Hiç kimse dört dörtlük değildir
Hiç kimse dört dörtlük değildir
Her insanın öğrenmeye ihtiyacı var. Öğrenmek adına, başarmak adına ve asıl insan olmak adına ve daha birçok konuda öğrenmemiz gereken şeyler var. Hepimiz gördüklerimiz, duyduklarımız ve öğrendiklerimizle şekil alırız. Hiçbir zaman aldıklarımızla gerçek kişiliğimize ulaştığımızı dü-şünemeliyiz, hayat yaşandıkça öğrenmeye meraklı ve açık olan yapımız sürekli bir şeylerin peşinden koşmak ister, bunun amacı aldıklarıyla yetinememek standartlarını yükseltmek içindir, çünkü gözümüz hep yükseklerdedir.
Her insan başkaları tarafından yeterince anlaşılmadığı ya da anlaşılmanın zor olduğunu düşünür. Neden biliyor musunuz? Asıl olan kendisinin kendisini anlamamasıdır ve tanımamasıdır. Bu her insan için geçerlidir. İnsan kendisini anlayabilecek beceriye ulaşmışsa, gelişim adına değişmesi gereken nelerinin olduğunu fark etse dahi, nelerin değişmesine karar vermesi hem çok zordur, hem de oldukça zaman alır. Değişimde zaman, değişim kadar önemlidir ve bekletilmemelidir. Burada önemli olan değişimin gerekliliği kadar, neden değişmesi kavramını özümsemektir. İnançların, değerlerin olumlu ve olumsuz yanlarının analizini yaparak sonuçlandırmak becerisi, isteğe bağlı olduğundan insanda uyandırılması gereken istek duygusunu harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu nasıl olur? İçinde bulunulan durum değerlendirilmesinin yapılmasıyla -ki insanın bu konuya gereksinimi olduğunu hissetmelidir- eksik yanlarının nasıl giderilmesinin muhakemesini yaparak istek duygusunu içsel dünyasında oluşturması şarttır. İstek duygusu aslında insanın ruhsal ve fiziksel özelliklerinin ihtiyacı sonucu ortaya çıkar, ancak kişisel gelişim konusundaki içsel dürtülerin yanı sıra, hayal ve idolüne ulaşmak uğruna bir takım eksikliklerin hissedilmesiyle ortaya çıkan duygudur.
Bir insanı değiştirmek gibi ulaşılması zor olan bu davranışla neleri kazanacağını, hangi eksikliklerini düzelteceği bilincini yakalamadığı sürece gerçekleştirmesi neredeyse imkânsızdır. Bu konuda birçok çalışma yapılmaktadır. İnsanların düşünce ufkunu büyütmek, yetenek ve becerilerini geliştirmek adına yapılan çalışmalarla kendisine sunulan altın tepsiyi fark etmeli ve ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendirmelidir. Fırsatların insan hayatında çok önemli bir yeri olduğu ısrarla vurgulanırken, böyle bir durumdan haberi olmamak, ayağına kadar gelen fırsatları değerlendirmemek aynı insanın kendisini değerlendirmemesi anlamına gelir. Ben insanın kendisini değerlendirmeyi doğal bir fırsat olarak görürüm ve mutlaka yapması gerektiği düşünürüm.
