Çalışan Anne Çocuğunun Huysuzluğunu ve inatçılığını Doğru Okumalı
Kendisini güvende hissetmeyen, anneyi kaybetmekten korkan çocukta huysuzluk, uyku ve yeme bozuklukları, kabızlık, inatçılık, saldırganlık gibi bir takım davranış bozuklukları ortaya çıkar. Annenin işe başladığı ilk günlerde çocuğun gösterdiği bu olumsuz davranışların altında anneyi kaybetme korkusu vardır. Çocuğa bakacak kişi en yakını da olsa, çok tecrübeli, cana yakın, çocukları seven bir bakıcı da olsa çocuktaki anneyi kaybetme korkusunu gidermeye yetmez. Annenin: “Oğlum/kızım seni çok seviyorum, ama çalışmak/işe gitmek zorundayım. Ben işte iken anneannen/ Ayşe teyzen sana çok iyi bakacak” demesi çocuğu ikna etmeye yetmez.
Çocuk annenin neden çalışmak zorunda olduğunu anlayamaz. “Annem beni sevse/bana değer verse yanımda olur/ bırakıp gitmez” diye düşünür. Çocuğun korkusunu ve bunun yansıması olan olumsuz davranışların sebebini yetişkin mantığı ile anlayamayız. Eğer anne kendisini çocuğun yerine koyar, bütün bu olumsuz davranışların altında yatan gerçek sebebin “anneyi kaybetme korkusu” olduğunu anlarsa; çocuğundan ayrı iken kendisinin de duyduğu korkuyu doğru okursa çözüm bulması kolaylaşacaktır.
Eğer çocuğun olumsuz davranışları anne işe başladıktan ve çocuk bakıcısına alıştıktan sonra ortaya çıkmışsa; soruna farklı açıdan bakmamız, çalışan anne ile bakıcı arasındaki ilişkiyi gözden geçirmemiz gerekecektir. Anne, çocuğun bakıcısına bağlandığını, onu sevdiğini, işten döndüğünde çocuğunun fazla sevinmediğini, bakıcısına yakın durmaya devam ettiğini görünce bakıcıyı kıskanır, çocuğuna sahip çıkıp kendisinden soğuttuğunu düşünürse bakıcıyı uyarma gereği duyacak, ona soğuk davranacaktır. Annenin bakıcıya soğuk davrandığını gören çocuk depresyona girecek, davranış bozuklukları gösterecek, anneye sorun çıkarmaya başlayacaktır.
Akıllı bir anne, bebeğe bakacak kişinin, iyi hizmet verebilmesi için çocuğu sevmesi gerektiğini bilir. Bakıcının bebeği sevmesi onu sahiplendiği anlamına gelmez. Anne, bebeği sevdiği ve iyi hizmet verdiği için bakıcıya teşekkür etmeli, bebeğin/çocuğun yanında ona iltifat etmelidir. Bakıcı sabah geldiğinde: “Hoş geldin Ayşe teyzesi. Kızım seni çok seviyor Ayşe teyzesi. Kızım seni görünce çok sevindi Ayşe teyzesi” demeli, bakıcı akşam evine giderken de: “Kızım sana güle güle diyor, el sallıyor, öpücük veriyor Ayşe teyzesi. Sabah görüşürüz, iyi akşamlar” demelidir. Anne ile bakıcının iyi anlaştığını gören bir çocuk anneye fazla sorun çıkarmayacaktır.
Annesi bize saçları dökülen, yeme ve uyku bozuklukları gösteren 4 yaşlarında bir kız çocuğunu getirmişti. Çocuk doktoru gerekli testleri yaptıktan sonra bu rahatsızlıkların psikolojik olduğunu, çocuğu bir psikologa götürmelerini söylemiş. Yaptığımız aile araştırmasında annenin 4 bakıcı değiştirdiği, çocuğun bu değişikliklere uyum sağlayamadığı için depresyona girdiği ortaya çıkmıştı.
Çocuğun olumsuz davranışları birden bire ortaya çıkmaz. Çocuk ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını normal yollarla ifade etmeyi dener. Ancak bu ifade şekli çocuk mantığı ve çocuk diliyle olduğu için anne tarafından anlaşılmamış veya yanlış anlaşılmış olabilir. Örneğin annenin bakıcıyı sevmediğini, ona karşı iyi davranmadığını, bakıcısının üzüldüğünü gören çocuk onu kaybedeceğinden korkar. Annesinden uzaklaşır, bakıcısına daha çok yaklaşır. Bu davranışın sebebini doğru okuyamayan anne bakıcıya daha fazla kızmaya başlar. Ortaya bir kısır döngü çıkar. Sorun çözülemediği gibi daha da zorlaşır. Psikolojik yardım almaktan başka çare kalmaz.
Psikolog anneyi dinledikten ve aile araştırması yaptıktan sonra anneye tutum değiştirmesini, bakıcıyı kıskanmak yerine “Çocuğumu seviyor, çocuğuma iyi hizmet veriyor, çocuğum ona bağlanmış, çocuğum güvende” diye düşünmesini, bakıcıya hizmetinden dolayı teşekkür etmesini, samimi ve içten davranmasını tavsiye edecektir. Bakıcı gittikten sonra annenin öncelikli işi/görevi bebeğin/çocuğun ihtiyaçlarının giderilmesi olmalıdır. Böylece çocuk, bakıcısı gittikten sonra da korumasız olmadığını, güvende olduğunu hissedecek anneye sorun çıkarmayacaktır.