Doğal Antibiyotikler Nelerdir? Faydaları
BAKTERİYEL hastalıkların tedavisinde antibiyotik kullanıyoruz. Ama her hastalıkta antibiyotik almaya kalkıştığımız için bu ilaçlar reçeteye bağlandı. Çünkü Avrupa’nın en çok antibiyotik kullanan ülkesi olmuştuk. Kolayımıza geliyordu. Ama antibiyotik direncini hesaba katmadık. Antibiyotiğe karşı direnç, “bakterilerin öldürülememesi veya çoğalmalarına engel olunamaması” anlamına geliyor. Bir başka deyişle aldığınız ilaç, hiçbir işe yaramıyor. Yakın bir gelecekte enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde antibiyotiklerin tamamen etkisiz hale gelmesi tehlikesi bulunuyor.
Antibiyotiğin olmadığı yıllarda insanların yarıya yakını basit enfeksiyonlarda bile hayatını kaybediyordu. 1928’de îskoç bakteriyolog Alexander Fleming’in penisilini bulması, milyonlarca insanı ölümden kurtardı. Bu tür ilaçlar, 1940’larda yaygın olarak insanlığın hizmetine girdi. Streptomisin adlı ilaç (ileri yaştaki okuyucularımız mutlaka hatırlayacaktır), ilk antibiyotiklerden biriydi. Verem, zatürre, menenjit gibi hastalıkların tedavisinde kullanılmıştı. Günümüzde çok çeşitli antibiyotik var. Fakat bu ilaçların çoğu, her hastalıkta antibiyotik kullanmış insanlarda etkili olamıyor. Öyleyse neden doğadan yardım almıyoruz? işte size Amerikan Reader’s Digest dergisinin derlediği doğal çözümler. Bunları sık sık tüketirsek, bağışıklık sistemimiz güçlenecek, bakteriler hastalık oluşturamayacak, sağlıklı yaşayacağız.
1 – BAL
Antibakteriyel ve antiseptik özelliği en güçlü besin maddelerinden biri. Sizi hastalıklardan korur. Ayrıca B2, B3, B5, B6 ve B9 vitaminleri açısından da zengindir. Enerji deposudur. Damarları açar (dolayısıyla tansiyonu düşürür), görme gücünüzü artırır, cildi yeniler, belleğinizi güçlendirir, karaciğeri temizler, kolesterol seviyenizi düzenler. Yeni Zelanda’da Maori halkının tükettiği, oldukça pahalı Manuka Balı’ndan alma imkanınız varsa, bu bal, antibiyotik direncine karşı da mücadele eder.
2 – SARIMSAK
îşte sofranızdan eksik etmeyeceğiniz ürün: Allium sativum. Yani sarımsak. Binlerce yıldır insanoğlu tarafından kullanılıyor. Bugün de dünya nüfusunun neredeyse tamamının gözdesi soğanlı bir bitki. Antibakteriyel bileşim “allicin” açısından zengin. Yaralara bile sürülebilir. Çiğ ya da pişmiş olarak, hatta kapsülde alabilirsiniz. Protein, vitamin, kalsiyum, demir, magnezyum, manganez, fosfor, potasyum, sodyum ve çinko deposu.
3 – YOĞURT
Yoğurtta bulunan iyi bakteriler, kandaki akyuvarların (beyaz hücrelerin) üretimini tetikler. Bunlar da mikroorganizmalara saldırır. Yoğurdun hem besin değeri yüksektir hem de canlı laktik asit bakterileri içerir. Ayrıca her gün bir kase tüketen kişinin, A vitamini, B12 vitamini, kalsiyum ve magnezyum ihtiyacının büyük bölümünü karşılar. İnek, koyun, manda veya keçi. Hangi hayvanın sütünden yapılırsa yapılsın, besin değerleri aşağı yukarı aynıdır. Yoğurt aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir, kalp hastalıklarına karşı korur.
4 – KIZILCIK
Güçlü bir antioksidandır. Enfeksiyonları engeller, sindirim sistemi sorunlarım azaltır, kötü kolesterolü düşürür, kanserli hücrelerin üreyip gelişmesini önler, kan damarlarının çeperlerini güçlendirir. C vitamini deposudur. Kardiyovasküler sistemi destekler. Biz genelde şerbet ve reçel olarak tüketiyoruz. Çiğ olarak tüketmeyi de düşünelim. Fakat kan sulandırıcı ilaç alanlar, kızılcık tüketmemeli.
5 – KUŞKONMAZ
Ne yazık ki Türk mutfağında fazla rağbet gören bir besin maddesi değildir. Ama protein açısından zengin, alkali (suda çözülen elemanlı, nötr) bir besindir (Alkali, asidin tam tersidir. pH derecesine göre 0; asidik, 14; alkalidir. İnsan vücudunun sıvıları 7.35 pH derecesindedir). A, B, C ve K vitamin kompleksi açısından harika bir kaynaktır, içeriğindeki “niasin” maddesi (B3 vitamini), kanı takviye ederek bağışıklığı güçlendirir.
6 – EKİNEZYA
Kuzey Amerika’da yaşayan Kızılderililerin, alternatif tıbba armağanı. Bitkinin koni şeklinde mor çiçeklerinden türetilmiş (Bitki ekinezya adını, Yunanca “konimsi” demek olan echinos kelimesinden alır). Papatyagiller familyasından-dır. Kirpi otu olarak da tanınır, özü (tentür), akyuvarların bakterileri imha etmesini sağlıyor. Ama dikkat. Yüksek dozda kullanımı, bulantıya neden olabilir.
7 – OKALİPTÜS
Aslında Avustralya orijinli bir ağacın aromatik yapraklarıdır. Adını aldığı “okaliptol” maddesi, çok güçlü bir antibakteriyel bileşimdir. Yaprakları, açık yarada enfeksiyonu önlemekte kullanılıyor. Kokusu ise solunum yolu hastalıklarını iyileştiriyor. Elde edilen yağı ise aynı zamanda anti-enflamatuar (yangı veya iltihaplanmaya karşı) etkiye de sahip. Soğuk algınlığı, öksürük, astım ve anfizem gibi hastalıkların tedavisinde son derece faydalı.
8 – KİRAZ
Kırsal kesimde kiraz ve vişne ağaçlarının, kuşlardan, özellikle de sığırcık ve serçelerden nasıl korunacağına dair pek çok tavsiye, internette dolaşıyor. Halbuki kuşlar zevk için kiraz yemez. Su ihtiyaçlarını değişik kaynaklardan karşılarlar. Her kaynak temiz değildir. Hastalandıklarında ise kiraz yiyerek iyileşirler. Çünkü kiraz ve vişne, bakteri etkinliğini bloke eder. Güçlü bir antioksidandır. A ve C vitamini, demir, kalsiyum, protein, potasyum ve temel mineraller açısından zengindir. Kuşları, kiraz ağaçlarından mahrum bırakmayalım.
9- YEŞİL ÇAY
Bakterilere karşı anti-mikrobıyel ajanlara sahiptir. Bakterilerin çoğalmasını önler. Bir fincan yeşil çayın yüzde 99.9’u sudur. Fincanında sadece 1 kaloridir. Ama etkisi güçlüdür. Kanser hastalıklarını önlediği, kardiyovasküler hastalıklara iyi geldiği, kilo kaybına faydası olduğu gibi teoriler “ispatlanamamıştır”. Ama Çin ve Kore kaynaklı bu çayın, bakterilerle mücadele ettiği kesin olarak kanıtlanmıştır.
10 – KEKİK
Keklik otu, güvey otu veya mercan köşk de denen bu bitki, kolay yetiştirilen, doğada bol bulunan bir antibiyotik. Mercan köşk biraz farklı olmakla birlikte hepsi benzer antioksidan özellik-
lere sahip. Yağı, yaralara sürüldüğünde kısa sürede tedavi eder, enfeksiyonları önler. Kurutulmuş olarak her gün yemeklerinize biraz katmanız size ekstradan fayda sağlar. Soğuk algınlığı, öksürük ve boğaz ağrısını tedavi eder, kemikleri güçlendirir, kan basıncını kontrol eder.
11 – NAR
Faydası eski Çin’den beri bilinen bir meyve. C vitamini, polifenol (antioksidan özelliği bulunan bileşikler), potasyum ve demir tozları birleşerek bir merhem oluşturur ve stafilo-kok bakterilerini öldürür. Bir sonbahar meyvesi olarak bizi kışın olumsuz sağlık koşullarına hazırlar. Kandaki mikroplan temizler, eklem ağrılarına iyi gelir, kanserden korur, sindirimi kolaylaştırır.