Diyet Yapıp Başarılı Olamamak
Yediklerimizi azaltıyor, sağlıklı besleniyor, ‘ diyet yapıyoruz. Ama bir türlü olmuyor, o kilolar verilmiyor ya da verilse bile kısa sürede tekrar almıyor. Peki nerede yanlış yapıyoruz acaba?Diyet listeleri işleri kolaylaştıracağına zorlaştırıyor olabilir mi ?
“DİYET YAPIP BAŞARILI OLMAK ARTIK PEK MÜMKÜN GÖRÜNMÜYOR ÇÜNKÜ İNSANLAR DİYET YAPARKEN MUTSUZ OLUYOR. Diyet eşittir aç kalmak oldu adeta.” Bu sözlerin şaşırtıcı olan yanı bir diyetisyene ait olması… Bu mesleği icra eden biri bunları söylüyorsa, bu işte gerçekten bir yanlışlık var demektir. Memorial Wellness’tan Uzman Diyetisyen Yonca Sevim, öğrenciliğinden beri şunu savunmuş: Diyet; Dünyevi İstekleri Yok Etme Talimatnamesi olmamalı.
Diyet denince sizin aklınıza ne geliyor? Tüm güzel gıdalardan uzak durmak, lezzetsiz olan ne varsa yemek, kendi mutfağınıza uzak gıdaları, üstüne para vererek tüketmek, sosyal ortamlarda mutsuz olmak, sürekli ne yiyeceğini düşünmek, sürekli ara öğün hazırlamak ve kalori başına daha fazla para harcamak olabilir mi?
Her seferinde bozup, sonra tekrar başlayıp, “Bu sefer listeye uyacağım” dediğinizde, aslında hayatınıza uygun olmayan bir duruma ‘uymaya çalışıyorsunuz belki de! Bir programa giriyorsunuz ve bu 3-5 günlük bir süreç değil, aslında bir yaşam tarzı… Düğüne kadar, tatile kadar, yaza kadar, kışa kadar zayıflamak deyince iş göreve dönüşüyor.
KENDİNİ İYİ TANI
Uzm Dyt. Yonca Sevim, kilolu olunsun olunmasın herkesin önce kendini tanıması gerektiğini söylüyor. Sağlıklı bir bedenin tek göstergesi kilo olmadığı için yazının bu kısmı herkese hitap ediyor. Modern hayatın içinde mutlaka hatalı davrandığımız, ucunu kaçırdığımız konular var. Ya uykudan çalıyoruz, ya yollarda fazla vakit geçirdiğimiz için egzersize vakit ayıramıyoruz ya da yanlışları doğru biliyoruz. Bunun üzerine bir de zorlanacağımız başka bir program eklenince vay halimize… Ruhumuzu küstürüp mutsuz oluyoruz.
İşte yine o günlerdeyiz. Yaz yaklaşıyor ve bir diyet muhabbetidir gidiyor. Dışan yansıtmasak da içimizden bağırıyoruz: Yine mi diyet!’ Siz de bu gerginliklerin İğ içindeyseniz önce kendinizi tanımakla işe başlamalısınız. Önünüze bir sayfa açın ve başlayın yazmaya: Saat kaçta uyanıyorsunuz? Gece nasıl uyuyorsunuz? Rüya görüyor musunuz? (Rüya zihninizi rahatlattığı için önemli) Hangi saatlerde yemek yiyorsunuz?
Hangi öğünleri atlıyor, hangilerini atlamıyorsunuz? Öğünlerinizde hangi gıdaları, neden tercih ediyorsunuz? Fiziksel aktivite düzeyiniz nasıl? Günde kaç adım atıyorsunuz, kaç saat oturuyorsunuz? Bir uzmana başvurduğunuzda size bu şekilde ayna tutmasını önemli.
Siz kendi gerçeklerinizle yüzleştikçe doğru beslenmeyi uygulamanız da kolaylaşıyor. Doğru besini verdikçe vücuttan doğru iletiler alıyorsunuz; beden-zihin iletişimi tekrar kuruluyor. Dyt. Sevim, “Her beslenme programı aslında bir arınma programı. Katkı maddeleri düşük, insülini dengeleyen, yağ depolamayı değil yağ yakımını destekleyen önerilerden oluşuyor.
Vücut normalleştikçe halsizlikler, üşengeçlikler, keyifsiz ıtıh hali ortadan kalktıkça, kişi ruhuyla barışıyor. Hatta hiç spor yapmayanlar hareket etme arzusu duymaya başlıyor. Aslında sistem her şeyi biliyor ama ona fırsat vermek gerekiyor” diyor.
HERKES DİYETİSYEN OLMUŞ
Sağlıklı beslenme konusunda her şeyi bildiğini düşünen insanların en doğru bildiklerinin bile yanlış olduğu anlaşılıyor. Bu işin şakası yok! Sıra geldi en temel yanlışlarımıza… Yazmaya devam ediyoruz. Kahvaltı etmeden mi evden çıkıyorsunuz? Öğün mü atlıyorsunuz? Yoksa sağlıklı diye yediğiniz kuru baklagillere ve sebzelere fazla yağ mı ekliyorsunuz?
HEDEFLERİ AZALTIN
Diyet listelerinin her kalemi ayrı bir hedef: Şu saatte kalk, şunu ye, ara öğüne bunu ekle, öğlen mutlaka şunu tüket, çantanda şunu taşı, evdekilere zorla diyet yemek yedir… Dyt. Sevim, herkesin en fazla iki hedefle başlaması gerektiğini söylüyor. Örneğin kahvaltı etmiyorsanız, ilk hedefiniz her gün evden çıkmadan önce kahvaltı etmek olsun. Evden tok çıkarsanız, işe bile daha keyifli gideceğinizi biliyor musunuz? Sofralar döşemeniz gerekmiyor.Bir tost, bir sandviç yeterli… Sabah iştahsız olanlardansanız, bir bardak süt, bir porsiyon meyve veya birkaç kuru meyve ve yağlı tohum atıştırın ve çıkın.
Ofise vardığınızda çavdarlı ekmeğe yapacağınız sandviçi yiyin. Yani vücudunuza açlık sinyalini vermeden, onu korkutmadan beslemeye başlayın. Aç karnına evden çıkmanın bir tehlikesi de sokakta burnunuza gelecek poğaça kokularına diı enememek. içinde yaklaşık iki kaşık yağ olan bir poğaçayı aslında çok sevdiğiniz için değil, çok aç olduğunuz için yediğinizi fark edin, ikinci hedefiniz öğünleri doğru planlamak olabilir. Yoğunluktan yemek yemeyi unutuyor musunuz? Bir gün yemeyi unutup başka bir gün her önünüze geleni yiyorsanız, bilin ki siz bazen bedeninizi ihmal ediyor, işi öne alıyorsunuz. Aç kalan beden korunmaya geçiyor, en kıymetli ürünü olan yağları depolamaya başlıyor. Bu sırada siz halsiz ve asabi oluyorsunız ve o her şeyin önüne aldığınız işinizde başarınız düşüyor. Ertesi gün stres ortadan kalktığında vücut yemeği görünce, ‘Hazır bulmuşken ne varsa yiyeyim’ diyor. İşte bizim fizyolojimiz bu… Her gereksiz aç kalmada hormon dengemiz bozuluyor, yanlış tercihler yapıyoruz ve denge daha da bozuluyor. Sonra gelsin kilolar…
DAHA FAZLA POSA
işe listelerle başlamak sizi yarı yolda bırakıyorsa, ne yapabilirsiniz? Böbrek hastaları hariç herkese uygun bir önerisi olduğunu söylüyor Yonca Sevim: “Posayı artırın!” Rafine edilmemiş tam tahıllar, kuru baklagiller, sebzeler, meyveler ve yağlı tohumlar… Kilo vermek, diyet yapmak yerine sadece posayı artırmaya yönelik hedef oluşturursanız, günlük hayatın içinde işiniz kolaylaşıyor. Bir büyük boy pizza yerine iki dilim pizzanın yanına bol salata… Ara öğünde biraz meyve ve yanında fındık veya ceviz. Posayı artırınca daha çabuk doyuyorsunuz. Daha yavaş yiyeceğiniz İçin çok fazla tüketmiyorsunuz. Posa yerken farkında olmadan daha az yağlı tercihler yapıyorsunuz. Kalori kısıtlaması da böylece başlamış oluyor.
Kahvaltılık gevreklen alırken etiket okumayı alışkanlık haline getirin, içinde mısır şurubu, glikoz olanları tüketmekten kaçının. Aksi takdirde yedikçe yemek isteyeceksiniz ve porsiyonlarınız gittikçe büyüyecek. Bunun yerine kendi müslinizi kendiniz hazırlayın. Birkaç kaşık yulaf veya çavdan süt, yoğurt ya da kefirle karıştırın. Bir porsiyon meyve ve tarçın ekleyin. Diğer öğünler için de mutfağa girin. Kendi tariflerinizi yaratın. Bir öğünde her besin grubunu farklı yemekte yaratmak yerine hepsini içeren muhteşem salatalar yaratın. Örneğin semizotu, kabak ve mantarı soteleyin. Üzerine haşlanmış bulgur ya da buğday ile yağlı tavada pişmiş bir miktar et ekleyin, işte bir tabakta her şey tamam…