Ebola Hastalığının Bulaşması ve Vücutta Yol Açtığı Yıkım

Ebola Hastalığının Bulaşması ve Vücutta Yol Açtığı Yıkım

Son zamanlarda basında sıklıkla karşımıza çıkan Ebola salgınının Şubat 2014’te Afrika’da, Ginede başladığını, daha sonra hızla Liberya, Sierra Leone ve Nijerya’ya yayıldığını biliyoruz. Hastalık Batı ve Orta Afrika ülkelerinde hızla yayılmaya ve can almaya devam ediyor. Henüz bu virüse karşı geliştirilmiş bir aşı ya da etkili bir tedavi yöntemi yok. Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri hastalıktan korunma ve karantina konusunda ülkelerin bilinçlendirilmesi ve hastalığın yayılmasının önlenmesi için çalışmalarına devam ediyor.

İlk olarak 1976 yılında ortaya çıkan bu ölümcül virüs, Sudan’ın Nzara ve Demokratik Kongo Cumhuriyetinin Yambuku kenüerinde eş zamanlı iki salgına yol açtı. Aynı yıl hastalığa yakalanan 602 kişiden 431’i yaşamını yitirdi. Demokratik Kongo Cumhuriyetinde görülen salgın, Ebola ismindeki nehrin yanındaki köyde başladığı için hastalığa bu isim verildi.

İpliksi yapıda ve yaklaşık 80 nm boyunda olan bu virüsün genetik materyali RNAdan oluşuyor. Ebola virüsü fılovirüs ailesinin üç üyesinden biri ve beş ayrı türü olduğu biliniyor. Bu virüs, insanlarda ve primatlarda (maymun, goril, şempanze), meyve yarasaları, orman antilopları ve kirpilerde, çoğu zaman ölümle sonuçlanan, kanamalı ve ateşli bir hastalık olan Ebola Virüsü Hastalığına ya da diğer adıyla Ebola Hemorajik Ateşine yol açıyor.

Dördüncü Risk Grubu Patojenler insanda ağır hastalıklara neden olan, çalışanlar için ciddi tehlike oluşturan, topluma yayılma riski yüksek olan ancak etkili korunma ve tedavi yöntemi bulunmayan biyolojik etkenlerdir. Dördüncü Risk Grubu Patojen olarak nitelendirilen Ebola virüsünün beş alt türünden sadece dördü (Bundibugyo, Zaire, Sudan, Tai Forest) insanları hasta ediyor. Ebola Zaire en ölümcül olan tür. Beşinci tür olan Reston virüsü ise bugüne kadar sadece primatlarda hastalığa neden olmuş, henüz insanlarda klinik belirtilere yol açmamış.

Virüsün kaynağı kesin olarak bilinmiyor, ancak araştırmalar sonucunda vahşi hayvanlardan insanlara geçtiği sanılıyor. Meyve yarasalarının virüsün doğal konağı olduğu biliniyor. Orta ve Batı Afrika’da tropikal ormanların yakınlarında görülen salgınlarda ölüm oranı %90’a kadar çıkıyor.

ebola

Hastalığın Bulaşması ve Vücutta Yol Açtığı Yıkım

Peki bu ölümcül virüs insanlara nasıl bulaşıyor? Muhtemelen ilk bulaşma Ebola virüsü bulaşmış hayvanların vücut sıvıları ile yakın temas sonucunda oluyor. Enfeksiyon insana bulaştıktan sonra insandan insana vücut salgıları ve kan yoluyla geçiyor. Doğrudan vücut salgısıyla ya da vücut salgısı bulaşmış eşyalarla temas sonucunda insanlar arasında yayılıyor.

Ebola hava, su ya da gıda maddeleri ile yayılmıyor. Ancak Ebola virüsü bulaşmış bir hayvanın eti ve kanı ile temas sonucunda insanlara bulaşabiliyor.

Cenaze törenlerinde cesetle temas edilmesi durumunda da hastalık yayılabiliyor. Ebola hastalığına yakalanmış bir kişi ancak belirtileri göstermeye başladıktan sonra hastalığı başkalarına bulaştırmaya başlıyor.

Dünya Sağlık Örgütüne göre bu hastalık son 40 yılın en tehlikeli salgını. Belirtiler, virüse maruz kalındıktan sonraki 2-21 gün içinde (genellikle 8-10 gün içinde) ortaya çıkıyor. Hastalık ani bir şekilde başlıyor ve kendini sıklıkla ateş, yoğun halsizlik, kas, eklem ağrısı, baş, boğaz ağrısı, ishal ve kusma şeklinde gösteriyor. Hastalık ilerledikçe yutkunmada zorluk, gözlerde kızarıklık, iç ve dış kanama görülüyor. Yoğun kanama ile organlarda çok büyük iç hasarlar yaratan virüs, beyaz kan hücrelerini öldürerek vücut savunmasını da yok ediyor.

Ebola virüsünün genomundaki genler, memelilerin bağışıklık sistemini oluşturan hücre türlerinden biri olan dendritik hücreleri etkiliyor. Enfeksiyon sonucunda, doğuştan bağışıklık sistemi ve edinilmiş bağışıklık sistemi arasında haberci olarak hareket eden dendritik hücreler etkisiz kaldığı için, bağışıklık sistemi çöküyor. Bu durumda virüs hızla vücutttaki hücreler arasında yayılmaya devam ediyor. Virüs bu esnada özellikle karaciğer hücrelerini, kan damarlarını çevreleyen endotel hücrelerini ve yabancı maddeleri yok etmekle görevli fagosit kan hücrelerini hedef alıyor.

Kanamanın bu kadar yoğun ve hızlı olmasının nedeni şöyle açıklanıyor: Doğuştan bağışıklık sisteminin bir ürünü olan mak-rofajlar vücuttaki yabancı maddelerin yutulmasından sorumlu olan hücrelerdir. Makrofajlar bağışıklık sistemine karşı bir saldırı sonucunda ölürken “sitokin” isimli bir kimyasal madde salgılar. Sitokin salgısı savunma sistemini alarma geçirip savunmaya çağırır. Ancak Ebolada bu mekanizma düzgün çalışmadığı için sitokin salgısı damarların çeperini parçalar ve kan çeperdeki dokudan akmaya başlar. Yoğun kanama ile şok geçiren hastalar, çoklu organ yetmezliği sonucu yaşamlarım yitirir.

Bu hastalık yüzünden ölenlerin otopsileri sırasında, organların ve dokuların kanama sebebi ile tanınamayacak kadar zarar gördüğü tespit edilmiş.

Tedavi Mümkün Mü?

Ebola Hemorajik (kanamalı) Ateşinin henüz tedavisi ve aşısı yok, ancak bazı tedaviler şu an deneme aşamasında. Sıvı kaybını azaltmak için hastalara serum bağlanarak destek tedavisi uygulanıyor.

Batı Afrikada, Liberyada görev yapan ABD’li iki sağlık görevlisinin ve yine hastalara yardım için orada bulunan İspanyol asıllı bir rahibin hastalığa yakalandığı biliniyor. ABD’li sağlık görevlileri tedavi için ülkelerine götürülmüş. Tedavilerinde ZMapp isimli ilaç kullanılan görevliler iyileşme belirtileri göstermiş. Ancak İspanyol rahibin öldüğü biliniyor. ZMapp’in test süreci henüz tamamlanmamış olsa da ABD’li hastalar üzerinde başarılı olması ilacın olumlu tepkiler almasını sağladı. Görüşmeler sonucunda, ABD hükümeti ve Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi vücuda alındıktan 48 saat sonra etkisini göstermeye başlayan ilacın hastalığın olduğu ülkelerde kullanılmasını onayladı.

Henüz test aşamasında olan Zmapp, Ebola virüsü parçacığının yüzeyindeki glikoproteine bağlanarak onu etkisiz bırakmayı hedefleyen farklı üç monok-lonal antikor içeriyor. Antikor, belli bir antijeni (vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi tarafından antikor üretimine yol açan yabancı moleküller) hedefleyen yapışkan bir proteindir. Belirli bir antikorun çok fazla kopyası laboratuvarda yapılabilir. Bunlar monok-lonal antikorlar olarak bilinirler.

Test aşamasında olan bir başka ilaç da Kanada’da geliştiriliyor. TKM-Ebola isimli ilaç virüsün RNA sarmalını doğrudan hedef alıyor. Virüsün genetik kodu zarar gördüğü için hastalığa neden olan proteinlerin oluşması da engelleniyor. İlacın güvenlik testleri henüz tamamlanmadığı için ticari olarak dağıtımı da mümkün değil.

Bir diğer alternatif tedavi yaklaşımı da siRNA’lar. siRNA’lar virüs genlerini ortaya çıktıkları anda tanıyan ve onlara bağlanarak durduran mekanizmalar olarak tanımlanıyor. Ancak bu yöntemin uygulanabilmesi için virüs yoğunluğunun çok az olması gerekiyor. Yani virüsün bulaştığı andan itibaren 30-45 dakika içinde tedavinin başlaması gerekiyor. Çalışmalar hâlâ bu yönde sürüyor.

Diğer taraftan Dünya Sağlık Örgütünden uzmanlar, Ebola ile mücadelede henüz testleri tamamlanmamış ilaçların kullanılmasının etik olup olmadığı konusunda acil bir toplantı düzenledikten sonra yaptıkları açıklamada, ilaçların tedbir ve tedavi amacıyla kullanılmasını onayladıklarını belirtti. Hastaların ilaçları kullanmadan önce kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmesini ve onaylarının alınması gerektiğini de eklediler.

Rakamlarla Ebola

• 22 Ağustos 2014 itibariyle 6 ay içinde dört ülkede toplam 2615 Ebola vakası tespit edilmiş, toplam 1427 kişi yaşamını yitirmiş.

• 1 mİ insan kanı 10.000 ila 1.000.000 Ebola virüsü parçacığı içerebilir.

• Veba salgınında ölüm oranı %20, çiçek salgınında ölüm oranı %30, Ebola salgınında ise bu oran %50-90 arası.

Virüse karşı aşı geliştirme çabaları sürerken birçok insan ölüyor ve hastalığı kapıyor. Yetkililer Ebola için geliştirilen aşının en erken 2016 yılında insanlarda kullanılmaya başlanacağını belirtiyor. Ebola tehdidinin epidemik (belli bir coğrafik alandaki popü-lasyonda rapor edilen ve yıllık vaka sayısı hızla artan hastalık durumu) düzeyde olması kendimizi rahat hissetmemizi sağlıyor olabilir. Fakat bu sadece şimdilik böyle. Ticaretin ve turizmin yüksek hızıyla Ebola’nm bir uçakla ya da bir muz kabuğunda bize ulaşması işten bile değil. Tehlike her an küresel düzeye ulaşıp daha da yakınımıza gelebilir. Önümüzdeki 6 ay içinde salgının kontrol altına alınabileceğini belirten yetkililerin Ebola’ya karşı bir an önce çözüm bulmasını umut ediyoruz.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir