Eşinle Aşırı Alakadar Olma
– Yine beklemediğim bir madde çıktı karşıma.
– Kadm kocası ile alakadar olmalı ama bunu abartmamak. Aşırı alaka, her zaman karşı tarafı sıkar. Fazla düşkünlük erkeği ya bunaltır ya da şımartır. Alaka normal ayarda olmalı.
– Bu ayarı nasıl sağlayacağız? Yok mu bir makinesi?
– Bütün kadınların kafasında “sezgi” denilen bir makine vardır. Kadınlar sezgilerine kulak verirlerse, çok iyi ayar yapabilirler. Fakat bazen kadınlar sezgilerini hasıraltı eder ve bilgiye veya korkuya dayalı bir yol takip ederler.
– Örnek vermenizi isteyebilir miyim? Çünkü ne demek istediğinizi tam olarak anlamadım.
– Bilgiye dayalı yanlışlardan örnek vereyim. Mesela kadm “Kocanı elinde tutmak istiyorsan onun etrafında pervane olacaksın.” diye öğrenmiştir. Eve girdiği andan itibaren adamın etrafında dönüp durur. Sürekli kocasına hizmet eder, bir şey isteyip istemediğini sorup durur.
– Erkeklerin hepsi bunu istemezler mi?
– Hayır. Erkek karısının kendine hizmet etmesinden hoşlanır ama fazla hizmetten de sıkılır, evinde rahat nefes almak ister. Etrafında sürekli dönüp duran bir kadm, erkeği bunaltır, erkek kendini cendereye sıkışmış gibi hisseder.
– Erkekler nankör diyorum da kabul etmiyorsunuz.
– Bu bir nankörlük meselesi değil. Serbestlik erkek için değerlidir. Karısının sürekli onun tepesinde olması erkeği rahatsız eder. Bir bardak suyu bile kalkıp rahat rahat alamamak, karısının her şeye koşması erkeği sinir eder ama kadm o kadar iyidir ki kocası rahat rahat ona kızamaz bile. Kadm o kadar tatlı dillidir ki erkek kızsa bile “Tamam hayatım, tamam canım, haklısın, bundan sonra yapmayacağım.” der ama aynı şeylere devam eder. Karısının iyiliği karşısında erkek kendini kötü hisseder.
– Tatlı dil de işe yaramıyor yani.
– En tatlı balın bile fazlası bıkkınlık verir, diyor Shakespeare. Aynı ses tonuyla ve aynı ifadeyle sürekli söylenen tatlı hitaplar bir müddet sonra sıradanlaşır. Zaten kadm kocasına kullandığı hitabı çocuklarına veya arkadaşlarına da kullanıyorsa erkek için o sözlerin hiçbir kıymeti yoktur. Erkek her zaman farklı tutulmak ister.
– Yani kocana “aşkım” diyorsan başkalarına demeyeceksin.
– Aynen öyle.J’Kediye köpeğe” kullandığın hitabı kocana söylemenin onun için hiçbir manası yoktur. “Tatlım, şekerim” gibi kadınlara mahsus olan veya çocuklara kullanılan hitapları erkeğe kullanmamak lazım.
– Benim komşum kedisine “Aşkım!” diyor. Kocasına da diyor.
– Bayağılaşan ve başkalarına kullanılan hitaplar manasını yitirir. Mesela erkeklerin çoğu “Kocacığım!” hitabını severler; çünkü kadm başka kimseye bu şekilde hitap edemez.
– Ferhat ona “Sevgilim!” dememden çok mutlu olur ama uzun zamandan beri hiç söylemedim.
– Neden?
– Ona karşı kızgınlıklarım var, söylemek gelmiyor içimden.
– Evet, bu söylediğin mesele başka bir haftanın mevzusu. Burada girmeyelim. Biz bu haftaki bahsimize devam edelim. Kadının kocası ile aşırı meşgul olması ya yanlış bilgidendir ya da korkularındandır, demiştik. Yanlış bilgiyi konuştuk. Gelelim korkularına. Bazı kadınlar aldatılma veya terk edilme gibi korkuları yüzünden kocasına aşırı düşkünlük gösterir. O kadar ileri gider ki kocasının dışarıda kendi gibi bir kadın bulamayacağına ve kimselere bakmayacağına inanmaya çalışır. Kocasının bütün hatalarını görmezden gelir, onun hatalarına kocasının yerine bahaneler bulur. Kocası ona karşı hatalı davrandığında, kocasının peşinde dolaşır, özür diler, küstüyse barışmaya çalışır.
– O zaman mı erkek şımarmaya başlar?
– Evet. Evlilikte hata raporu tutmak, karşısındakinin illa özür dilemesini beklemek yanlıştır. Erkekler kelimelerle özür dilemeyi sevmezler, bunun yerine davranışları ile pişmanlıklarım gösterirler. Kadın, eşinin hatasını düzeltemeye çalıştığını fark edince bunu özür olarak kabul etmeli. Fakat kocası yüzde yüz hatalıyken, onun peşinde dolaşıp onun yerine özür dilemesi de yanlış bir davranış olur.
– Peki, nasıl davranmalı böyle bir durumda? Benim bir yakınım var bu anlattığınız gibi.
– Kadm surat asmadan, kırıldığını belli etmeli. Çünkü surat astığında aralarında inatlaşma başlar.
– Bu bahsettiğim yakınım kocasına o kadar düşkün ki kocası yemeği az yediğinde daha fazla yemesi için ısrar eder, evden çıkarken üşütmesin diye kalın giyinmesini söyler, “Kendine dikkat et!” diye ardından seslenir, kocası hastalandığında elinde bitki çayları veya ilaçlarla başından ayrılmaz, kocası istemese de zorla içirmeye çalışır.
– Kadm için sevgi demek; şefkat ve ilgi demektir. Fakat erkek için şefkat; annesidir. Kadm kocasının etrafında şefkatli davranışlarla dolaştığında ona annesini ve çocukluğunu hatırlatır. Bu yüzden erkek eşinden şefkat görmekten pek hoşlanmaz. Bu yüzden kadının kocasına göstereceği düşkünlük çok ince ayarlı olmalıdır. Kadının aşırı şefkati erkeğe eziyete dönüşebilir.
– Eziyet deyince aklıma bir fıkra geldi. Fıkranın sonu konuştuğumuz mevzunun ana fikri ile alakalı. Görüşmenin sonunu yine fıkra ile bağlayalım:
Çocuk büyükannesinde kalmak istemiyormuş. Anne ve babası psikiyatra götürmüşler.
Doktor çocuğa: “Büyükannenler seni çok seviyorlar, neden onlarda kalmak istemiyorsun?” diye sormuş.
“Onlar bana işkence yapıyorlar.” demiş, çocuk.
Adam dehşet içinde,
“Nasıl yani?” diye sormuş.
“Sürekli yemek yediriyorlar.” demiş çocuk.
Büyükannenin en içten tepeleme doldurduğu ve ısrarla yedirmeye çalıştığı yemek tabağı çocuk için işkence oluyormuş. Demek ki şefkatin dozu kaçınca, eziyete dönüşüyor.
BU BAHSİ GEÇEN KADIN MODELİ HALA BULUNUYOR MU?