İdeal Bedene Kavuşma Zamanı

İdeal Bedene Kavuşma Zamanı

10.000 kişi başardı şimdi sıra sizde!

Şimdi fabrika ayarlarına dönme ve ideal bedene kavuşma zamanı. Yaklaşık 10 yıldır 10.000’i aşkın hastama bu geri dönüşü anlattım ve büyük çoğunluğu bunu çoktan başardı. Şimdi sıra sizde…

Şu ana kadar sizlere kendi vücudumuzun işleyişini istemeden de olsa nasıl bozduğumuzu, bedenimize ihtiyacının daha azını verip harcamasını daha da artırarak nasıl işkence çektirdiğimizi ve bu verdiğimiz zarar sonrası onu nasıl zayıf düşürdüğümüzü anlattım. Üstelik 1 kilo daha vermişim diye sevinç çığlıkları attığımızda, aslında yaşam kaynağımız olan bedenimizin en değerli kısmından kaybımız olduğunu, bedenimize iyi baktık zannederken ona ne kadar kötü davrandığımızı örneklerle açıkladım.

Umarım şimdiden bedeninizi daha çok sevmeye başlamışsınızdır. Düşünün, hepimize doğumdan itibaren bir beden emanet ediliyor ve bu tek beden son nefesinize kadar sizin yanı başınızda bekliyor. Ne kadar zengin olursanız olun o bedeni değiştiremezsiniz. O bedenle doğup o bedenle ölüyoruz. Lütfen bedeninize bebeğiniz gibi bakmaya çalışın. Lütfen şimdi gidin ve aynanın karşısında o bebeğe sıkıca sarılın. Onun size emanet edilmiş bir bebek olduğunu unutmayın. Şişman da olsa, saçları dökülmüş, cildi buruşmuş da olsa o sizin bebeğiniz. Aynada tam gözlerinin içine bakın, size gülümsediğini göreceksiniz.

Sizinle ağlayan, sizinle gülen birisini dışarıda aramayın, bebeğiniz sizsiniz. Vücudunuzun deforme olmasının, ağırlığınızın gün geçtikçe artmasının, hayatınızın zindan olmasının tek nedeninin, bugüne kadar yaptığınız diyet veya benzeri bilinçsiz uygulamalar olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın.

Ne ekerseniz onu biçtiğinizi unutmayın. Vücudunuzu aç bırakır, yetersiz beslerseniz bedeniniz çöker. Şimdi bedeninizi bebeğiniz gibi görüp onu bebeğiniz gibi değerli besinlerle besleyerek iyileştirme ve sağlığına kavuşturma zamanıdır. Unutmayın, bakarsanız bağ gibi güzel ve alımlı olur, bakmazsanız dağ gibi kilolu ve obez olur.

İdeal Beden

ŞİMDİYE KADAR HEP İHMAL ETMİŞ OLABİLİRSİNİZ AMA ŞİMDİ ONA SARILIN VE BEDENİM, BENİM BEBEĞİM DİYEREK İYİ BAKMAYA BAŞLAYIN.

Vücudunuzun mevcut durumunu iyi anlayarak yola çıkın.

İdeal bedene ve sağlığa kavuşma kararı verdiğinizde diyabet, tiroit, kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon problemi veya başka bir kronik rahatsızlığınız varsa ve bu rahatsızlığa bağlı bir ilaç kullanıyorsanız veya bir doktor kontrolündeyseniz, aynen devam etmenizi öneriyoruz. Sadece sizden bazı tetkikleri yaptırarak bu beslenme düzenine geçmeden önceki kan değerlerinizi bir aile hekimine göstermenizi öneririz. Öncesi bilinmeden arada yapılan kan tetkikleri ile vücudunuzun iyi yolda mı yoksa kötü yolda mı olduğunu bilemeyiz. Aslında bu yeme düzeni sizin değerinizi dengeye getirecektir. Yapılacak olan bu kan tahlillerinin size önerdiğim yeme düzeni ile alakası yoktur. Bu kan tahlillerini istememizdeki en önemli neden, bazı şehir efsanelerinin sizi rahatsız etmesini engellemektir.

Size önerdiğimiz çiğ fındık, ceviz ve bademin kolesterolünüzü yükseltebileceği söylenebilir. Aslında çiğ fındık, ceviz ve badem kolesterol düşürücüdür. Uygulamanızın başlangıcında kolesterol seviyeniz tespit edilirse, sonradan yaptıracağınız kan tahlilleri ile bu yeme düzeninde kolesterolünüzün yükselmediği gözlenebilir. Böylece içiniz rahat eder. Aynı şekilde, size ekmek yemezseniz B Vitamini eksikliği olabileceği söylenebilir. Başlangıçta yaptırdığınız tahlil sayesinde bunun da yanlış bilgi olduğunu görebilirsiniz.

Kısaca, bu yeme düzeni öncesinde yapılan kan tetkikleri sayesinde, bu yeme düzeni ile vücudunuzun nasıl dengeye geldiğini göreceksiniz. Bu nedenle güvenilir bir laboratuvarda bu tetkikleri yaptırmanızı öneririz.

Ayrıca bu tetkikler ile vücudumuzdaki bir problem de tespit edilip yapılacak ufak bir tedavi ile ideal bedene dönme süreciniz hızlandırılabilir. İlk olarak aşağıda yazdığım ve önerdiğim kan tahlillerini yaptırmanızı ve güvendiğiniz doktorunuza gidip görüşünü almanızı tavsiye ederim. Yaptırmanız gereken kan tahlillerinde hem şu andaki vücut sağlığınız hakkında kaba bir bilgiye sahip olacak hem de vücudunuzun ihtiyacı olan ve takviye edilmesi gereken bazı vitaminler konusunda bilgi sahibi olacaksınız. Öncelikli olarak, sindirimde önemli bir organımız olan karaciğerin durumunu öğrenmek ve ayrıca kan yağlarının, böbrek fonksiyonlarının ölçümlerini almak önemlidir. Başlangıç için de aşağıdaki ölçümlerin yapılması yeterli olacaktır.

Karaciğer fonksiyon testleri

  • SGOT
  • SGPT
  • GGT
  • AF
  • LDH
  • Kan yağlan
  • TOTAL KOLESTEROL
  • HDL
  • LDL
  • VLDL
  • TRİGLİSERİD

Böbrek fonksiyonları

  • ÜRİK ASİT ÜREA
  • KREATİNİN
  • Anemi
  • SERUM DEMİRİ
  • DEMİR BAĞLAMA KAPASİTESİ
  • HEMOGRAM
  • Şeker metabolizması
  • AÇLIK KAN ŞEKERİ
  • TOKLUK KAN ŞEKERİ
  • Hb Alc (hemoglobine bağlı şeker)
  • İNSÜLİN
  • HOMA
  • ÇİNKO
  • Ayrıca vitaminlerden
  • D VİTAMİNİ B12 VİTAMİNİ

Tiroit fonksiyon testleri ilk etapta

  • T3
  • T4
  • TSH
  • KORTİZOL

Tiroit fonksiyonlarında hissedilen bir problem varsa mutlaka bir endokrinoloji uzmanından yardım almanızı öneririm. Tiroit fonksiyonlarındaki bozukluklarda, tedaviye erken başlamak her durumda yararlı olacaktır.

Kolesterol ve şekerde ilk kez tespit edilen aşırı yüksek olmayan değerler varsa, hemen ilaca başlamak yerine 15 gün önerilerimize çok sıkı uyum sağlanarak ve hareketleri biraz olsun artırarak bir tetkik daha yapılmasını öneririm. Direkt ilaca başlamak yerine aylık tetkikler ile gözlem çok daha iyi netice verir.

İnsülin direnci konusunda 10 yıllık medikal tecrübemde, düzenli beslenmeye geçildiğinde, problemli olan hastaların yarısında kendiliğinden bir düzelme tespit ettim. O nedenle, lütfen önce yemek düzenini oturtalım ve düzenin kurallarına uyalım. Sonra gerek görülürse tekrar tetkik yapılabilir. Benim önerim, ilaca başlamadan önce aylık tetkikler yaparak vücuda yaklaşık ,3 aylık bir düzeltebilme süresi vermektir.

Yüksek kolesterole gelince, yağların kolesterol yaptığı gibi yanlış bir inanış vardır. Benim edindiğim tecrübelere göre, özellikle ekmek yerine yenmesini önerdiğimiz çiğ, yani kavrulmamış fındık ve cevizin dışında, ince kabuğunda neyin ince kabuğu bulunan phytokolesterol (bitkisel kolesterol olup stenollerden, betasitostenol ve campestenol ve stigmaste-nollerdir) maddesi hayvansal kolesterole göre bağırsaktan daha öncelikle emildiği için, yediğimiz hayvansal kolesterolün bağırsaktan emilmesini engelliyor. Phytokolesterol de vücut tarafından kullanılamadığı için atılıyor, böylece uzun dönemde kan kolesterolünün düşmesine neden oluyor. Eğer önceden geçirdiğiniz bir kardiyak sorununuz yoksa ve ilaç kullanmıyorsanız, ilaca başlamadan önce, en azından 2-3 ay kadar önerdiğimiz yeme düzenini kullanın derim.

D vitamininin özellikle bebeklerin büyümesindeki rolü çok önemlidir. Bu nedenle küçülmemiz ve eski bedenimize kavuşmamızda da çok önemli bir yer tutmaktadır. D vitamini kemik ve diş yapımızdan cildimizin yapısına, sindirim sisteminin çalışmasına, hatta uyku problemlerine kadar çok geniş bir alanda etkilidir. Önce bir D vitamini tetkiki yaptırıp eğer eksiklik varsa mutlaka tamamlanması yönünde, ilaç kullanımı ile destek olunmasını öneririm.

Sağlık Bakanlığının yaptığı son araştırmalarda, ülkemizde güneşli gün sayısı çok olmasına rağmen D vitamini eksikliği sıkça görüldüğü belirtilmektedir. Sizi sıkmamak adına burada D vitamini ile ilgili araştırmaları ve sonuçlarını uzun uzun anlatmak istemiyorum. Sadece şunu bilin, D vitamini zayıflamanızda da etkili, eğer eksiklik varsa tamamlanması gereklidir.

B12 vitamininde de eğer eksiklik varsa, tamamlanması, aynı şekilde tedaviniz açısından önemlidir.

Çinko, ülkemizin topraklarında eksik olduğu için, burada yetişen bitkisel ürünlerden ve bu ürünler ile beslenen hayvanlardan elde edilen et, süt, yumurta ve diğer hayvansal kaynaklı gıdalardan yeterince çinko ala-mayabiliriz. Bu da vücudumuzda çinko eksikliği yapabilir. Çinko vücudun savunma ve tamir mekanizmalarında çok önemli rol oynar, birçok enzimin yapısına girer, aynı zamanda besin seçiminde etkisi olan, tat alma duyumuzun oluşmasında da rolü vardır. Bu nedenle kanda çinko düzeyi bakılarak eksiklik varsa mutlaka tamamlanması gereklidir.

Demir eksikliği varsa vücudumuz normal fonksiyonlarının bir kısmını yerine getiremez ve hastalıklara açık hale gelir. Demir, vücudumuzun en önemli ihtiyaçlarından birisidir ve eksikliği giderilmelidir.

Maalesef birçok hastam, demir eksikliği olduğu halde sadece iştahının açıldığını bahane ederek demir ilaçlarını kullanmak istemiyor. İşte burada yine dünya düz değil, yuvarlaktır mantığını benimsemeliyiz.

İştah artışını, bebeklerde düşünürsek vücut fonksiyonlarının yerine geldiğinin en önemli belirtisi değil mi? Anneler bebeklerinin iştahı arttığında ne kadar çok seviniyorlar bir düşünsenize.

Bir annenin doktoruna gelip, verdiğiniz demir ilaçları benim bebeğimin iştahını açtı, mamasını daha güzel yiyor, uykuları daha düzenli, ne olacak bu bebeğin hali, ben bu ilacı kullanmak istemiyorum dese, siz de duysanız ne düşünürsünüz? Bu anne delirdi mi demez misiniz? Ama aynı bahane ile siz bu demir ilacını kullanmak istemediğinizde çok geçerli bir neden öne sürüyorsunuz “kilo alırım.” Yanılıyorsunuz…

İştahınız arttığı için kilo almazsınız, o iştahı yanlış yemeklerle kapatmaya çalışırsanız kilo alırsınız. Vücudun ihtiyacı olan yiyecekleri doyana kadar yerseniz vücudunuz güçlenir ve sıkılaşır, kendi yapısını daha kolay korur.

Dünya yuvarlaktır mantığına göre kilo almak, vücudun yapısını koruyamaması nedeniyle gevşemesi, genişlemesi ve içini beyaz yağ ile doldurması olayı ise vücudu demir takviyesi ile güçlendirmek, iştahını açıp onun ihtiyacı olan yemekleri yemesini ve sindirmesini sağlayarak yapısını sağlamlaştırmak ne zamandan beri kötü oluyor bir düşünün. Lütfen bedeninizi bebeğiniz gibi görün, bebeğiniz için iyi olan her şey mutlaka bedeniniz için de iyidir. Bunu unutmayın…

Bu bölümde yazdıklarım asla kafanızı karıştırmasın. Kan tetkikleri yapılınca hemen aklınıza bana özel bir program mı yaratılacak diye bir soru gelebilir. Size sadece şunu hatırlatayım: Hasta olmanız, mesela diyabet olmanız, tiroit hastalığınızın veya kalp hastalığınızın olması, kolesterolünüzün yüksek olması, tansiyonunuzun yüksekliği gibi tüm rahatsızlıklarınız bazı organlarınızın veya sistemlerin doğru çalışmadığını gösterir. Ama bütün bunlar sizin bir insan olduğunuz ve insanoğlunun bedeninin çalışma prensiplerinin artık sizde işlemediğini veya değiştiğini göstermez.

Beslenmek zorundasınız ve bu besinlerin de bağırsaklarınızdan emilmesi gereklidir. Bu emilen besinler ile hayatınızı devam ettirmek ve bedeninizi sağlıklı tutmak zorundasınız. Sadece ek olarak bazı konularda diğer kişilere göre biraz daha dikkatli davranmanız veya ek olarak bazı ilaçları kullanmanız gerekebilir. Ama hiçbiri sizin, çok özel davranmak zorunda olmanızı gerektirmez.

Kısaca, biri çıkıp bu kan tetkiklerinden sonra size özel bir beslenme programı ve diyet programı hazırlayacağım, buna harfiyen uymanız gerekli dediğinde ona inanmayın. Çünkü o birisi bu beslenme programını sizin için hazırlamaz ise siz çok daha kötü hasta olmazsınız, sadece basit bir iki kurala uymanız, hastalığınızın ilerlemesini engeller. Bu basit bir iki kurala uyup vücudunuzu sağlıklı beslerseniz ve enerji dengenizi kurarsanız, ideal bedene dönmeniz için bile yeterli olacaktır. Zaten bu kuralları, sizi takip eden doktorunuz söyleyecektir. Hatta halihazırda hepiniz bu kuralları biliyorsunuz zaten ama bazen uymadığınız oluyor. Artık daha dikkatli uyacaksınız çünkü başka bir sürü kural ve liste olmayacak.

İYİ BESLENEREK, ÖNCE SAĞLIKLI ÇALIŞAN BİR VÜCUDA KAVUŞACAĞIZ, ARDINDAN DA KÜÇÜLECEĞİZ!

Vücudun orijinal yapıyı tekrar oluşturabilmek için tek beklentisi, gerekli şartların tekrar oluşması ve bu yapıyı yapabilecek malzemeye sahip olmasıdır. Bu beklentiyi yerine getirmek için düzgün çalışır vaziyette olmasını istediğimiz ilk sistemimiz, gereksinmelerimizi ve enerjiyi elde ettiğimiz ve bedenimizi tekrar yapılandırmak için gerekli yapı taşlarını vücut içine taşıyan ‘sindirim’ sistemidir.

İkinci adım, orijinal yapının tekrar kurulması ve gerekli malzeme ile vücudun yapılanmasının sağlanmasında koordinatör görevi gören ‘endokrin’ sistemimiz, yani hormonlarımızın düzgün çalışmasını sağlamaktır.

Bebeklerin büyümesine baktığımızda, bu iki sistemin çok önemli olduğunu ve her iki sistem de düzgün çalışırsa bebeğin büyüme ve gelişmesinde sorun yaşanmadığını görürüz. Her anne doğal olarak, sindirim sisteminin düzenli çalışma sürecini başarıyla yönetir. Bizim de tek yapmamız gereken, kendi bedenimizi bir bebek olarak görüp onu o özende beslemek. Zaten ne diyoruz, “Bedenim, benim bebeğimdir.”

Bebek beslenmesinde annelere hep ne denir, bebeğe eti, sütü, yumurtayı, peyniri, yoğurdu, sebzeyi, bakliyatı, meyveyi yeterli miktarda verirsen o bebek sağlıklı büyür. Biz de kendi bedenimizi bu şekilde beslersek her şey yoluna girer. Bedenimiz nasıl büyüme çağında daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyorsa, küçülüp sıkılaşırken, aynı şekilde enerjili ve besleyici değeri yüksek gıdalara ihtiyaç duyacaktır. Vücudumuzun da bu uzun ve zorlu yeniden yapılanma görevini yerine getirebilmesi için ihtiyacı olan malzemeleri sindirim sistemimiz aracılığıyla alabiliriz.

Sizden de istediğimiz, bedeninizin bir şey yapmasını istiyorsanız, önce siz onu beslemeye çalışın. Nasıl vücudunuz elinizdeki kesiği veya kolunuzdaki yanığı hiç iz kalmayacak şekilde iyileştiriyor ve eski haline getiriyorsa, emin olun sizi de en güzel halinize getirir. Ancak ona yardımcı olursanız, kaliteli beslerseniz, ona bebeğiniz gibi bakarsanız, zorlukları kolaylıkla ve kısa yoldan aşabilir.

Bir çocuğun her gün kafasına vurup bundan adam olmaz derseniz, gerçekten olmaz. Ama yanma oturup derdini dinlerseniz, biraz da derslerine yardımcı olursanız çok başarılı olur. Bedeniniz de aynıdır. Her gün kahvaltı etmez, öğlen iki lokma atıştırıp ben neden akşam acıkıyorum derseniz obez olur ama onu düzgün beslerseniz sağlıklı ve ideal bedende olur.

O zaman kısaca kahvaltıda, öğlen yemeğinde ve akşam yemeğinde neler yapmalıyız gözden geçirelim. Tabii ki bunları gözden geçirirken bazı ufak püf noktalarını da vereceğiz.

Sağlıklı yaşamaya ve küçülmeye karar verdiysek lütfen bu kararı akşamdan uygulamaya koymamız gerekiyor. Eğer son olarak bu akşam da yiyelim, yarın sabah başlayacağım dersek tipik pazartesi sendromunu yaşarız ve bir türlü kendimizi bu yeme düzenine alıştıramayız. Akşam çok yediğimizde veya hani son defa en sevdiğimiz yiyecekleri yediğimizde, sabah kahvaltı edemeyecek kadar kendimizi tok hissederiz ve sabah kahvaltı etsek bile sindirim olamayacağı için öğlen yemeğe kadar acıkmayız. Muhtemelen bu çok hoşumuza gider ve öğlen yememeyi kâr zannederiz ama bu defa akşam dayanamayız ve yine yeriz. Hatta bu defa bir öncekinden de fazla yediğimiz için sanki bu programı hiç yapamayacakmışız gibi hisseder ve vazgeçeriz.

Aslında karar verdiğimiz akşam, hazmı kolay olan çorba veya hafif bir sebze yemeği ile akşamı geçiştirsek, sabah aç olarak uyanır ve çok güzel bir kahvaltı yaparız. Bu kahvaltı, acıktığımız için sabah erken saatte olur ve öğlene kadar tekrar acıkırız. Öğlen bu acıkma ile çok daha iyi bir yemek yiyip bu defa akşam bir öncekinden daha az acıkırız. Böylece bu programı çok daha kolay yapabileceğimize olan inancımız artar. Zaten üçüncü günde her şey çok daha yoluna girmiş olur.

Bu nedenle, lütfen kararınızı akşamdan verin ve beslenme düzenine akşamdan başlayın.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir