Arı ve düşmanları
Arılar kendi ürettiği baldan tüketerek yaşamlarını sürdürürler. Kovanda bazen bal kıtlığı yaşanabilir. Bu durumda işçi arılar, tasarruf için erkek arıları öldürmeye kalkışır. Erkek arılar bunu erken hissedebilir ise kovanı terk eder. Arılar kovana zarar verebilecek ter türlü tehlikeye karşı savaşmaktan çekinmezler. Bazen iki kovan arasında veya kovana dışarıdan gelen başka bir grup arasında savaş çıkar. Kovan sakinleri savaşı kaybetmiş ise varını yoğunu terk edip bölgeden uzaklaşır. Arılar gerekli ihtiyaçları toplamak için kovandan ayrılırken, nöbetçi tayini yaparak kovanı korumaya çalışırlar. Arıların çok sayıda düşmanı, balın da çok sayıda taliplisi vardır. Arıların en büyük düşmanı, yine tabiî yapının en büyük düşmanı olan insandır.
Arı, insan ve tabiî yapının devamını sağlamak için çalışır. İnsan ise bu büyük ödüle karşı, tıpkı Yaratıcıya (c.c.) yaptığı gibi nankörlük eder. Bitkilere sıkılan zararlı tarım kimyasalların, hibritleştirilerek fıtrî yapısı bozulmuş ürünlerin, hücreye eklenen antibiyotik veya zehirlerin, ardar için ölümcül sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Türkiyede arıcılar, son yıllarda sık sık sebebi belirsiz arı ölümlerinden şikâyet etmeye başladılar. Meselâ, 2009 yılında Kuşadası’nda, 6 gün içinde 9 bin kovandaki 350 milyon arının aniden öldüğü görüldü. Aydın Arıcılar Birliği, bazı tarlalardaki ayçiçeklerine konan arıların bir kısmının kovanına ulaşmadan, bir kısmının ise kovana ulaşır ulaşmaz öldüğünü açıkladı. Arı ölümlerine neden olanın; çevrede zararlı ilaçların kullanılması ve bölgede GDO’lu soya, kanola ve ayçiçeği ekimlerinin yapılması olduğu söyleniyor.
Arıcılık Gelişim Uzmanı Prof. Dr. Muhsin Doğaroğlu, “Bu ölümler, doğal dengenin bozulduğunun işareti olması açısından önemlidir. Dünyada tozlanma zorunluluğu olan bitkilerin, tozlanmasının yüzde 85’ini bal arısı yapıyor. Bu ölümler, arılar sayesinde edindiğimiz ürünlerin yok olmasının da işaretidir” diyerek gözlemlerini anlatıyor: “GDO’lu mısır, glikoz ve fruktozlu, arı yemi/arı keki yedirilen arıların fizyolojisinin bozulduğuna dair araştırma ve arıcı gözlemleri vardır. Ayçiçeğinde, hiç döllenmeyen tarlalardaki verime göre, arılarla yeterli döllenen tarlalardaki verimin beş kat arttığı görülmektedir.”™ Hâlbuki, kovanda bir miktar balı bile arıya çok gören insan, arıyı, kışın şeker ve GDO’lu glikozla beslemeye çalışmaktadır. Bu da arıları dayanıksız kılmakta, yarısının kışı çıkaramadan ölmelerine neden olmaktadır.
Einstein haklı mı çıkacak?
Ünlü bilim adamı Albert Einstein, insanlığın varlığının devamının arılara bağlı olduğunu “Arılar yok olduktan 4 yıl sonra da, insanlık yok olacak” cüm lesiyle özetliyor. Son yıllarda artan tarım kimyasalları, hibrit ve GDO’lu ekimler ile artan çevresel kirlilik, arıların yaşam alanlarını daralmakta ve ölümlerine neden olmaktadır. Bu da, arıları dolayısıyla insan ve diğer canlıları büyük bir tehlikeye sürüklemektedir. Son yıllarda, özellikle kış dönemi sera ürünlerine arılı’ ibaresiyle arı resmi olan etiketler ekleniyor. Bu etiketler, bitki tozlaşmasının arılar tarafından sağlandığını anlatmaya matuftur. Ancak, doğruluğu son derece tartışmalıdır. Nasıl olsa denetim yok denecek kadar azdır ve bu kadar yalanı denetleyip, ceza verecek kimse de yok. O halde, etiketin kullandması sıradanlaşmış yalanlardan sadece biri olarak kalır.