Her seminer sonrası yaptıklarım için ayrı bir mutluluk duyarım, bir iki istisna hariç hayranlık dolu bakışlar içimi ısıtır ve bundan farklı bir keyif alırım. Kısacası amacına ulaşmış biri olarak mutlu olurum. İnsanın zaman içerisinde kendisini değerlendirmesi kuralını burada da işlemek istedim. Yaptığım son iki seminer sonrası katılımcılardan beni değerlendirmeleri için on sorudan oluşan bir form hazırladım. Değerlendirme sonuçlarını akşam eve geldiğimde tek tek değerlendirirken, iki tane değerlendirme beni çok şaşırttı. Katılımcılardan bir tanesi söylediklerimin hiç birine katılmadığını, İkincisinin ise kısmen katılması beni şaşırtmış ve düşündürmüştü. Karakteristik yapının özel problemlere dayanan bir değerlendirmesi olduğunu düşünsem de, en kısa zamanda bu iki kişiyle görüşmek istedim ve on gün sonra bu iki kişi ile karşılıklı oturunca değerlendirmeleri konusundaki tedirginlikleri yüzlerinden okunuyordu. Onlara şunları söyleyerek rahatlamalarını ve düşünce dünyalarını büyütmelerini sağlamaya çalıştım. Söylediklerim şunlardı:
“Sizlerin değerlendirmeleri benim için çok önemli. Eksiklerimi öğrenmenin beni cesaretlendireceğini ve eksiklerimi görme şansını yakalayarak giderebileceğimi düşündüğüm için bu uygulamayla doğru bir şey yaptığımı sanıyorum. Değerlendirmelerinizle eksiklerimi gidermek fırsatını yakalayacak ve kendimi eğitecektim. İnsan ne yaparsa yapsın başkalarının eleştirilerine ihtiyacı vardır. Kendimizi başka nasıl eleştirebilir ve gerçeklerin farkına varabiliriz? Size bir önerim var; kendinize özel bir zaman ayırın, tek başınıza oturun ve kendinizi eleştirin. Eğer eleştiri konusunda başkalarını eleştirdiğiniz gibi kendinizi de acımasız bir şekilde eleştirirseniz, başarıya giden yolu yakalamış olursunuz.”
Gerçekleri kabul etmek kadar inanmakta gerçekler kadar zordur. Çünkü herkesin bir doğrusu ve bir takım önyargıları sonucu inançları vardır. Bu tamamen yanlış bir düşüncedir, çünkü gerçekler insanlara göre değişiklik göstermez ve tekdir, gerçekleri inkâr etmek, farkına varmamak kadar kötü sonuçlara, problemlere ve yanlış kararlara neden olur. Kişisel gelişimde en doğru yolun gerçekleri kabul etmekle başladığı teorisini anımsayarak, önce gerçeklerle yüzleşmek ve gerçekçi olmak yaşam yerinin belirlenmesinde çok önemlidir.
İnsan hayatında bazen pembe yalanlar o kadar gereklidir ki, insanın yaptığı yanlışı başka türlü asla kabul ettiremezsiniz. Aradan üç ay geçti, yine aynı kuruma verdiğim seminerde bu iki kişinin beni can kulağıyla dinlemeleri, öncesine göre daha dikkatli olmaları hemen fark ediliyordu. Enteraktif konuşmalara en çok katılarak konuya ilgi duyduklarını ve bende varım gibi davranmaları onlarla yaptığım ikili görüşmenin doğru olduğunu düşündürdü. Burada önemli olan merak ettirmek, sıra dişiliğin (marjinalitenin) farklılığının farkına vardırmak, hayattan aldığımız keyfi hissettirerek duygulara pozitif değerler kazandırmaktı. Yaptıklarına değer verildiğine inanmaları için pembe yalanlarla, gerçekle tanışmalarını sağlamıştım.
insan farklılıkları öylesine ilgimi çekiyordu ki, bazen oturduğum yerde insanların farklılıklarını, farklılık nedenlerini, artılarını, eksilerini düşünerek bir takım değerlendirmeler yapıyordum, en çok başarılarına odaklanıyor ve başarılarının altında yatanları varsayımlarımla değerlendiriyordum.
Ne derece doğrudur diye akla bir soru gelse de, gelişim adına mükemmel bir gözlemcilik denelebilir. Bir yerde başkalarıyla insanın kendisini değerlendirmesi olarak algılanan bu davranış; öğrenmenin, neler yapılması gerektiğinin analizi ilgi alanımdı ve bundan keyif almak güzeldi.