Besinsel Olmayan Yapay Tatlandırıcılarla Kaloriyi Azaltmak

Besinsel Olmayan Yapay Tatlandırıcılarla Kaloriyi Azaltmak

Rapor edilen, sistematik olmayan veriler dikkatle kontrol edilen çalışmalar tarafından doğrulanmamıştır. Bu elbette sorunların gerçek olmadığı anlamına gelmez ancak pek çok vakada belirtilerin aspartamdan kaynaklanmadığını ima eder. İnsanlar kolaylıkla belirlenemeyen sebeplerden dolayı düzenli olarak baş ağrısı, mide rahatsızlığı, sancı ve ağrılardan şikâyet edebilir. Bu sorunlardan biri başgösterdiğinde aspartam kullandıklarını anımsıyorlarsa tatlandırıcının bunlardan sorumlu olduğu düşünülebilir. Hatta pek çoğu aspartam hakkında çıkan olumsuz haberlerden bile etkilenmiş olabilir.

Bu alanda belki de yürütülen en iyi çift-kör çalışma bile aspartamın etkisini bulmakta başarısız oldu. Dr Paul Spiers ve Massachusetts Teknoloji Ens-titüsü’ndeki çalışma arkadaşları deneklere günde bir düzine diyet içeceğin içindeki miktara eşit dozda aspartam verdi ve beyin dalgalarında, ruh halinde, hafızada, davranışlarda ya da psikolojide herhangi bir değişiklik kaydetmediler. Baş ağrıları, yorgunluk ve mide bulantısı şikâyetleri aspartam ve plasebo gruplarında eşit sıklıkta dile getirildi. Aspartam karşıtları endüstriden finan-sal destek aldıklarını öne sürerek bu çalışmaya gölge düşürdü. Ancak tatlandırıcı araştırması yapan araştırmacılar fınansal desteği nereden alacaklardı? Ampül üreticisinden mi? Ödenek alması bir araştırmacının her zaman satın alındığı anlamına gelmez.

Aspartamın olumsuz etkileri olduğunu bulan bazı araştırmalar da var tabii ki. En azından bir araştırma aspartama karşı duyarlı olan bireylerde kurdeşen ve şişme gibi alerji belirtilerini doğrulamıştır. Alerjinin nasıl ortaya çıktığı net değildir çünkü aspartamın bileşenlerinden hiçbirinin alerjik reaksiyona yol açma kapasitesi olduğuna inanılmamaktadır. Aspartam dekompoze olurken meydana gelen bir bileşen olan diketopiperazinin bundan sorumlu olabileceği öne sürülmüştür. Bu durumda bazı tüketicilerin gerçekten de olumsuz etkiler yaşamış olma olasılığı vardır. Ateş olmayan yerden fazlasıyla duman çıkmış gibi görünmektedir.

Ancak Betty Martini gibilere kulak verirseniz karşı karşıya olduğumuz ufak bir yangın değil bir cehennem ateşidir. Özür dilerim, “Doktor” Martini demem gerekiyordu, internete doldurduğu geniş literatürün altını böyle imzalıyor. Ne de olsa Martininin hiçbir yetkisi olmayan dini bir enstitüden aldığı beşeri bilimler fahri doktorası bulunuyor. Hiçbir bilim dalından diploması olmamasına rağmen “aspartam hastalığının dünyanın her yerinde milyonlarca insanın yaşamını mahvettiğine hükmediyor. Martini, bilimsel geçerliliğe sahip bazı gerçekleri ortaya atıyor ve daha sonra bunları tanınmaz hale gelecek şekilde bozuyor. Kesinlikle çok hırslı ve davasına yürekten bağlı.

Örneğin Bayan Martini çok doğru olarak vücuttaki metanolün metabolize edilince formaldehide dönüştüğünü öne sürüyor ancak sonra metanol/for-maldehidin canlı organizmalardaki en güçlü organik kök olduğu ve dokuları plastiğe çeviren polimerize edici bir madde olduğuna dair hayret verici bir ifade ortaya atıyor. Bu, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar saçma. Ayrıca hiçbir kanıt olmadan Baltimore Oriole takımının atıcısı olan Steve Bechler’in ölümünün kilo kontrolü için kullandığı efedradan değil, aslında aspartamdan kaynaklandığı ve “kalbini mahvettiği” sonucuna varıyor. Ha bir de göğüslere takılan silikonla bağlantılı sorunların nedeni de elbette aspartam. Martini’ye göre bu gerçek hiçbir zaman günışığına çıkmadı çünkü potansiyel haber kaynaklarına sus payı verilmişti.

Martini farkında değil ancak bu tür aptalca atıp tutmalarla onun nefret dolu ve kışkırtıcı sözleri birleşince kendi kuyusunu kazıyor. Çoğu saçmasapan anlamlara gelen kendi “gerçekleriyle” yüzleştirilince hepsini elinin tersiyle itebilir. Her ne kadar Martini’nin akli sisteminin tamirata şiddetle ihtiyacı olsa da aspartamın sözde olumsuz reaksiyonlarıyla ilgili böylesine büyük miktarda sistematik olmayan kanıt toplayabildiği için övgüyü hak ediyor. “Atletler dört bir tarafta yere sinekler gibi yapışıp kalıyor çünkü aspartam kardiyak kondüksiyona hasar veriyor” tarzındaki suçlamalarının çoğu çocuksu olarak değerlendirilerek dikkate alınmayabilir. Ancak bazıları var ki dikkate alınması gerekiyor. Bilimsel çalışmaların büyük çoğunluğu aspartama sağlam raporu verirken çok azı aspartamın baş ağrıları, görme bozuklukları ve ruh halinde değişimlere yol açabileceğini öne sürdü. Endüstrinin sponsor olduğu çalışmaların tamamı aspartamı güvenli bulurken bağımsız yapılan çalışmaların yüzde 90’ının olumsuz etki yaratma potansiyeli olduğunu söylemesi dikkate değer. Tabii ki en önemlisi potansiyel kanserojen endişesinin artması.

Daha önce MSG karşısında verdiği mücadeleden dolayı karşılaştığımız Was-hington Üniversitesinden Dr John Olney, Amerikan halkının aspartam kullanmaya başlamasına paralel olarak beyin tümörü oluşumunda artış olduğunu iddia ederek tehlikeye ilk dikkat çeken kişiydi. Diğerleri bu artışın aspartam çıkmadan sekiz yıl önce başladığını ve aspartam kullanımı birdenbire yükselirken inişe geçtiğini kanıtladı. Betty Martini’nin bu görüş ayrılığına yanıtı, FDA’nm ve birçok araştırmacının tatlandırıcı üreticileri tarafından satın aldığı yönünde oldu. 1997’de Journal ofthe National Cancer Institute’de bir makale yayınlayarak hepsi 19 yaşın altında olan 56 beyin kanseri hastasından aspartam kullanımıyla ilgili topladıkları bilgiyi 94 kontrol deneğinin kullanımıyla karşılaştıran California’lı araştırmalar için de büyük olasılıkla aynı şeyi söylerdi. Tümörlü hastaların aspartam tüketimiyle bir ilgisi yoktu, annenin aspartam tüketmesi emzirilen ya da emzirilmeyen çocuklarda riski yükseltmiyordu.

European Ramazzini Foundation of Oncology and Environmental Sciences’ta itibarlı bir kanser araştırmacısı olan Dr Morando Soffritti, yakın zamanda yaptığı ve 1900 sıçanı doğumlarından ölümlerine kadar çeşitli miktarlarda aspartamla besleyerek gözlemlediği çok ses getiren araştırmasında kanser konusunda ortalığı karıştırdı. Günde üç litre diyet gazoza eşdeğer bir miktar aspartamın hayvanlarda olağanüstü yüksek oranda lenfoma ve lösemi ile bağlantılı olduğunu buldu. Korkutucu bir sonuç. Ancak verilerde bazı şüpheli tutarsızlıklar vardı. Örneğin dişi sıçanlar kanser bakımından doza bağlı bir tepki vermediler ve en uzun yaşayan bazı sıçanlar en çok aspartam kullananlardandı, bunlara günde 1750 kutu diyet gazoza eşit miktarda aspartam verilmişti. Buna rağmen Avrupa Gıda Güvenliği Müdürlüğü gibi yasa koyucu kurumlar Soffritti’nin kanıtlarını dikkatle inceleyip yasal düzenlemelerde bazı değişikliklerin gerekli olup olmadığını kontrol etmeye karar verdi. Verileri gözden geçiren bağımsız bilimadamları heyeti çalışmada aspartamın sıçanlarda lösemi ve lenfoma oranlarını yükselttiğine dair varılan sonucun yanlış olduğunu gördü ve bazı metodolojik kusurların altını çizdiler. Toksilog heyeti ayrıca aspartamın güvenliğiyle ilgili başka herhangi bir inceleme yapılması için hiçbir neden görmediklerini de vurguladı.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir