Dünya Radyo Günü kutlandı
GEÇTIGIMİZ hafta Dünya Radyo Günü kutlandı. Her yıl 13 Şubat’ta kutlanan uluslararası bir gün. Birleşmiş Milletler’e bağlı Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı UNESCO’ya üye ülkeler tarafından 2012’de kabul edildi. 10’uncu yıldönümünde UNESCO’nun resmi internet sitesi, radyonun önemini şu açıklamayla vurguladı:
“Radyo, küresel seviyede en yaygın tüketilen medya organı. Geniş kitlelere ulaşabilme kabiliyeti, toplumların deneyimini, yaşam biçimlerini, kültürel değişkenliğini yeniden şekillendirebilmesi anlamına geliyor. Her kesimden sesin dile getirilebildiği bir arena gibi. Radyo istasyonları, değişken programlarla, görüş açılarıyla, zengin içeriğiyle toplumun her kesimine hizmet verebilmeli. Radyo bu görevini, 110 yıldır yerine getiriyor.”
“SESİ ÇIKMAYANLARIN SESİ”
UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay’nın Dünya Radyo Günü hakkındaki görüşü ise şöyle:
“Bu evrensel medya olmaksızın bilgiye ulaşabilme hakkını, ifade özgürlüğünü elde edemezdik. Temel özgürlüklerden yoksun, kültürel çeşitlilikten uzak kalırdık. Radyo istasyonları, sesi çıkmayanların sesi olma özelliğini her zaman sürdürecektir. Radyo, bu pandemi döneminde dünya nüfusunun yüzde 75’ten fazlasına ulaşabilen tek medyadır. UNESCO olarak 56 dilde hazırladığımız mesajlar, radyo istasyonlarında yayınlanmaktadır. Bunun sebebi, yalan haberlere, asılsız iddialara, kısaca yanlış enformasyona meydan vermemektir. Pek çok ülkede, özellikle de Afrika ülkelerinde eğitim içerikli radyo istasyonları, milyonlarca dinleyiciye ulaşıyor. Bunda payımızın olması, teşkilatımız açısından gurur vericidir.”
İSPANYOLLAR UNESCO’DA ÖNERDİ
Şimdiye kadar radyodan “medya” diye söz ettik. Aslında medya, çoğul bir kelime. Ancak tekili “medyum” (medium) Türkçe’de başka anlamda kullanıldığından mecburen biz de medya diyoruz.
Dünya Radyo Günü’nü, İspanya Radyo Akademisi teklif etmişti. Akademi, Ispanya’da radyoculuğu geliştirme amaçlı bir kurum. O zamanki başkanı Jorge Alvarez, 2008 yılında UNESCO’ya başvurarak bütün dünyada radyo yayınları ve dinleyicileri için uluslararası bir gün oluşturulması çağrısında bulundu. Sonunda UNESCO, 2011’deki 36’ncı konferansında İspanyolların önerisini oybirliğiyle onayladı ve 13 Şubat tarihini benimsedi. Avrupa, Kuzey Amerika, Afrika, Asya-Pasifik, Karayipler ve Arap Devletleri yayın birlikleri bu Gün’e katıldı. 13 Şubat tarihinin anlamı da, Birleşmiş Milletler Radyosu’nun 1946’da söz konusu günde kurulmuş olması.
Radyo Notları
• Radyo, UNESCO’nun belirttiği gibi dünyanın en çok kullanılan medyası.
ABD’de halen her üç kişiden ikisine bir televizyon, her bireye ise 2.3 adet radyo düşüyor. Dünyanın diğer ülkelerinde de durum hemen hemen aynı. Amerikalılar istatistik tutmayı sevdiklerinden bu rakamları biliyoruz.
• Radyoyu kim icat etti diye sorduğumuzda pek çok kaynak, İtalyan mucit Guglielmo Marconi’yi gösterir. Oysa radyonun icadı bir kişiye maledilmemeli. 1887’de Alman Heinrich Hertz, ilk kez radyo dalgalarının varlığını ispatlamasaydı, 1890’da Fransız Edouard Branly, radyo dalgalarını yakalamanın pratik yolunu [anteni] bulmasaydı, 1892’de Sırp asıllı ABD’li elektrik mühendisi Nikola Tesla, tasarımını yapmasaydı, 1894’te İngiliz Oliver Lodge radyo dalgalarının mesaj taşıyabildiğini göstermeseydi Marconi bir şey yapamazdı.
• Marconi, 1895’te kablosuz sinyal göndererek radyonun temelini attı. Kendisi, değil İtalyan yetkililerden, icadı için “Ee, ne var bunda?” diyen annesinden bile destek görmeyince İngiltere’ye gitti. Malzemelerini gümrükten geçiremediği yetmiyormuş gibi Londra merkezli Royal Society’nin Başkanı Lord Kelvin, radyonun geleceğinin olmadığını ileri sürdü. Marconi her şeye rağmen bir yıl sonra radyonun patentini aldı [Royal Society, Birleşik Krallık Ulusal Bilimler Akademisi’dir. Kelvin de, daha sonra kendi adıyla anılan ısı ölçüm birimini bulan bilim insanıdır].
• UNESCO, radyonun başlangıcını 1910 kabul ediyor. Bu tarihte New York Metropolitan Operası’nda ünlü tenor Enrico Caruso’ nun konseri radyodan naklen yayınlanmıştı. Ne var ki o zamanlar dükkana gidip bir radyo alıcısı edinemiyordunuz. Konseri, kendi radyo alıcısını yapabilen bir avuç amatör dinleyebilmişti.
• Dünyanın en büyük yolcu gemisi Titanic, 1912’deki ilk seferinde bir buzdağına çarparak battı. Yardım sinyallerini Carpathia adlı gemi aldı. 3.5 saatte kaza yerine ulaştı ve 710 kişiyi kurtardı. Radyo sinyalleri ilk kez hayat kurtarıyordu. Aslında Californian adlı gemi çok daha yakındaydı ama telsizcisi “gece yarısından sonra bir şey olmaz” diyerek telsizi kapatıp yatmaya gitmişti [Titanic, gemi saatiyle 00.10’da batmaya başlamış, yardım sinyalleri ise dakikalar sonra gönderilmişti],
• Türkiye’de ilk radyo yayını, 6 Mayıs 1927’de yapıldı. İlk deneme, Fransızların hediye ettiği telsizle 1923’te yapılmış, başarılı olmamıştı.
•1930’un 18 Nisan günü İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin 18.30 haberlerini sunacak olan spiker, “Bugün haber yok” diyerek programı kapatmıştı.
• ABD’li aktör Orson Welles, 1938’de ülkeyi ayağa kaldırdı. İngiliz yazar Herbert George WelIs’in “Dünyalar Savaşı” [War of the Worlds] adlı bilim kurgu romanını radyoya uyarlamıştı.
CBS’teki program 20.00’de başladı.
Radyoların, özellikle akşamlan çok dinlendiği yıllardı. Ancak radyoları başındaki milyonlarca Amerikalı, NBC’de Edgar Bergen’in komedi programını dinlemeyi tercih etmişti. Program bitince CBS’in istasyonuna geçen dinleyiciler hikayenin, Marslıların dünyayı istilasını anlatan bölümüne rastladılar. Uzaylılar ışın tabancalarıyla etrafa ateş etmişler, insanları öldürmüşler, zehirli gaz saçan bombalar patlatmışlardı. Oyun, ses efektleriyle zenginleştiriliyordu. Tam bir panik havası vardı. Ancak Orson Welles dahil bütün karakterler, gerçek hayatta ne büyük bir panik yaşandığının farkında değildi. Durum CBS stüdyosuna bildirildiğinde Welles, bunun bir kurgu bilim tiyatro oyunu olduğunu defalarca açıklamak zorunda kaldı. Herkes sokaklarda olduğundan ortamın yatışması saatler aldı. Henüz 23 yaşındayken başına böyle bir olay gelmesi üzerine VVelles, kariyerinin başlamadan bittiğini düşündü. Ama dört yıl sonra kendi yazdığı ve yönettiği, prodüktörlüğünü de yaptığı, eleştirmenlerin Amerikan sinema tarihinin en büyük filmi olarak gösterdiği, basın kralı Randolph Hearst’ün hayatını konu alan “Yurttaş Kane” [Citizen Kane] filmini çekti.
• 1940’larda ABD’de radyo tiyatroları büyük ilgi görüyordu. Öyle ki, tiyatro oyununda bir bebeğin doğumundan söz ediliyorsa radyo istasyonuna yüzlerce çocuk bezi, zıbın, patik, bebek elbisesi gönderiliyordu. Elbette ki bu malzemeler yardım kuruluşlarına aktarılıyordu.
• 1942’de İngiliz bilim kurgu yazarı Arthur Clark, radyo sinyallerinin gönderilebilmesi için uyduların kullanılmasını öneren ilk kişi oldu.
• Yine 1942’deyiz. Chicago’da oynanan bir futbol maçı radyodan yayınlandı. Ama nasıl? Yoğun sis nedeniyle spiker sahayı göremiyordu. Fakat sisten tek kelime söz etmedi.
Adı kaynaklarda yer almayan spiker, “yılın en centilmen sunucusu” seçildi ve teşekkür plaketiyle onurlandırıldı.
• Transistor Amerikan icadı olmakla birlikte ilk transistörlü portatif radyoyu Japon Sony 1952’de piyasaya sürdü. Bunu Amerikan şirketi Texas Instruments takip etti. Ama fiyatlar 50 dolar civarındaydı. Günümüzün parasıyla 445 dolar.
• İkinci Dünya Savaşı 1945’te sona erdiğinde tüm dünyada 150 milyon radyo alıcısı olduğu tahmin ediliyordu. Bugün Birleşmiş Milletler verilerine göre sadece radyo istasyonu sayısı 44 bin. Alıcı sayısı 6-7 milyar arası.
• 1954’te ABD’de ilk kez olarak televizyon şirketlerinin geliri, radyo şirketlerinin gelirini aştı.
• ABD’nin 1970’te Ay yolculuğuna gönderdiği Apollo uzay gemisinde bir oksjjen tankının patlaması, astronotların dünyaya dönüşünü tehlikeye atmıştı. Ruslar bu kritik saatlerde haberleşmenin aksamaması için kendi uzay haberleşmelerini tamamen kapattı.
• 1973’te ABD’nin New Jersey eyaleti açıklarına demir atmış bir gemiden korsan yayın yapılmaya başlandı. Ancak radyonun yayın ömrü bir gün bile olmadı.
• Dünyanın en küçük radyosunu 1985’te Sony yaptı. Büyüklüğü bir kredi kartı kadardı.
ALEV RIGEL