Koşmayı Sevmiyorum
Tüylü dostlarımızın böldüğü egzersiz videoları her yerde karşımıza çıkıyor.
Belki de dört ayaklı dostlarımız “Hey dostum, fitness kankan olmak istiyorum!” demek istiyorlardır. Instagramve YouTube’daki bu şamatayı bir kenara bırakalım. Köpeğin varsa onunla akıl almaz derecede duygusal ve zihinsel bir paylaşım içinde olduğunu bilirsin.
Son dönemde giderek artan araştırmalar, köpek sahiplerinin çok daha hareketli olduğunu ve egzersiz amaçlarına daha kolay ulaştığını söylüyor. Haydi, kendine (ve Pixie’ye) bir iyilik yap!
Koşu deyince, “Çok yorucu”, “Kısa sürede sonuç vermiyor”, “Ben koşamıyorum” gibi pek çok olumsuz düşünceyi arka arkaya sıraladığı duyar gibiyiz. Ancak şunu belirtelim, Sports & Fitness Industry Associatiorida yayımlanan bir habere göre, yaklaşık 13 milyon kadın düzenli olarak koşuyor. (Bu kadınların hepsi delirmiş olamaz değil mi?)
Kemikleri güçlendiren, eklem iltihabı riskini azaltan ve bir buçuk kilometrede ortalama 100 kalori yakmayı sağlayan koşuya bir şans vermeye hazır mısın? Bu taktiklerle ön yargılarını kırıp koşuyu eğlenceye dönüştürebilirsin.
İçeriğe Ait Başlıklar
1. Geçmişi unut.
Endişelerini bir kenara bırak. Lisede beden eğitimi öğretmeninin tüm sınıfı cezalandırmak için bahçede iki tur koşturduğu günler geride kaldı. Geçmişte koşmaktan zevk almaman şimdi de almayacağın anlamına gelmiyor. Girls dizisiyle kalbimizin baş köşesine oturan iki Altın Küre ödüllü oyuncu, yapımcı, yönetmen ve yazar Lena Dunham, bundan birkaç yıl önce, yanan bir binadan bile koşarak kaçamayacak kadar koşmaktan nefret ettiğini söylüyor. Şimdiyse “Bir zamanlar benim için işkence gibi olan bu aktivite artık kendimi daha güçlü ve hızlı hissetmemi sağlıyor. Vücudumu ve onun gücünü keşfetmek gerçek bir mutluluk kaynağı” diyor. Unutma; hisler geçici, hareket kalıcıdır.
2. Biraz yavaşla.
Neredeyse hepimiz ne kadar hızlı koşarsak o kadar başarılı olacağımızı düşünüyoruz. Hatta bazen kimin daha hızlı olduğunu ölçmek için yarışlar yapıp, süre tutuyoruz. Fakat vahşi doğayı arkamızda bıraktığımıza göre koşunun gerçek amacına odaklanabiliriz: Zevk almaya. Çünkü ilk aşamada hızına odaklanmak cesaretini kırabilir ve sakatlanmalara neden olabilir. Öncelikle hedefini düşük tut (koşarken aynı zamanda sohbet edebildiğin bir tempo en ideali) ve yorulduğunda yürümekten çekinme. Unutma, pek çok profesyonel koşucunun başarısının sırrının arkasında, koşu sırasında zaman zaman yavaşlaması yatıyor. Kentucky Üniversitesi’nden araştırmacı Nick Trubee, başlangıç hızının ortalama hızından yavaş olması gerektiğini, bu şekilde henüz koşunun başındayken vücut sıcaklığının bir anda yükselmesini önleyebileceğini söylüyor.
3. Arkadaş edin.
Tek başına koşmak zaten hâlihazırda çok zevk almadığın bir egzersizi daha da katlanılmaz hâle getirebilir. Sana eşlik etmesi için uzun süredir görmediğin bir arkadaşını arayabilirsin. Görüşmediğiniz süreçte yaşadığınız olayları birbirinize anlatırken zamanın nasıl geçtiğine sen bile şaşıracaksın.
Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada araştırmacılar, yalnız ve arkadaşlarıyla egzersiz yapan kişilerin endorfin üretim seviyelerini ölçmüş. Araştırmanın sonuçlarına göre, arkadaşıyla egzersiz yapan kişilerin acıya karşı toleransı daha yüksek çıkmış. Bu da tekbaşına egzersiz yapanlara kıyasla vücutlarında daha fazla endorfin üretilmesinden kaynaklanıyor.
4. Yeni yollar keşfet.
Her gün aynı yemeği yersen zamanla sıkılırsın. Koşuyu da bu şekilde düşünebilirsin. Bizim tavsiyemiz koşu bandından ziyade mümkün olduğunca açık havayı tercih etmen. Çünkü açık havada egzersiz yapmak bilişsel kabiliyetini arttırıp, ruh hâlini ve fiziksel sağlığını olumlu etkiliyor. Kaliforniya Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmada, açık alanda egzersiz yapanların kapalı alanda yapanlara kıyasla daha uzun süre egzersiz yaptığı gözlemlenmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre, açık havada egzersiz yapmak sana haftada 30 dakikalık bir bonus sunuyor.
5. Kendi sesine kulak ver.
Koşu sırasında müzik dinleme konusu üzerinde tartışmalar sürüyor. Bazı araştırmacılar, çevrenden ve kendi vücudunda olup bitenden seni soyutlayabildiği için koşarken sadece kendi nefesine ve kalp atışlarına odaklanmanın daha doğru olduğunu iddia ederken, bazıları ise müziğin sporcuların zihnini acı ve yorgunluk hislerinden uzaklaştırabildiğim söylüyor. Hatta, egzersiz ve müzik arasındaki bağlantı üzerine araştırmalar yapan Brunel Üniversitesi’nden Costas Karageorghis, bir raporunda müziğin “yasal bir doping” olduğunu belirtiyor.
Bu farklı görüşler karşısında yapabileceğin en doğru şey, koşuya başladığın ilk birkaç hafta boyunca iki yöntemi de denemek ve nasıl daha iyi performans gösterdiğine bakıp, ona göre karar vermek.
6. Başarını ölç.
Uygulamalar ya da giyilebilir teknoloji sayesinde aldığın mesafe, yaktığın kalori ve uyku süreni ölçerek egzersizine en verimli şekilde devam edebilirsin. Koşu rutininde gelişme gösterdikçe geriye dönüp eski performanslarına bakabilir ve egzersizinde yeni düzenlemeler yapabilirsin. Bizim tavsiyemiz egzersiz boyunca yaktığın kaloriyi, hızını ve süreyi ölçen Run Keeper, Nike+ Running ve Endomondo gibi uygulamaları kullanman.
Koşarken Muhteşem Görün
Koşu sırasında hedeflerinden biri de güzel görünmekse, beş maraton koşan Amerikalı haber sunucusu Natalie Morales’in tavsiyelerine kulak verebilirsin.
“Yüzün her şekilde kıpkırmızı ve terli olacak ama saçının güzel görünme şansı var. Ben saçımı atkuyruğu yapıp renkli bir saç bandı takıyorum. Bazen de iki yandan örüp genç ve eğlenceli bir görünüm elde ediyorum. Makyaj yapmayı tercih etmesem de, cilt tonumu eşitleyen ve güneş koruması sağlayan bir nemlendirici kullanıyorum. Hepsinden önemlisi ise kamera gördüğümde içim kan ağlasa bile gülümsüyorum. Çünkü o fotoğraflar sonraki yarışlar için motivasyon sağlıyor.”
Kim Korkar Sıcaktan
Bunaltıcı havalarda giydiğin koşu kıyafetlerine dikkat ederek kendini sıcaktan ve güneşten koruyabilirsin. Açık renkli, teri dışarı atan bir şort ve atlet giy; güneşten korunmak için de siperlikli, hafif bir şapka tak. Koşuya başlamadan önce şapkanı soğuk suya batırmak ve öyle takmak, uzun süren bir serinlik elde etmeni sağlar.