Mücadele Ruhu
Her ne yaparsanız yapın hayat sizi varlığınızla değil, mücadele gücünüzle değerlendirir.
insan varlığıyla değerlendirilmekten yanadır. Bu duygu aslında hiçbir temele dayanmayan sadece varoluşun yeterli olduğunu sanmanın yanılgısından başka bir şey değildir. Show duygularının baskın olduğu kendini olduğundan farklı/büyük sanmak ya da başkaları tarafından sadece dış görünüşüyle değerlendirilip beğenildiğini/takdir edildiğini sanmak en büyük yanılgıdır.
Yaşam sizi mücadele gücünüzle değerlendirerek, mücadeleniz oranında kendinize bir yer edinebileceğinizi fısıldar. Siz bunu duyarsınız; ama içinizdeki bir şeylerin eksikliği fısıldananların farkına varmanıza engel olur, duyduğunuz zaman ise istek, heyecan ve yaptırım gücü konusunda problemler yaşarsınız. Mücadele güdüsü içsel dünyamızın hayal ettiğimiz konuda bize uyguladığı yaptırımdır ve bu yaptırımı farkında olmadan sistemli bir şekilde uygularız. Harcadığımız çaba, yaptığımız işin doğruluğundan ziyade içsel tatminlerimizin egosundandır.
Aşırı nefret duygularının kişisel zaaflardan kaynaklandığını biliyor musunuz?
İçeriğe Ait Başlıklar
Geçmiş ve gelecek
Gandi’nin “alışkanlıklarınıza dikkat edin karakterinize dönüşür” sözü alışkanlıklarımızın bir zaman sonra karakter yapımıza şekil verdiğinin çok nazik bir izahı ve daha sonra gelecek adına planladığımız her şeyi karakter yapımız doğrultusunda yapmaya çalışacağımızın açıklamasıdır. Alışkanlıklarımız sonucu karakter yapımızın vermiş olduğu kararlar da, karakter yapımızı oluşturan alışkanlıklarımızın kalitesiyle eşdeğerdir. Sadece alışkanlıklar sonucu edinilen karakterin geçmişten geleceğe iyi şeyler taşıması düşünülemez, bu uğurdaki çabalar da insanı zor durumda bırakır. Her şeyden önce yapacağınız işte kendinize güvenmeniz gerekir. Bu güven duygusunun neye dayandığının, nereden kaynaklandığının farkında olmanız gerekir. Sadece alışkanlıklar sonucu edinilen karakter, gelişimle birlikte getirdiği başarıyı hissettirmeyeceğinden; yapılanlar hem kendiniz, hem de başkaları tarafından ilgi görmez. Çünkü gelişim sürecindeki gözlemleri ve analizi gerçekleştiren düşünce gücü karaktere dönüşmelidir. Yani kendinizi geliştirmeniz sonucu duygularınızın sizde uyandırdığı mesajın uygulama becerisini keşfetmek, geçmişten geleceğe atılacak en önemli adımdır.
Geçmiş mazide kalmıştır. Sürekli geçmişi yaşamak gelecek adına hayaller kuramamak, hedef belirleyememek ve plan yapamamaktır. İçinde bulunduğumuz durum her nasıl olursa olsun, hiçbir şeye geç kalmadığımızın bilincinde olmalı ve yaşamı karşımıza almadan yan yana bir hayat sürdürmenin keyfini çıkarmalıyız. Geçmişle öğünmek, bazı şeylerin arkasına sığınmak ve üretmek becerisinin yitirildiği anlamına gelir. Çünkü önemli olan, bundan sonra ne yapacağımızda. Zira yapacaklarımız bizi kanıtlar ve kendimizi ancak bu şekilde savunabiliriz.
CemŞen
CemŞen moderatörlüğünde organize edilen Türkiye kırtasiye ve hırdavat sektörü liderlerine verdiğim seminerde iş adamları çok ilgimi çekmişti. Çünkü tahminlerimden çok farklıydılar, kararlılıkları ve bakışlarındaki pozitif enerjiden oldukça etkilenmiştim. Bu insanlar şu an bulundukları yere boşuna gelmemişler.
Şunları sordum:
• Hiç gücünüzü test ettiniz mi?
• Hiç bulunduğunuz yeri sorguladınız mı?
• Hiç yapmanız gerekenin aslında ne olduğunu düşündünüz mü?
• Hiç önünüzdeki beş yılın planını yaptınız mı?
• Hiç hatalarınız konusunda kendinizi sorguladınız mı?
• Hiç yaşamı ve yapmanız gerekenler konusunda beyninizde bilgi hâzinesi oluşturdunuz mu?
