Hücrelerimiz Zararlı Bakterileri Gizlice Dinliyor!
BERLİN’DEKİ MAX PLANCK ENSTİTÜSÜ ENFEKSİYON BÖLÜMÜ ARAŞTIRMACILARI, vücuttaki bir reseptörün bakterinin kendisini al-gılamasa bile yaptığı iletişimi gizlice izlediğini ortaya çıkardılar. Çalışmaya göre vücut bunu yapmaya, bakteriler (“virülans faktörleri” olarak tanımlanan) hastalığa sebep olacak yoğunlukta madde salgüadıldannda başlıyor.
Bu sınır; normalde hastalık yapmayan, fakat direncimiz azaldığında bizi etkileyen “oportünist patojenler” için hayli yüksek. Bahsettiğimiz işlev, bakteriler yalmzca son derece yüksek miktara veya hastalanmamıza neden olacak yoğunluğa ulaştıklarında devreye giriyor.
Pseudomonas aeruginosa da bu bakterilerden biri. Hepimiz hemen her gün bu bakteri ile temas ediyoruz çünkü su borularında ve lavabolarda bol miktarda bulunuyor. Normalde bir tehdit oluşturmamakla birlikte, büyük miktarda pseudomonad bakterisi ciddi hastalıklara yol açabiliyor. Bunu, konakçıyı (işgal ettiği bünyeyi) ele geçirip hastalığa sebep olmasını sağlayan maddeler oluşturarak yapıyor. Sebep olduğu hastalıklar arasında zatürre, yara enfeksiyonları, (hatta özellikle hastane ortamında) kan zehirlenmesi de var. Bakterinin antibiyotiklere dirençli olmasından dolayı bu hastalıkların tedavisi de hayli güç.
Peki mikroplar, vücuda saldırmak için en doğru zamanı nasıl anlıyorlar? Birbirleri ile “çevreyi/çoğunluğu algılama molekülleri (quorum algılama molekülleri) aracılığı ile iletişim kuruyorlar. Yeterli yoğunluğa ulaştıklarında hastalık yapıcı maddeleri üretiyorlar. Bu maddeler, bakteriyi hem antibiyotiklere, hem de vücudun bağışıklık sistemine karşı koruyor. Bakteri açısından bakıldığında bu gayet mantıklı; çünkü gereksiz yere virülans faktörü üretmek yalnızca enerji kaybı anlamına geliyor. Diğer taraftan, gerçek saldın sırasında enerji tüketimi önem kazanıyor; zira konakçıyı işgal edip çoğalacak duruma gelmek için mümkün olduğunca enerjiye ihtiyaçları var.
BAKTERİLER ARASI İLETİŞİMDE “TELEKULAK”
Stefan Kaufmann’m ekibi hücrelerin, bakteriler arasındaki iletişimi aril hidrokarbon reseptörü (AhR) adı verilen moleküller vasıtasıyla “dinleyebildiklerini” ortaya çıkardı. Bu reseptör, bakterideki quorum algılama moleküllerini saptıyor ve bakteri saldırmaya hazırlandığında vücut hücrelerinin bunu algılamasını sağlıyor.
Makalenin yazarlarından Oxford Üniversitesi Kanser Araştırmaları Enstütüsünden Pedro Moura-Alves, “Bu casus dinleme işlevi sayesinde vücudumuz bu bakterinin saldırılarını püskürtmek üzere bağışıklık sistemini zamanında harekete geçirebiliyor” diyor. Aslında bu casus reseptörün dinleme işlevi bakteri saldırı için gereken yoğunluğa ulaşmadan çok daha önce başlıyor. Çünkü saldın hazırlığım önceden tespit etmek, aril hidrokarbon reseptörlerinin devre dışı bırakılmasını; böylece bağışıklık sisteminin zamanından önce devreye girmesini engellemiş oluyor.
“Bu davranış konakçı açısından hayli önemli; çünkü hem enerjisini koruyor, hem de bakteriler zarar vermeyecek kadar az olduğunda onlara dokunmuyor. Bakteri miktan kritik sınıra ulaştığında ise korumuş olduğu enerjiyi kullanarak saldırıya geçiyor” diyor Stefan Kaufmann; “Böylece bağışıklık sisteminin verdiği tepki nedeniyle oluşabilecek “sivil kayıplar” da engelleniyor.
Sonuç olarak bu çalışmaya göre hücrelerimiz vücudumuzda zararlı mikrop olup olmadığının farkında. Hatta sayıca artıp artmadıklarını ve ne zaman saldıracaklannı da biliyor ve enerjisini stratejik olarak kullanıp bağışıklık sistemini zamanından önce harekete geçirmiyor.