Jelatinin riskleri ve jelatinle bulaşan hastalıklar

Jelatinin riskleri ve jelatinle bulaşan hastalıklar

Hayvanlarda bulunan birçok hastalık, jelâtin tüketimi ile insanlara taşınabilir. Bu nedenledir ki, Batılı ülkeler ‘deli dana’ şüphesi yüzünden sığır jelâtini üretip, tüketmezler. Bundan korunmanın en iyi yolu; hayvan menşeli jelâtin yerine, bitki menşeli alternatif kaynakları kullanmaktır. Ancak şunu hemen belirtmeliyiz ki, jelâtin bir ihtiyaç ve üretim süreçleri için zorunluluk değildir.

Üreticiler; egemen şirket pazarlamacıları ve mühendislerinin beyin yıkamaları yüzünden, çoğu kez alternatiflerden haberdar olmadıkları gibi, ticari gerekçelerle alternatiflere yönelmek istemezler. Üreticiye değişiklik yaptırmayı, çoğu kez yasalar bile başaramaz. Üreticiyi değiştirebilecek tek güç, sadece tüketicidir. Tüketici, arz ekonomisinin sunduğu bu tür ürünleri tercih etmemeyi öğrendiği ve uyguladığında, üretici ürününü satabilmek için talep ekonomisinin gereklerini yerine getirecek ve jelâtini terk edecektir. Jelâtinin alternatiflerinin, her koşulda sağlıklı olduğu gibi bir iddianın sahibi değiliz. İnsan, elinin dokunduğu her şeyi murdar edebilecek kötü bir beceriye sahiptir. Bu nedenle, o bitkisel ürünlere GDO veya tarım kimyasallarını bulaştırarak bozabilir hatta zararlı hâle getirebilir. Ancak, hayvansal ürün; ticari yararının dışında, tüketici için hiç yararının olmaması, bilakis ithal ürün olması nedeniyle, bölgesel hastalıkları Türkiye’ye taşıyabilmesi açısından risk bile taşır. Onu tüketmeyerek, potansiyel risklerden uzak kalmak mümkündür.

jelatin

Türk jelatinleri de mi problemli?

Bu soru kimileri için tebessüme neden olacaktır. Çünkü Türkiye, hayvansal jelâtin üreticisi313 bir ülke değil. Dış Ticaret Müsteşarlığı’mn verilerine göre; Gümrük Takip İstatistik ve Pozisyonu (GTİP) belirtilmeyen 3503 pozisyonunda yer alan jelâtin; başta Almanya ve Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, Fransa, Hollanda, İtalya, İngiltere, Yunanistan, Belçika, Slovakya, ABD, Kolombiya, Brezilya, Arjantin, Hindistan, Güney Kore Cumhuriyeti, Yeni Zelanda ve Pakistan’dan ithal edilmektedir.

Harun Şimşek, jelâtinin Avrupa’daki üretiminin nasıl olduğunu şöyle açıklamış: “Jelâtin ve jelâtin içeren gıdalar hakkında detaylı olarak bilgi vermemizin nedeni, jelâtinin özellikle Avrupa ülkelerinde, genellikle domuz ve helâl olmayan kesilmiş hayvanlardan elde edilmesidir. Avrupada elde edilen ve gıdalarda kullanılan jelâtinin yüzde 90’ı domuzdan ve yüzde 10’u ise sığırdan elde edilmektedir:” Yine katkı maddeleri pazarlayan bir Alman firmasının sitesinde “Avrupa’da jelâtinin yüzde 90’ı domuzdan imal edilir” şeklinde, son derece önemli ve çarpıcı bir nota rastlıyoruz. DTM verilerine göre, ithalatta domuz veya sığır gibi bir menşe ayırımı söz konusu değil. Hukuken, domuz jelâtini ithal etmenin ya da kullanmanın bir sakıncası da yok.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir