Erkek dili “Netçe”yi öğren
‘Erkek dili “Netçe”yi öğren.
– Zor bir dil midir?
– Çok kolay bir dil. Biz kadınların dili “Bükçe” gibi konuşurken imalar, eğip bükmeler falan yoktur. Gayet net, açık ve düz bir dildir.
– O zaman öğrenecek bir şey yok.
– Tabii ki var. Kadın ile erkek arasındaki yaradılış farklarından birisi de iki cinsin konuşma dillerinin farklılığıdır. Beyinler farklı çalışınca, hâliyle dilden dökülenler de farklı oluyor. Erkek dili kolaydır; ama biz kadınlar düz yolda yürümeye alışkın olmadığımız için sürekli sapaklar bulmaya çalışırız.
– Nasıl yani?
– Mesela sofrada kocan sana “Ekmeği getirir misin?” dediğinde sadece ekmeği getirmeni istiyordur. Sofraya ekmeği getirmeyi unuttuğun için beceriksiz bir kadın olduğunu ima etmeye çalışmıyordun Veya saçın dökülüyor diyorsa, sadece saçının döküldüğünü söylüyordur, “Kel kalırsan seni sevmem…” demek istemiyordur.
– Emin misiniz? Onlar hiçbir şey ima etmezler mi?
– Erkekler biz kadınlar gibi ima, mesaj veya kıssa anlatıp hisse bulma metodunu pek kullanmazlar. Erkek fıtratına aykırıdır.
– Erkekler kıssa anlatmak yerine, hisseyi suratında patlatır diyorsunuz yani.
– Evet, öyle de diyebiliriz. Bazen kırıcı olabiliyorlar ama kadınlar gibi kurnazlık yönleri pek fazla olmadığı için ve az kelime ile konuşmayı sevdiklerinden dolayı dolambaçlı yollara girmek istemiyorlar. Erkekler de dolambaçlı yollarda olsalardı, emin ol, kadın-erkek hiç anlaşamazlardı. Tabii, dünya da yaşanmaz olurdu.
– Netçe’yi öğrenmemin kadınlara ne faydası olacak?
– Kadınlar “Netçe’yi öğrensinler ki erkeklerin her sözünün altından bir mana çıkarmaya çalışmasınlar, alınganlık etmesinler. Erkeklerle konuşurken net olmaya çalışsınlar. Onların anlamasını beklemek yerine, açıkça söylesinler. Kadınlar kırıldıkları zaman neye kırıldıklarını bile söylemiyorlar, erkeğin anlamasını bekliyorlar, anlamazsa da surat asıyorlar. Böyle olunca, erkekler de ne yapacaklarını şaşırıyorlar.
– Ama erkekler de, azcık da dolambaçlı yollara girsinler. Düz düz de gitmez ki hayat. Her şeyi dan dan söyleyip kalbimizi kırmasınlar. Onlar da “kadın dilini” öğrensinler.
– Kadın dili “Bükçe” hikâyesini yazdıktan sonra beklemediğim kadar çok teşekkür aldım erkeklerden. Bu kadar takdir edeceklerini düşünmemiştim. Demek ki erkekler de kadınları doğru tanımak ve ona göre davranmak istiyorlar. Belki de bugüne kadar hata bizdey-di; kadınları onlara, olduğu gibi tanıtmadığımız için…
– Aslında dünyadaki en güzel şey kadın ve erkeğin sağlıklı diyaloglar kurması değil mi? Çünkü dünya kadın ve erkeğin üzerine kurulu. Fakat maalesef ki birtakım temel bilgileri öğrenmeden bir arada yaşamaya başlıyoruz. Sonra da üç günde aşkı, beş günde sevgiyi kaybediyoruz.
– Her şeyin bir ilmi vardır. Sevmenin de bir ilmi var tabü ki. Seven gönül, sevgiyi yaşatan akıldır. Sevgi gönülden doğar, akıldan beslenir, büyür. Akıl sevgiyi beslemezse o sevgi kısa zamanda ölür gider.
Sevgi deyince sadece gönül işi olarak düşünmüştüm hep.
– Bütün hata da burada zaten. Sevgiyi gönlün üstüne yıkmak, yeni doğan bebeği kendi başına büyüsün diye ortada bırakmak gibidir.
– Akıl ne zaman devreye girecek?
– Sevdiğini uzaktan seveceksen akla hiç ihtiyacın yok. Sev platonik platonik. Ne zaman ki bir araya gelmeye başladın, sözler ve davranışlar karşı karşıya geldi, aklın hemen devreye girmesi lazım. Evlilikte gönül ve aklın işbirliği şart. Gönül ve akıl el ele verirse sevgi hiç azalmaz, gün geçtikçe artar.
– Sevgiyi kaybetmemek lazım.
– Sevdiğin neden hoşlanır, neden hoşlanmaz, nasıl mutlu olur, neye kızar, niçin kırılır, onun için ne yapman lazım? Sor sorulan, bul cevabı, yap hizmeti; bakalım sevgi ölüyor mu?
– “Ne, nasıl, neden, niçin’leri sıralayınca sevginin akla neden ihtiyacı olduğu daha iyi ortaya çıktı.
– Gönül bencildir, sadece kendini düşünür. Sevdiğine kavuşmayı isterken de kendini düşünür. Kavuşup mutlu olayım ister. Gönlün bu bencillikten kurtulması için, aklın yol göstericiliğine ihtiyacı vardır. Ancak akıl yardım ettiğinde, sevdiğini düşünmeye başlar.
– Tamam, bu bilgilerden sonra erkek dili “Netçe”yi öğrenmeyi daha çok istiyorum. Başka kanunları var mı?
– Var: Erkekler soru sorulmasını ve soru sormayı sevmezler. Biz kadınlar soru sormayı severiz. Soru sormayı çoğu zaman amaç dışı kullanırız. Bizim için cevabın pek bir manası yoktur. Kadınlar karşıdaki ile alakadar olduğunu göstermek, biriyle tanışmak, sohbet başlatmak gibi farklı sebeplerle soru sorarlar. Erkekler ise soru sorulduğu zaman kendini hesaba çekiliyormuş gibi veya işlerine burun sokuluyormuş gibi hissederler. Doğru düzgün cevap vermezler.
– Haklısınız. Ben de akşam evde sohbet muhabbet edelim diye Ferhat’a soru sorarım. O da doğru düzgün cevap vermez, konuşmak istemiyor diye benim de canım sıkılır. Demek ki erkekleri konuşturmanın yolu soru sormak değilmiş.
– “Netçe’nin bir başka kanunu da şudur: Erkekler “hayır” kelimesini gerçekten bir şeyi istemedikleri zaman kullanırlar, “evet” karşılığını da bir şeyi istedikleri zaman kullanırlar. Biliyorsun, biz kadınlar bazen nazlanmak için, istediğimiz bir şeye “evet” dememiz gerektiği hâlde “hayır” deriz. Bekleriz ki karşımızdaki anlasın, ısrar etsin, ondan sonra “evet” diyelim. Erkekler bu yolu kullanmazlar. Bir erkek “hayır” diyorsa üstüne gidip, ısrar edip zorla yaptırmaya çalışmamak lazım.
– Bunu öğrendiğim iyi oldu.
– Netçe’nin başka bir kanunu: Erkekler, emir cümlelerini sevmezler. Hele bir kadın emir cümleleri ile ondan bir şey istiyorsa, hükmedilmeye çalışıldığını düşünür ve yapacağı bir şeyse bile direnebilir.
– Emir cümleleri kurduğumda Ferhat’la hep çatışıyoruz.
– Netçe’de erkekler yardım istemeyi ve istemedikçe yardım teklif edilmesini sevmezler. Kadınlar ise yardım istemekten çekinmezler ve yardım teklif etmeyi de pek severler.
– Bunun için mi bir adres ararken Ferhat birilerine sormak yerine, kendim bulacağım, diye dolanıp duruyor? Ben “Dur bir soralım!” dediğimde hiç dinlemediği gibi bir de sinirleniyor.
– Evet. Erkekler mücadeleyi ve başarmayı severler. Yardım istemeyi de zayıflık olarak görürler. Bu yüzden çok zorda kalmadıkça yardım istemezler. Mesela eşin araba kullanırken, yanında sessizce otur ve gezintiye çıktığını hayal et. Sus ki tatsızlık çıkmasın. Biraz dolansanız da o nasıl olsa halleder. Tabii bu mesele sadece araba kullanmaya mahsus değil. Onu üzgün gördüğünde de hemen “Ne yapabilirim?” diye yardım teklif etme. Onun yanında ol ve başaracağına inan, yeter. Ondan daha akıllı ve güçlü görünmeye çalışma. Her zaman ona ihtiyacın olduğunu hissettir.
Erkekler otoriter kadını da ezik kadını da sevmezler, diye okumuştum bir yerde.
– Çok doğru. Erkekler kadının kadınsılığını ve yumuşaklığını seviyorlar. Yumuşaklık ile eziklik arasında çok fark vardır.
– Güçlü görünmemek demek, ezik olmayı getirmiyor yani.
– Aynen öyle. “Netçe”deki bir kanuna göre erkekler, dert anlatmayı ve hatalarını konuşmayı sevmezler. Biz kadınlar dert anlatmayı severiz, hatalarımızı anlatmaktan gocunmayız, hatta çoğu zaman gülerek anlatırız. Oysa erkekler geçmişte yaptıkları bir hatanın ha-tırlatılmasından bile hiç hoşlanmazlar.
– Netçe’de en kıymetli sözler nedir?
– Takdir cümleleri tabii ki. Erkek küçücük bir şey de yapmış olsa takdir edilmekten çok hoşlanır. Takdir edildikçe, teşekkür edildikçe daha çok yapmak isteği duyar. Tenkit edildikçe ve suçlandıkça da yaptıklarını bırakır, yapacaklarını yapmaz ve kadından uzaklaşır. Böyle hâllerde erkek, bazen bilerek bazen de farkına varmadan, kendinin kıymetini bilecek, takdir edecek başka bir kadın aramaya başlar.
– Ne çok hata yapıyormuşum meğer! Kendimi ve etrafımdaki arkadaşlarımı düşünüyorum da bütün yaptığımız, kocalarımızı tenkit etmek. Şunu yapmıyorsun, bunu yapmıyorsun, şunu yap, bunu yap…
– Her erkek, sevdiği kadının kahramanı olmak ister. Hiçbir kahraman da hatalarının sayılıp, burnunun yere düşürülmesinden hoşlanmaz. Erkekler zaten hatalarının çoğu zaman farkındadırlar, bilmedikleri için değil yapmak istemedikleri için yapmazlar. Fakat takdir edilen erkek yapmadığı pek çok şeyi yapmaya başlar.
– Biz kadınlar da, erkekler istediklerimizi yapmayınca, bilmiyor veya unutuyor diye sürekli öğretmeye çalışıp tekrar ediyoruz.
– Netçe’de tekrar kelimeler en berbat kelimelerdir. Erkekler kadınların onlara sürekli bir şeyi hatırlatmalarından nefret ederler. Bir şeyi çok söyleyen kadına dırdırcı gözüyle bakarlar.
– Anladım, yapılmayanın üzerinde durmayacağız, yapılanları görüp takdir edeceğiz.
– Her erkek kendini dünyanın en yakışıklı, yakışıklı değilse de en çekici erkeklerinden biri zanneder. En güçlü ve en akıllı olduğuna da inanır. Kadın ise “Sen zannettiğin gibi değilsin…” diye tam aksini ispat etmeye çalışırsa, o kadın o erkek için bitmiş demektir. Eğer mecburen devam etmesi gereken bir evliliğin içindelerse erkek kadına ya ölü muamelesi yapar ya da aptal muamelesi. Çünkü ancak ya bir aptal ya da bir ölü onun gibi bir adamın kıymetini bilmez.
– Erkekler takdir edildikçe şımarmazlar mı?
– Hayır. Erkekler takdir edildikçe gayrete gelirler. Kadın erkeğe kendini iyi hissettirmelidir. Kadın “Senin gibi biriyle evli olduğum için ben çok şanslıyım…” gibi cümlelerle veya “Evimin güneşi, hayatımın manası, yiğidim, erkeğim!” gibi hitaplarla erkeğin kulağından kalbine halat atarsa onu kendine sıkıca bağlayabilir.
– Ben de tam aksi “Nerden düştüm senin gibi adama?” havalarında davranıyorum kocama. Sizi dinledikçe yaptığım hataları çok iyi fark ettim.
– Sevgi emek ister, sevgili muhabbet etmek ister. Muhabbete de hizmet gerek. Muhabbeti istiyorsun sevdiğine adım adım yaklaş, onun adımlarını saymadan ve beklemeden.
Ona hizmet et. Elinle, ayağınla, dilinle, gözünle, kulağınla, aklınla ve tabii ki gönlünle…
Bunun için de muhabbet yolundaki taşların farkında olup onları kaldırman lazım.
– Sayenizde epey bir taşı gördüm ve yoldan kaldırmaya başladım. Bazıları ağır geldi ama vazgeçmeyeceğim.
– Evdeki kahramandan yardım iste. Hatalarını gördüğünü samimiyetle ona itiraf edersen sana seve seve yardım edecektir.
– Tamam, teşekkür ederim.
– Seninle görüşmemiz bitti. Muhabbetin bol olsun.