Dışarıdaki Hayatla Evlilik Hayatını Birbirinden Ayır
– Bunu hangi manada söylüyorsunuz?
– Dışarıdaki seni ve içerdeki seni ayır.
– Bu mümkün mü?
– Zaten pek çok insan yapıyor da tersini yapıyor. Bakıyorsun, dışarıda herkese karşı kibar olan insan, evinde tam tersi olabiliyor. Oysa insan, hayatını paylaştığı ailesine, sevdiği insanlara, eşine, çocuklarına karşı herkesten daha iyi olmalı.
– El iyisi olmamak lazım diyorsunuz.
– Evet. El iyisi olmaktan önce, ev iyisi olalım. Tabii ele de iyi olmak güzel; fakat ele bir iyiysek evde iki kat iyi olalım. Karakterimizdeki fazlalıkları evimizde törpüleyelim.
– Bu nasıl olacak? Mesela ben çocukluğumdan beri haksızlığa tahammül edemem. Bir yerde haksızlık gördüğüm zaman, hemen müdahale eder, mazluma yardımcı olmaya çalışırım. Kendime de haksızlık ettirmem. Ferhat’ın da bana veya başkalarına haksızlık ettiğini görürsem, dayanamayıp söylüyorum.
– Haksızlığa müdahale etmen güzel; ama bunu evinde yapma. O huyunu kapının dışında bırak. Sevdiklerinle ayrı bir dünya kur. O dünyanın kanunları dışarısı ile aynı olmasın, olmaması da lazım zaten. Evinde mutlu olman, haklı olmandan daha değerlidir. Diyelim ki eşinle tartıştın ve tartışmayı sen kazandın. Eşin en son “Tamam, sen haklısın…” dedi, suratını buz gibi astı oturdu. Şimdi sen kazanmış mı oldun, kaybetmiş mi oldun?
– Kaybetmişim gibi görünüyor.
– Gördüğüm kadarıyla ciddi bir insansın, iyi güzel; bir kadına evi dışında ciddiyet yakışır. Fakat evinde olabildiğince rahat olmalısın. Sevimli ol, çocuklaş, cilveli ol, işveli ol, masum ol, kadın ol… Bir kadın gerçekten isterse bunların hepsi olabilir. Allah kadına rol kabiliyeti vermiş. Ve kadın her rolü oynayacak kadar cin, oynadığı rollere kendini kaptıracak kadar da saftır.
– Sizce bunları yapabilir miyim?
– Evinde gurur yeleğinden soyunursan, her kıyafet üzerine uyar. “Kadının mizacı giydiği elbise ile değişir.” diye bir söz okumuştum. Doğru bir söz olduğunu deneyip görebilirsin. Her gün eşofmanlarınla kocanı karşılarsan yorgun ev kadını modundan hiç çıkamazsın. Arada bir farklı şekillerde giyin.
– Nasıl yani?
– Arada bir farklı kimliklere bürünebilirsin. Tabii, konuşmanı ve kıyafetini de ona göre ayarlamalısın.
Mesela bir gün saf köylü kızı ol, bir gün vamp kadın ol, bir gün hayattan bıkmış ev kadını ol. En yorgun olduğun gün giyin eşofmanını, bütün şikâyetlerini o gün dök, kurtul. Bir gün her şeyden mutlu olan pozitif sevgi çiçeği ol, bir gün mahallenin numaracı kızı ol, Ferhat’ı tavlamaya çalış, saçlarını örgü yap veya genç bir kızın yapacağı gibi tokayla tuttur.
– Her gün bir kılığa girmeye çalışmak yorucu olmaz mı?
– Her gün olması şart değil ama her gün yapsan da yorucu olmaz. Bir dene, eğlenceli bulacağına eminim. Bu roller seni de eşini de günlük sıkıntılarınızdan uzaklaştıracaktır. Hem de kocan o gün seni hangi kılıkta bulacağı merakıyla ve keyfiyle eve gelecektir.
– Hadi diyelim, ben bu dediklerinizi yaptım. Çocukların diline düşerim, dalga geçerler.
– Gurur yeleğini çıkarmadıkça bunların hiçbirini yapamazsın tabii. Yoksa çocuklar bayılırlar oyunlara. Onları da bu oyuna katabilirsin. Mesela köylü kızı olduğun gün şalvarını, güllü kazağını giy, yemeğini ona göre pişir. Bulgur pilavı, çorba, salata yap. Oturup yer sofrasında yiyin. “Gelin yavrularım, kuzucuklarım!” diye onları sofraya topla. Nükteli konuşman onların hoşuna gider.
– Ya vamp kadın olunca ne olacak?
– Bugün ben bakımlı, havalı kadın günümdeyim, dersin. Bak, kızın sana nasıl daha havalı olabileceğin hususunda yardımcı bile olacaktır.
– Ben en çok hayattan bıkmış ev kadını rolünü tuttum.
– Alıştığın bir rol olduğu için olmasın… O gün istediğin kadar şikâyet et, işleri yorgunum diye onların üstüne yık, onlara yaptır. Bu değişik rollerle çocuklarına söyleyemediğin, yaptıramadığın şeyleri de yaptırabilirsin. İnsanlar evlerine girmek istemiyor, evlerinden de birbirlerinden de sıkılıyorlar. Televizyonda iki espri görseler akılları gidiyor, mudu oluyorlar, o esprileri neden kendi aranızda yapmayasınız?
– Doğru söylüyorsunuz. Ben çoğu zaman kendimden sıkılıyorum. Bu hafta söylediklerinizin ne kadarını başarabilirim bilmiyorum; ama yapmak için gayret sarf edeceğim.
– Bir tıp profesörü diyor ki: “Mutlu ve coşkuluymuş gibi davranın. Davranışlar ruh gücümüze yardım eder. Eğer bir insan gerçekte o duyguları hissetmese bile, yüz hatlarını o duygularını hissettiği zamanki hâle getirirse, vücudu, gerçekte o duyguları hissediyormuş gibi bir tepki verir. Kalp atışı ve kan basıncı o hâle uyar. Kaşını çatarsan vücudun gerçekten can sıkıcı bir şey varmış gibi tepki verir.
Bu yüzden gülümsemek için kendimizi zorlamalıyız. Gülümse-mekten daha çarpıcı bir kozmetik yoktur.