLENİYOR

Erken boşalma sorunu ya da sertleşmede zaman zaman sorun yaşanabiliyor. Bu tür sorunlar yaşayan erkeklerin ortamı, şartları sorgulandığında, cinsel eylemin yapıldığı ortamın çok müsait olmadığı, duyulma ve görülme korkusu bulunduğu, o nedenle de kısır döngü halinde tekrarlanan bir başarısızlık olduğu fark ediliyor. Bu tür çiftlere kısa süreliğine de olsa içinde bulundukları ortamdan uzaklaşması, belki kısa bir tatil yapmaları tavsiye ediliyor. Bu önlem çoğunlukla işe yarıyor.

YENİ ANNELER DİKKAT!

Anneler, bebek sahibi olunca genellikle eşleri ve çocukları tarafından paylaşılır ve doğal olarak yeni bebek karlı çıkar. Anne, hem doğası gereği hem de vicdanen bebeğine vakit ayırmak, onun rahatı için fedakarlık yapmak ayrıca her işini ona göre ayarlamak durumunda kalıyor. Bu da en başta cinselliği etkiliyor. Çünkü artık bir süre cinsellik için uygun zaman, mekan, ortam bulmak zorlaşıyor. Bu durumun sabırla karşılanması; eşlerin birbirine destek olması ve bebeğin rahatını sağladıktan sonra cinsel hayatlarına da vakit ayırmaları ile bu dönem atlatılabiliyor.

SES VE CİNSELLİK

Cinsel ilişki sırasında eşlerin birlikte olmaktan ve ilişkinin gidişinden zevk aldığını belirten sesler çıkarması hem kendini hem de partnerini motive ediyor. Cinselliğin doğallığını ve keyif verici olduğunu her iki tarafın daha derinden hissetmesini sağlıyor. Bu sırada, eşlerin birbirlerine aşk sözleri söylemesi, beğendiklerini ifade etmesi, eşinden neler beklediğini fısıldayarak ilişkiyi yönlendirmesi sağlıklı ve mutlu bir cinsellik getiriyor. Bunun doğal sonucu da cinsel tatmin ve huzur bulmak oluyor. Fakat bazen kadınlar cinsel ilişki sırasında hissettiklerini bastırabiliyor ve ses çıkarmaktan utanıyor. Prof. Dr. Karaman’ın bunun yetiştirilme tarzı ve kişisel yargılarla alakalı bir durum olduğunu söylüyor. Özellikle kadınlara yönelik pasif olma yönündeki telkinler, daha gençlik yıllarında derin bir iz bırakıyor ve cinsel hayatta sessiz, pasif olmak adeta bir kadınsı görev gibi uygulanıyor.

Prof. Dr. Karaman, “Kadının cinsellikte edilgen olması, cinsel eylemi her zaman erkeğin başlatması gerektiği gibi bir inanış var. Normalde eşler arasında beklenen nedir? Ahenk ve uyumdur, iyi bir iletişimdir. Bu uyum sözle ve davranışla oluyor. Duyguların tamamen kendi yöntemleriyle aktarımı olabiliyor. Eşlerin her ikisinin bu tür duygu ve düşüncelerini aktarması o ahengi sağlayan ana faktör oluyor. Eğer böyle bir hurafeyle eşlerin birini baskılar ve duygularını gizleme, göstermeme, ses çıkarmama, söz söylememe yoluna iterseniz, o zaman bu ahenk sağlanamaz.

Toplumun yine erkeğe yüklediği ve erkeğin de bunu zevkle kabullendiği aktif ve önde olma, yönetme, işi idare etme rolü ortaya çıkınca kadın doğal olarak baskılanıyor. Kadın kendisini geri alıp, eşinin belli davranışlar sergilemesini bekliyor.

Kadında gördüğümüz en sık yanlış inanış erkektekinin tam tersi. Yani

“Kadm pasiftir, kadın cinsel hazzını her zaman belli etmez, konuşmaz, yönlendirmez. Orgazm olduğunu ifade etmek ayıptır, hafifliktir” inanışı. Kadın cinselliğinde en önemli yanlış bu olsa gerek. Böylelikle kadının cinsel ilişkiye fiziken dahil olsa bile ruhen dahil olmadığını, aktif olarak katılmadığını düşünmek veya öyle görmek. Cinsel ilişkiyi renklendirme açısından zaman zaman gayret göstermenin yanlış olacağını düşünmek. Hatta bunu yapmanın utanç verici olduğuna, ayıp olduğuna, kadının asla sevişmeyi başlatamayacağına inanmak. Prof. Dr. Karaman, “Bence cinselliği renklendirmedeki temel noktalardan birisi, kadının bu pasif rolünü değiştirmektir. Aslında erkeğin rolünden çok farklı değil. Aktiflik ve pasiflik bağlamında değerlendirirsek farklı değil. Aslında erkek ve kadın ilişki içerisinde bunu birebir paylaşmalı, aynı özgürlüğe sahip olmalı diye düşünüyorum” diyor.

Cinsel hayatıııızı renklendirin

Cinsellikte uyum ve konsantrasyon sorunları yaşayan eşler için masum ve meşru fanteziler, değişiklikler öneriliyor.

Mesela, genel olarak “Nerede birlikte olmalı, nerede seks yapılmalı?” diye düşünüldüğünde, ilk etapta cevap “yatak odasında, yatakta” şeklinde oluyor. Fakat zamanla yatakta sevişmek alışkanlık haline geliyor ve alışkanlıklar da bilindik, monoton tatları veriyor. Yenilikler ise her zaman heyecanı, zevki doruklara çıkartıyor. Bunun için de seks mekanının yerini değiştirmek şeklinde bir cinsel fantezi çok yararlı olabiliyor. Oturma odasındaki bir koltuk, yere serilmiş bir post veya battaniye, mutfak veya banyo ortamı eskimiş bir ilişkide monotonluğu giderip karı-kocaya yeni bir heyecan katabilecek alternatif mekanlar.

Aynı şekilde, değişik ses ve ışık ortamları, farklı ve erotik iç çamaşırları, değişik koku ve makyaj öğeleri gibi birçok fantezi, monoton ilişkileri renklendirmek için kullanılabiliyor.

Eşler arasındaki ilişkiyi canlandırıp renklendirecek, monotonluktan uzaklaştırıp cinsel birliktelikten alınan zevki arttıracak ve sapkın davranışlar içermeyen fanteziler de evlilikte cinsel yaşamı tekrar canlandırabiliyor.

Türkiye’de çiftler yatak odasındaki ortamdan gerçekten mutlu mu?

Bu konuda bir genelleme yapmak zor.

Ancok gerek erkek gerek kadınlarda cinsel mutluluk ve orgazm üzerine yapılan anket tarzı araştırmalarda cinsel tatminsizliğin çok yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

Prof. Dr. M. İhsan Karaman bunu şu örnekle açıklıyor:

“İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Doğum Anabilim Dalı’ndaki Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi tarafından yürütülen bir çalışmada, bu polikliniğe başvuran, yaşları 40-50 arasında olan, ilk ve ortaokul mezunu kadınlar içinde orgazmı hiç tatmamış olanların oranı yüzde 50 olarak görülmüş. Bu, bire bir hastalar içerisinde, kendilerinin verdiği ifadelerle elde edilen bir oran. İnanılmaz yüksek bir rakam. Cinsel hayatları, aile hayatları devam etmiş çok uzun yıllar, çoluk çocuğa karışmış, fakat bu kişilerin yüzde 5O’si orgazmı tatmadan bugünlere gelmiş. Dolayısıyla orgazm bozukluğu toplumsal anlamda bakıldığında buzdağının görünmeyen kısmı.”

Nilgün Yıldız Konakcı




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir