Dilan Çiçek Deniz
Güzelliği tescilli genç oyunculardan Dilan Çiçek Deniz, “Bodrum Masalı” dizisinde fiziğiyle de dikkat çekiyor. Çekimlerin Bodrum’da olması nedeniyle sakin bir hayat geçiren Dilan Çiçek Deniz, bunu fırsat bilip her gün yürüyüşünü yapıp, yumurtasını kendi alıp sağlıklı besleniyor.
Henüz 22 yaşında olmasına rağmen Şevval Sam ve Timuçin Esen gibi deneyimli isimlerle aynı kadroda yer alan Dilan Çiçek Deniz, hem oyunculuğu, hem güzelliği hem de pozitif enerjisiyle dikkat çekiyor. İki yıl önce güzellik yarışmasında elde ettiği ikincilikten sonra rotasını oyunculuğa çeviren Deniz, “Bodrum Masalı”nda canlandırdığı Su karakteriyle izleyicinin de beğenisini kazandı. Bugüne kadar tenisten voleybola pek çok spor dalını deneyimleyen genç oyuncu, geçirdiği rahatsızlıktan sonra takım sporlarmı bırakmış. Şimdilerde sporu kaslarını güçlendirmek için yapan Dilan Çiçek Deniz’le keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
FARKLI BİR HAVANIZ VAR, HATTA MELEZ BİR EDAYA SAHİPSİNİZ. NEREDEN GELİYOR BU GENETİK ÖZELLİKLER?
Aslında işin komik tarafı herkes aynı şeyi söylüyor. Pek çok kişi bana vücut yapımın Latin Amerikalılar, gözlerimin ise Orta Asyalıları andırdığını belirtiyor. Babam Sivaslı, annem Nevşehirli; ben de doğma büyüme Sivaslı’yım. Annem de Kızılderili’ye benzer mesela. Bu yüzden aslında saç telinden genetik test yaptırarak hangi etnik özellikleri taşıdığımı bir gün öğrenmek isterim.
PEKİ BODRUM HAYATI VE BODRUM’DA OYUNCULUK NASIL GİDİYOR?
Sadece arkadaşlarımı çok özlüyorum, onun dışmda güzel gidiyor. 18 yaşmdayken Ege Üniversitesi’ni kazanınca bir sene İzmir’de okudum ama kampüsüm Çeşme’deydi. Benjamin Button gibiydim; hani gençsinizdir, kanınız kaynar, dışarı çıkmak istersiniz ama emekli hayatı yaşarsınız.
Şimdi 22 yaşma girmek üzereyim ve yine sakin bir hayat yaşıyorum. Üniversite ilk sınıftayken değil ama şimdi sakinliği seviyorum çünkü ona ihtiyacım olduğunu anladım. İki sene İstanbul’da yaşadım ve çok koşturdum. Bir yandan karşılaştırmalı edebiyat okuyorum ve okul-iş arasında gidip gelirken insan kendini yorabiliyormuş. Şimdi Bodrum’da olduğum için okulu dondurdum. Annem de yanıma geldi, Bodrum’da ev tuttuk. Sahilde yürüyüşe gidiyorum, çekim yaptığımız yer olan Bitez’de yan evden gidip yumurtalarımı kendim alıyorum. Bodrum’da gerçekten dolaşan tavukları görebiliyorsunuz. Daha sakin, kendime zaman ayırabileceğim bir hayatım oldu.
SETTE HEM DENEYİMLİ HEM GENÇ OYUNCULAR BİR ARADASINIZ, AYNI SETİ PAYLAŞMAK SİZE NELER KAZANDIRIYOR?
Set ortamı çok güzel geçiyor. Setin ilk günü biraz tedirgin olmuştum çünkü Timuçin Esen, Murat Aygen, Şevval Sam gibi oyuncular vardı karşımda. Ama hepsi o kadar tadı ki… Zaten gerçek hayatta da Şevvalle Murat’ı anne, baba diye çağırıyorum. Timuçin Ağabey, her anlamda çok yardımcı oluyor. Hem oyunculuk açısından bana yol gösteriyor hem de arada “Dik dur” falan diyor. O yüzden çok güzel geçiyor. Çok egolar konuşmuyor sette, hani birinin biraz fazla egosu olsa set çok huzursuz olur ama herkes tam anlamıyla bal. Herhalde Bodrum’un havası da yarıyor bize. Sete giderken denizi görüyorsun, ağaçları görüyorsun. İstanbul’da sete giderken trafikte iki saat geçiriyorsun. Mesela Bodrum’da set mandalina bahçesi içine kuruluyor, başka bir gün karavan deniz kıyısına geliyor, pencereden sahile bakıyorsun.
HALA DENİZE GİRİLİYOR MU?
Evet, ben de giriyorum.
GENELDE YAZ DİZİLERİNİN EYLÜL-EKİM İTİBARİYLE SEZONDA ŞANSI AZALIR AMA SİZİNKİ DEVAM EDİYOR. SİZCE BU DİZİNİN FARKI NE?
Çok gerçek olması gibi geliyor bana. Çünkü insanlar artık uzun uzun bakışmalardan, bol miktarda es verilmesinden ve gerçek hayata ait olmayan cümleler kurulmasından sıkıldı. “Bodrum Masalı”nda günlük hayatta kullanılan cümleleri kullanıyoruz ve hiç uzun bakışmalar, esler yok. Karakterler çok samimi, yönetmenimiz Mehmet Ada Oztekin güzel bir dünya kurdu.
TÜRKİYE’DE ÇOK İYİ DURUMDAYKEN BİR ANDA İFLAS EDEN AİLELERDEN ÇOK VAR. OYNADIĞINIZ SU KARAKTERİ KONFORLU BİR HAYATTAN TAMAMEN KONFORSUZ VE GÜVENSİZ BİR HAYATA GEÇİYOR MESELA. NELER YAŞIYOR, ONU NASIL ETKİLİYOR?
Su, idealleri olan bir kız ve küçüklüğünden beri kemanla birlikte sanat ortamında yetiştiği için o zenginliğe çok kapılmamış. Önceden parası olabüir ama hayata farklı bir açıdan bakıyor. Çok şımarık bir kız olsaydı, bir anda gümlediğinde çok kötü olabilirdi ama ilk bölümden itibaren ailenin neşe kaynağı olarak herkesi yükseltmeye çalışıyor.
Tabii yetiştiği ortamda fanus olduğu için etrafında sadece belli insanlar vardı, daha korunaklıydı. Gerçek hayata bir anda açılınca ne olduğunu şaşırıp sudan çıkmış balık gibi oldu. Zaten çok saf, çok kırılgan bir kız olduğu için duygularını ağlayarak, bağırarak tam bir ergen gibi yaşıyor.
SEYİRCİ DİZİDE SU’YU CENK KARAKTERİNDEN ÇOK KELEBEK’LE Mİ YAKIŞTIRIYOR?
Kesinlikle, herkes sosyal medyadan niye o Cenk’lesin, Cenk seni aldatıyor diye mesaj atıyor. Kelebekle olmamı istiyorlar çünkü Kelebek’in o naif aşkım görüyorlar. Ben de her izlediğimde Kelebek için üzülüyorum. Bir de Su, bu zengin bu fakir gibi düşünen bir kız değil, öyle bir algısı da yok. Çünkü bazı konularda hala çok saf, çok babacı olduğu için daha çok babasına inanıyor. Babası o kadar yalan söylüyor ama o ona inanmaya devam ediyor. Kelebek’e karşı da bir şeyler hissediyor, bu yüzden kafası çok karışık. Kendi içinde bu durumu çözmeye çalışıyor.
BODRUM’A GİTMEDEN ÖNCE DE SPOR YAPIYORDUNUZ, NE ZAMANDIR NELER YAPIYORSUNUZ?
Ben biraz maymun iştahlıyım. Küçüklüğümden beri o kadar çok kursa gittim ki. Kısa bir süre baleye gittim, sonra basketbol, voleybol, karate ve son olarak iki sene tenis oynadım. En çok tenis oynadım herhalde sonra lisede 15 yaşındayken voleybol takımına girdim.
İlk çalışmalarda omzum çıktı. Hani bir kere yerinden oynadı mı devam eder ya, bugüne kadar beş kere falan çıkmıştır. Hatta ilk işimin setinde de çıktı. O yüzden çok korkuyorum spor yapmaktan veya ağır bir şey kaldırmaktan. CrossFit’i seviyorum ancak hafif egzersizlerini yapıyorum, hep omzumu güçlendirmeye yönelik egzersizler yapıyorum. Dolayısıyla artık ne tenis oynayabiliyorum ne voleybol. Topu elime alıp atsam anında çıkıyor. Yogaya başladım bu arada, pilatese de başlamak istiyorum. Bodrum’da bol bol yürümeye özen gösteriyorum. Günde en azından bir 6-7 km yürüyorum ki sporsuz kalmayayım.
ACIYA DAYANIKLI MISINIZ?
Hiç değilim. Omuz çıkmalarını böyle rahat anlatıyorum ama düşmanımın bile başına gelmesin. Her çıktığında ilk defa çıkıyor gibi ve bende de hipermobilite var, yani kaslarım inanılmaz esnek. Aslında bu bir hastalık, çok fazla kas ağrısı yapıyor. Doktorum söylemişti, hipermobilitesi olanların hayatlarının sonuna kadar daha çok bireysel spor yapması gerekiyormuş. Takım sporlarında sakatlanma ihtimali çok yüksek. Sonuç olarak benim zayıflamak ya da fit olmak için değil de kaslarımı kuvvetlendirmek, sağlığım için spor yapmam gerekiyor.
BU KADAR ÇOK DİZİ İZLEYEN BİRİ OLARAK FAVORİ DİZİLERİNİZ NEDİR?
‘Narcos’u çok seviyorum. Biyografi ve bilim kurgu dizilerinden de çok hoşlanıyorum. ‘Apocalyptic’i çok beğeniyorum. ‘The Suits’ gibi avukadık dizileri de favorilerim arasında. Daha masalsı, ‘Once Upon A Time’ gibi dizileri çok seviyorum. O kadar çok ki izlediğim, piyasadaki tüm dizileri izleyip, bitirip yenilerine başlıyorum.
BESLENMENİZE DİKKAT EDİYOR MUSUNUZ?
Çok çabuk kilo alıp veren bir yapım var. Üstelik çok kolay ödem topluyorum.
İtiraf etmem gerekirse yaklaşık bir aydır pek bir şey yemiyorum, hem Altın Kelebek ödül töreni, hem dizi, hem de Formsante çekimi. Söylediğim gibi vücudum kolayca şişkinlik yaşayabiliyor, dikkat ederek rise girmek istemedim.
İki-üç yıldır hangi besine intoleransım var, yok takip ediyorum. Mesela nişasta, beni mahvediyor, bu yüzden patates yiyemiyorum. Baklagillerdeki rafinoz şekeri de beni mahvediyor. Sebze yiyorum ama haşlanmış sebze yemem gerekiyor. Salata yesem çiğ sebze beni çok kötü yapıyor. Haşlanmış sebzeler en çok yediklerim arasında. Çok fazla süt ve süt ürünleri de yemiyorum. Laktozsuz yoğurt, badem sütü gibi seçenekleri tercih ediyorum.
PEKİ SAĞLIĞIN İÇİN DÜZENLİ TÜKETTİĞİN BİR İÇECEK VAR MI?
Bana en iyi gelen mate çayı. Yeşil çayı da çok seviyorum ama tansiyonumu düşürüyor. Sabahları aç karnına bir bardak filtre kahve içiyorum, gün içinde başka hiç içmiyorum. Matenin iyi tarafı ise yan etkisi olmaması, içerisindeki kafein çok az. Ödemimi gidermeye yardımcı oluyor ve enerji veriyor. Bu arada Bodrum’a gittik, stoklu çektiğimiz için üç ay ara verdik.
Boş durmayı hiç sevmem dolayısıyla İstanbul’a dönünce iki aylığına pastacılık kursuna gittim. Pasta yapmayı ve bu tarz programları izlemeyi çok seviyorum ama süt ürünleri beni mahvediyor. O yüzden öğrendiğim pastaları yapıp arkadaşlarıma, Okan’a yedirmeyi çok seviyorum.
CİLT BAKIMINIZ İÇİN NELER YAPARSINIZ? BU ARADA SAÇLARINIZ DA UZUN VE SAĞLIKLI GÖZÜKÜYOR?
Haftada bir bakım yaptırmaya çalışıyorum onun dışında çok özel bir şey yapamıyorum. Set yoğun olduğu için çok işlem görüyor. O yüzden ısıya karşı koruma spreylerinden sıktırıyorum ki daha az zarar görsün. Cildim için ise evde kendi maskelerimi uyguluyorum. Annem doğal karışımlar yapmayı çok sever, Şamanlar gibi bir sürü karışımları var. Mesela bal ve tereyağını karıştırıp yaptığı bir tarif var, hakiki zeytinyağının hem saça hem de yüze çok iyi geldiğini söylüyor. Bakımın dışında diyelim dişim ağrıdı, ılgın ağacının suyunu kaynatıyor; bu da diş etlerine çok iyi geliyormuş.
DİZİ SONRASI İÇİN PLANLARINIZ VAR MI PEKİ?
15 yaşmda bir şiir kitabı çıkardım.
Şimdi yenisi için bir yayıneviyle toplantı yapacağım. Daha iyi şeyler üretmek istiyorum, Bodrum bana o ilhamı verdi.
Boş günlerimde yazı ve denemeler yazıyorum. Oyunculuk anlamında da New York Film Akademisi’ne gitmeyi istiyorum. Hatta tüm ayarlamalar yapıldı, setimiz erken başladığı için gidemedim. Diziden hemen soma yapacağım ilk şey bu olacak.
SPORCU BİR ERKEK ARKADAŞININ OLMASI MOTİVASYONUNU ARTIRIYOR MU?
inanılmaz. Okan ve arkadaşlarının zaten Velotürk adında bir bisiklet grubu var. Çocuklara bisiklet yardımı yapıyorlar. Ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Hatta onlarla birlikte çocuklara bisiklet vermeye gitmiştik, o kadar duygulanmıştım ki… Tüm yazımız bisiklet yarışı izleyerek geçti, şimdi bana da bisiklet yapılıyor. Ben de bayağı heveslendim ve özendim. O sporcu olduğu için spor yapmaya beraber gidiyoruz, egzersiz anlamında ondan çok şey öğreniyor ve motive oluyorum. Aslında ben daha ev kuşuyum, İngilizce’yi de yedi yaşında kendi kendime dizi izleyerek öğrendim. Oturayım, açayım Netflix’i, kolaylıkla bir sezonu bitirebilirim.