İşlerinde başarılı olan iş adamları, belki de farkında olmadıkları vizyonlarıyla sergiledikleri özgüven gözlerinden yansırken, bu tür sorularla ilk defa karşılaşıyorlardı; ama hiç şaşırmadılar. Sorular sayesinde eksikliklerini ve kendilerini test etmenin ne demek olduğunu hissettikleri için memnun olmuşlardı. Yanıtları hiç önemli değildi, çünkü “haklısınız” der gibi gözlerimin içine bakıyorlardı. Her şeye rağmen kararlılıklarıyla öylesine dikkat çekiyorlardı ki, gözlerinden sızan ışık, karanlıkları aydınlatan güneş gibiydi. Farkında olmadıkları “Beden diliyle” oturuşlarına yansıyan güç gösterisi “ben buradayım” derken, bakışlarındaki pozitif enerji mücadele güçlerinin boyutları hakkında güven veriyordu. O an şunları düşündüm, işleri konusunda ciddi başarılara imza atmış bu insanlar, başarı süreçleri nasıl olursa olsun çok doğru işler yapmışlar ve zorluklara rağmen mücadele güçlerini asla yitirmemişlerdi. İnsan eğitim aldığı zaman başarılı olması beklenir. Başarılı olduğunda da zaten olmalıydı diye düşünülmez bile, çünkü olacaktır. Benim merak ettiğim, eğitim almadıkları halde başarılı olmalarıydı, bunu çok uzun zaman düşündüm ve bir karara vardım.
Başarı nedenleri şunlardı:
1. Eğitimin temeli olan kendi kendilerini eğitmişlerdi.
2. Yapmak istedikleri işi çok istiyorlardı.
3. Sadece başarıya odaklanmışlardı.
4. İşlerine sahip çıkmaları oldukça dikkat çekiciydi.
5. Bütün enerjilerini işlerine vermişlerdi.
6. İşlerini seviyorlardı.
7. Bir kartal gibi işlerine hakimlerdi.
8. Büyümeyi hedefliyorlardı.
9. Gelecekle ilgili pozitif hayalleri gülen gözlerinden okunuyordu.
10. Çalışkanlıkları ve dürüstlükleri dikkat çekiciydi.
11. Kurumsallaşmak istiyorlardı.
12. İnsana değer veriyorlardı.
13. Gelişim ve değişime açık düşünce yapısına sahiplerdi.
14. Mücadele gücü gözlerinden okunuyordu.
15. Her şeye rağmen başarılı olmayı düşünüyorlardı.
İş adamlarının değerlendirmesini yaparken çok keyif aldım, “işte başarılı olmanın kuralları” diye içimden geçti.
Mücadele kavramı
Mücadele ruhu kavramında önemli olan, kişinin sahip olduğu pozitif değerler kadar, mücadele gücünün boyutlarıdır. Pozitif algılamaların görkeminin kazandırdığı güç ile hakimiyet duygusunu hissetmek, mücadele kadar önemlidir. Yapılan bilimsel çalışmalarda mücadele aşamasındaki pozitivitenin yalnız başına mücadele gücüyle eşdeğer sonuçlar sağlamadığı saptanmıştır. Yine bu çalışmada önemli olanın yapma ve yaptırma becerisinin çok büyük değer taşıdığı anlaşılmıştır.
Mücadele kavramının etkin kriterleri şöyle sıralanıyor:
• İnanmak
• Kararlı olmak
• Heyecan duymak
• Özgüven duymak
• Agresif/saldırgan olmak
• Düşünce gücünü kullanmak
• Yaratıcı olmak
• Plan yapmak
• Proje üretmek
• Strateji geliştirmek
• Konuya hakim olmak
• Psikolojik açıdan güçlü olmak
Hiç kimse hata yapmak istemez.
Hiç kimse hata yapmayı planlamaz.
Ve enteresandır, hiç kimse yaptığı hatayı kolay kolay üstlenmek istemez. Başkalarının hatalarını görme konusunda da üstümüze yoktur. İnsanlar başkalarının hatalarını görme konusunda gereğinden çok dikkat harcıyorlarsa bu biraz da kendi hatalarına yandaş aramak düşüncesindendir.
Bulunduğunuz yerin mimarının kendiniz olduğunu ve bu yerin seviyesini hatalarınızın belirlediğinin farkında mısınız?
Trafik ve özgüven
Katıldığım bir eğitimde konu özgüven ve düşünce gücüydü. Oturur oturmaz önümüze bir yazı koyduktan sonra; “Dikkatlice okuyun on dakika sonra altındaki sorulara verdiğiniz yanıtları değerlendireceğiz” dediler.
Aklımda kaldığı kadarıyla yazı şöyleydi:
“Şehir İstanbul, kalabalık bir Pazartesi sabahı, saatler 08.30. Trafik neredeyse durmuş, varmaya çalıştığınız kavşakta bir kaza olmalı. Arkanızdan korna sesleri geliyor, insanların yüzlerindeki sinirlilik hali açıkça görülüyor. Böyle bir durumda hisleriniz nelerdir?” diye soruldu, verilen yanıtlar şunlardı.
• Ya sabır
• İşe geç kaldım
• Nasıl olsa birazdan açılır
• Bu ne ya, yeter artık
• Her gün aynı terane
• Artık sıkılmaya başladım
• Tansiyonum yükseldi
• Küfür ederim
• Polis yok mu bu şehirde?
Trafikteyseniz amacınız gitmek istediğiniz yere zamanında ve sağlıklı bir şekilde ulaşmaktır. Yapmanız gereken sabırlı ve mantıklı olmaktır, yoksa trafik problemlerine başka problemler eklenebilir.”
Yaşam ve tercihlerimiz
Yaşamımızı tercihlerimiz belirlese de, yaşam aslında yaptıklarımız karşılığında bize alternatifler sunar. İşte buradaki seçme şansını kullanmamız çok önemlidir. Yaşam alternatiflerin değerlendirilmesi bazen bilincimiz dışında oluşur, burada hobilerimizin ve zaaflarımızın çok önemli bir yeri vardır.
Yaşam karşımıza iki alternatifle çıkar ve “tercih senin hangisini seçersen seç” diye yüksek sesle haykırır. Hangisini seçmemiz konusunda göz kırpar, hatta doğruyu seçmemiz konusunda titreyen elini uzatır. Ancak ne yazıktır ki, insan zaafları ve hobilerinden başka kimseyi dinlemez. Yaşam eğer hedeflerimizi belirleyememiş ve hedefe ulaşmak konusunda bir planımız yoksa, tercihimizin hiçbir önemi yoktur. Yaşam hedef belirlemek olduğu kadar, yaşamın bize sunduğu alternatifleri fark etmemiz ve yaşamın bizden beklentilerinin neler olduğunu hissetmeniz gerekir.
Yaşam tercihleri sıralamasında önyargılarla karışık egoların ve zaafların ilk sıralarda yer aldığının farkında olmak, yaşam tercihi olarak kabul edilemez. Çünkü yaşam ve tercihler gelecek belirlemede önemli yere sahiptir, hata kabul etmez. Geri dönüşü olmayan yaşam tercihlerimiz gelecekteki konumumuzu belirleyeceği için tercihlerimizi tek tek belirlemeli, içinde bulunduğumuz durumla özdeşleştirmeli, yetenek kapasitemizle ölçmeli ve çok iyi plan yaptıktan sonra uygulama aşamasına getirmeliyiz.
Beklentilerimiz ve biz
Genelde insanların beklentilerinin gerçekleşmediği düşüncesi ağır basar. Burada yapılması gereken neden beklentilerin gerçekleşmediğidir. Yanlış beklentiler içerisinde miyiz, yoksa beklentiler konusunda hata mı yapıyoruz yoksa hayat bize acımasız mı davranıyor? Bir yerde birileri bir hata yapıyor. Evet bu doğru. Kim hata yapıyor biliyor musunuz? Tek kelime: BİZ.
Mücadele ruhunun en gizemli özelliği, başarısızlıklarda dahi azmini yitirmemesi ve agresif (saldırgan) bir şekilde üstüne gitmesidir. Başladığınız bir işin aksaksız bir şekilde devamlılığını beklememek gerek, çünkü hiçbir iş hatalar ve eksikler zincirinden sıyrılarak başarıya ulaşmaz. Çünkü hepimizin düşünce, tasarım ve yaptırım sorunları vardır. Bu sorunların kaynağının, zihnimizin kabul etmediği ya da işlerlik hatası gösterdiği algılama şeklidir.
İsteklerinizin önemini ve nedenini anlamadan bir takım beklentiler içine girersiniz. Ne beklediğinizin, niçin beklediğinizin, neden beklediğinizin sorularını yanıtladıktan sonra beklentilerinizin gerçekleşeceğine inanabilirsiniz. Bunu beklentilere neden olan duyguların tezahürü olarak yorumlayabiliriz. Bir yerde otokontrol, bir yerde gerçeğe yakın olmak ve doğru düşlere sahip olmak demektir. Beklentilerimiz sadece hayallerimizi gerçekleştirmek için olmamalı, beklentilerimiz düşünce gücü süzgecinden geçirilmiş olmalı. Yoksa hayallerimizin pervasız sınırsızlığı yapmaya çalışacaklarımız konusunda kendimizi hayalci düşüncelerden alamayız ve hayallerin gizemli süsüne yenilerek gerçeklerden uzaklaşırız yada gerçekleşmesi olanaksız olan hayallerine peşinden koşar dururuz. Beklentilerimiz konusundaki tercihlerimiz çok önemli olduğu için, kararlarımızda etkili olan tercih kriterlerini gözden geçirmemiz gerekir. Buna mecburuz ve gerektiğince ciddi bir şekilde uygulamalıyız. İşte bunun adına bilinçli tercih denir. Belirli bir alt yapısı olmayan ve belirli dayanağı olmayan bilinçsizce yapılan tercih, doğru seçimden uzaktır ve olası aksiliklerin yaşanması kaçınılmazdır.