Kötü Beslenme Öldürüyor
Ölüme neden olan en büyük risk, kötü beslenme. 2017’de küresel olarak 11 milyon kişi, beslenme bozukluğundan kaynaklanan ölümlerle hayatını kaybetti. Oysa insanları doğal yollarla öldürecek 350’den fazla hastalık var. Hiç olmazsa sağlıklı beslenerek bu rakamları aşağı çekebiliriz.
İçeriğe Ait Başlıklar
Yemediklerimiz bizi öldürüyor
DÜNYADA en çok ölüme neden olan risk faktörü hangisidir dersiniz? Sigara mı, yüksek tansiyon mu, kanser mi, kalp hastalıkları mı? Washington Üniversitesinde Halk Sağlığı Onsitütüsü’nün yardımcı profesörlerinden Ashkan Afshin’e göre en büyük risk, kötü beslenmeden kaynaklanıyor. Ünlü tıp dergisi Lancet’te de yayınlanan “27 Yıllık Küresel Diyet Analizi” adlı çalışmanın yazarlarından olan Afshin, günlük beslenme rejimimizdeki sağlıklı besinlerin eksikliğinin önemine dikkat çekiyor.
2017’de küresel olarak 11 milyon kişi; çok fazla sodyum (tuz), trans yağlı yiyecek, tatlandırılmış içecekler, yüksek miktarlarda et, işlenmiş ürün “aldığı”, tam tahıl (işlem görmemiş), meyve ve sebze ile kabuklu yemiş (fındık, ceviz, badem, kestane), süt, yumurta, kabak ya da ay çekirdeği, kalsiyumlu ve lifli besinler, bakliyat, Omega3 yağlı deniz ürünleri “almadığı” için hayatını kaybetti.
2017’de beslenme zafiyetinden sonra en çok can alan faktör. 10 milyonla kardiyovasküler hastalıklar oldu. Üçüncü sırada 900 bin ölümle kanser yer aldı. Diyabetten ölümler ise 330 binle dördüncü oldu (Her yıl dünyada 60 milyon kişi ölüyor).
Beslenme bozukluğundan kaynaklanan ölümlerde en yüksek rakamlar; Afganistan, Marshall Adaları, Papua Yeni Gine, Vanuatu ve İsrail’e ait. En düşük rakamlar ise; Fransa, İspanya, Japonya ve Fransa ile Ispanya arasında kalan küçük prenslik Andorra’da. Listede Ingiltere 23’üncü, İrlanda 24’üncü, İsveç 25’inci, ABD 43’üncü, Hindistan 118’inci, Çin 140’ıncı sırada.
Papirüslerdeki Reçeteler
Ashkan Afshin ve meslektaşları, 27 yıllık bir çalışma yapmış ama size çok daha eski, (3 bin 500 yıl kadar eski) bir çalışmayı da örnek olarak gösterebiliriz.
Dünyanın en eski tıp kayıtlarından biri, Ebers Papirüsleri olarak bilinen derlemedir. Papirüs yapraklarına yazılmış olsa da 110 sayfa diyebileceğimiz bu kayıtlar, MÖ 1500 yılına ait. Bir mezarda, mumyalaştırılmış bir vücudun yanında bulunan bu notlarda değişik hastalıklara karşı ne yapılması gerektiğini belirten 811 reçete bulunur.
Bu reçeteler, mental düzensizliklerden timsah ısırıklarına kadar çok geniş bir yelpazede insanlara bilgi sunar. Yunanlı hekim Hipokrat’ın tıp koleksiyonu da sayısız hastalığın iyileştirilmesiyle ilgili bilgiler verir (Kendisi, modern tıbbın babası olarak tanınır). Reçetelerde, uykusuzluğa ve enfekte olmuş yaralara karşı bal tedavisi, görme duyusunu iyileştirmek ve diş ağrısını geçirmek için kiraz yenmesi, bağırsak rahatsızlıklarına ve iltihaplara karşı fesleğen çiğnenmesi gibi bilgiler verilir.
Bu ilaçların yüzde 40’ı 44 doğal besin kaynağından gelir. Bir karışım hazırlanmasına bile gerek yoktur. 34’ü ise insanlar tarafından günlük yaşamlarında zaten tüketilmektedir. Uzun ve sağlıklı bir yaşam için kullanılan besin maddeleri, geleneksel Çin, Akdeniz ve Ayurvedik tıpta da görülür (Ayurvedik tıp, kökeni Hindistan olan bir alternatif tıp sistemidir). Bütün bunlar, günümüzün sağlıklı, çağdaş yaşam trendlerine esin kaynağı olmuştur.
Bugün dünyanın pek çok bölgesinde insanlar, yüzlerce yenebilir bitkiyi (yaprakları ya da kökleri) kullanarak, diyetlerinin bir parçası haline getirmiştir. Dünya nüfusunun çok büyük çoğunluğu, modern sağlık sistemlerinde besin maddelerinin hastalıkları iyileştirmede ya da önlemede oynadığı role çok fazla ilgi duymaz. Tam tersine bu yiyecekleri, metabolik ve kardiyovasküler hastalıkların sebebi olarak kötüler. Fakat artık geniş kitlelerde, sağlıklı bir diyetin, hastalıklardan koruduğu ve hatta onları iyileştirmede büyük rolü olduğu konusunda fikir birliği görülüyor.
Hastalıkları önlemek için sağlıklı bir diyet oluşturmayı nasıl başarabiliriz? Yiyeceklerimizi. ilaç olarak tekrar kullanabilir miyiz? Birleşik Krallık’taki saygın tıp kuruluşlarından Royal Botanic Gar den Kew bünyesinde fito-kimya çalışmaları yapan, dünyaca tanınmış araştırmacı Melanie-Jayne Howes, ‘‘Bitkiler, dünyanın en usta kimyacılarıdır. İnsanlar için gerekli olan işlerin tamamını kendileri halleder.
Çok fazla zaman ve para gerektiren yeni bir ilacı sentez etmek için işe sıfırdan başlayıp pek çok kimyasalı bir araya getirmeye çalışmak yerine başlangıç materyali olarak bir bitkinin kimyasını kullanmak çok dalıa kolay ve etkilidir diyor. Yenebilir bitkilerin ve yapraklarının kimyasını keşfetmek. insanlığın binlerce yılını aldı. Çoğu sabır, gözlem ve tecrübeyle ilaç haline geldi, Bir kısım da tesadüfen keşfedildi. Ama insanlığın bilgi birikimi, bugünün bilim insanlarının çalışmalarına kolaylık sağladı.
Çiftçinin Bitki ve Kökleri
“Yiyecekleri, tıbbi ilaçlar olarak tarif edebilirim. Sağlık hizmetlerine, beslenmeyi de katmamız gerekiyor.” Bu sözler de ABD’nin Massachusetts eyaletinde bulunan Tufts Üniversitesi Friedman Beslenme Bilimleri ve Politikası Okulu dekanı Dariush Mozaffarian’a ait. Dekan, dünyanın her yerinde yiyeceklerin ve beslenme alışkanlıklarımızın, sağlığımızın iyi ya da kötü olmasında en büyük etken olduğunu vurguluyor.
Ama ne yazık ki sağlık sisteminde bunlar görmezden geliniyor, tıbbi tartışmalara, sağlık finansmanlarına dahil edilmiyor (İngilizce’de “pharmacy” olarak bilinen “eczane” kelimesi, “farmacy” olarak da yazılır ve “farmers herb and root” ifadesinden türetilmiştir. Bu da, “çiftçinin bitki ve kökleri” demektir). İnsanların beslenme ihtiyaçlarına uyan diyet programlan hazırlanırsa, seker hastalığı, kanser, yüksek tansiyon gibi şikayetler en azından yüzde 16 azalacak. Düşük bir oran gibi gözükmüyor. Ama bu oran bile milyarlarca dolarlık tıbbi hizmete karşılık geliyor. Bu da düşük gelirli kesim için büyük bir rahatlama demek.
Gıda Güvensizliği Baskısı
Şeker, tuz gibi potansiyel zararlı ürünlerin tüketilmemesi gerektiğini vurgulayan bir tarihe sahiptik. Ama her şey, işlenmiş, paketlenmiş olarak marketlerde bize sunuluyor. Günümüzde, özellikle de zengin ülkelerde, halkın büyük bölümü sağlıklı yiyeceklere erişmekte zorlanıyor. Dünyada iki milyar kişinin kötü beslenmeden hastalandığı, yine dünya nüfusunun yüzde 12’sinin, gıda güvenliğinden uzak olduğu vurgulanıyor.
Daha gerçekçi rakamlarla ifade etmek gerekirse gıda güvenliği olmayan insanların sayısı, pandemi öncesine oranla 148 milyon kişi daha aitti. Bunun sebebi, gelir seviyesi düşük insanların, maliyeti yüksek sağlıklı ürünleri evine getirememesi. Sağlıksız diyetler, vücutta cnflamasyoııu artıran başlıca faktör. Gıda güvensizliği, sağlık sistemine büyük baskı yapıyor. Sağlık hizmetlerinin pahalı oluşunun sebebi, gıda güvensizliği.
ABD’de kardiyovasküler hastalıkların bir yıllık maliyeti 316 milyar dolar, diyabet hastalarının külfeti de 247 milyar dolar. Mozaffarian’a göre hükümetler, her yıl sağlık hizmetlerine ne kadar para harcayacaklanın, ne kadar yatırım yapacaklarını saptamaya çalışır. Oysa yatırımlar ve harcamalar içinde besin maddeleri ve beslenmeyle ilgili kalemler bulunmaz. Önce beslenme sorununu halletmezsek, sağlık maliyetleri sürekli artacak, bir gün altından kalkamayacağımız boyutlara ulaşacak.
îronik olarak hastaneye kabul edilen hastalar (ne hastası olduğu önemli değil), bir ya da iki haftalık tedavi sürecinde her öğünde sağlıklı yemekler yemekte. Bunları sağlıklı oldukları günlük yaşamlarında da tüketseler sorun kalmayacak. Fakat genelde ne yapıyoruz? Sağlıklı yemekleri lezzetsiz bulup, taburcu olduğumuzda yine tuzlu, şekerli, endüstriyel olarak hazırlanmış yiyeceklere hücum ediyoruz. Bununla birlikte insanları, sağlıklı yemeklere alıştırmak, onlarca yıl alabilir.
Özellikle çocukları, küçük yaşlarda sağlıklı yiyeceklere özendirmek, uzun vadede hem çocuk hem ana-baba için muazzam kazanımlar sağlayacak. Bizi doğal yollarla öldürecek 350’den fazla hastalık var. Hiç olmazsa sağlıklı beslenerek bu rakamları aşağı çekebiliriz.