Kendinizi başlangıçlara ikna edin

Kendinizi başlangıçlara ikna edin

Kendinizi başlangıçlara ikna edin

İkna etme yeteneği, tüm zamanların bahşedilmiş en yüce yeteneği gibi gösterilse de, ikna olmaya doğuştan meyilli bir bünyemiz vardır. Bu yüzden de önemli olan, önce kendimizi ikna etmemiz…

Hayatta büyüdüğünüzü hissettiğiniz o önemli anların başında, kendi kararlarınızı rahatça alabildiğiniz anlar gelir desem, sanırım çok da iddialı bir cümle kurmuş olmam. Hayatınızı ne şekilde ve ne şartlarda, hangi yolu çizerek devam ettirebileceğinizi fark ettiğiniz zaman, her zamankinden daha özgür hissedersiniz. Aslında kendinize çizdiğiniz yollar da, yıllardır kendinizce yaptığınız iç muhasebelerin birer toplamı olarak karşınıza çıkar. Yaşadığınız her şeyden bir şey çıkarır, üzerine düşünür ve taşları tek tek yerine oturtma çabasıyla hayatınıza devam edersiniz. Yani işin kısacası, ‘bildiğini okumak’ deyimi vardır ya hani; hepimiz bildiğimizi okuruz. Karşımızdaki insanlardan da tek beklediğimiz kafamızda düşündüğümüzü onların da onamasıdır.

İkna etme yeteneği

Hikaye buraya kadar çok güzel olsa da, ne tersliktir ki bazen bildiğimizi okumaya gücümüz yetmez, iç sesimiz almamız gereken kararları, yapmamız gereken yeni başlangıçları, geride bırakmamız gerekenleri bir bir söylerken biz tersine gideriz. Tersine giderken başvurduklarımız, bahanelerdir. Oysaki ikna olmamız ve inanmamız gereken gerçeği içten içe hepimiz biliriz. Yalnızca ikna edilmeyi bekleriz.

Madem ikna etmek, sözlük anlamıyla bir şeye veya duruma inandırılmak demekse; kendinizi inandırdığınız zaman aslında kendinizi ikna ettiniz demektir. Ama insanız ya işte, bazen ikna da olsak beceremeyiz. Elimizden tutmasını beklediklerimiz olur. Sadece sağlıklı yaşamda değil; bir kıyafeti alırken, bir insanla yeni bir ilişkiye başlarken, kendimizin ikna olduğu tüm güzel şeyleri bir de başka bir göz incelesin ve onasın isteriz. Örneğin; bir satış danışmanı bize beğendiğimiz kıyafeti övdükçe biz de zaten öyle düşündüğümüz için o kıyafeti alacak, eğer kendimizi bir türlü aynada güzel görememişsek başkaları ne kadar beğenirse beğensin o parçayı alışveriş sepetine atmayacağızdır. ikna edilmeyi beklesek de, aslında çoğu zaman onanmak istediklerimiz kendimizi ikna ettiklerimizdir.

işte bu yüzden diyorum ki, aslında ikna olmaya meyilli bir bünyemiz vardır. Eğer bir düşünce bir kez bile aklımıza girmişse ve uygulamaktan kaçıyorsak, tek eksiğimiz kendimizi yeterince buna ikna edememiş olmamızdır, ikna olmak, inanmanın başlangıcıdır ve bir şeye gerçekten inanmış bir insanın neler yapabileceğini tahmin bile edemezsiniz.

Hayattaki yeni başlangıçlar konusuna gelince; yalnızca yeni bir aşk, yeni bir iş veya yerleştiğiniz yeni bir ülke gibi güzel ama klasik kavramları akla getirmemek gerekir. Bazen öyle anlar olur ki, adım atmanız gereken yenilik yalnızca kendinizle ve görüntünüzle ilgilidir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, yalnızca kendisiyle barışık bir insan hayattaki diğer tüm yeniliklerde gerçek mutluluğu tadabilir.

Görüntüsünden memnun olmayan, daha da önemlisi sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek istediği halde bir türlü yapamayan herkes için başlangıç noktası; kendisiyle enine boyuna tartıştığı andır. Geçerli sebeplerinizi dinlemek için kendinize zaman ayırıp düşününce, neden bu gereklilikle inatlaştığınızı dahi irdeleyebilirsiniz.

Sizi sizden iyi tanıyan yokken, sizin inandıklarınıza dışarıdan ancak yardım eli uzanabilir. Sonunda ulaşılan başarı ise, yine sizin fikirlerinizin ve inançlarınızın eseridir. Bu yüzden de sağlıklı yaşam felsefesine önce kendinizi ikna edin. Her yazımda vurguladığım gibi, yazdığınız her hikayenin baş kahramanı sizsiniz.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir