Genç Kadınların Korkulu Rüyası Kelebek Hastalığı

Genç Kadınların Korkulu Rüyası Kelebek Hastalığı

Otoimmün hastalıklar grubunda yer alan SLE yani kelebek hastalığı, yakın ve düzenli doktor takibi gerektiriyor. Yüksek oranda doğurganlık çağında rastlanan bu hastalıkla mücadele eden kadınların, çocuk sahibi olmadan önce mutlaka doktoruna danışması gerekiyor.

Herkes “Lupus” olarak bilse de aslında bu terim, geniş bir hastalık grubunu tanımlamak için kullanılıyor. Anlamı kurt olan bu kelime, aynı zamanda kurt ısırığı sonucu oluşmuş yara anlamını da taşıyor. Tek bir rahatsızlığı anlatmayan lupus, başlıca altı hastalığı ifade ediyor. Bunların içinde en büyük kısmı halk arasında “kelebek hastalığı” olarak da bilinen sistemik lupus eritematozus (SLE) oluşturuyor. Lupus olgularının yüzde 70’i bu tanıyı alıyor.

Bu gruptaki diğer hastalıklar; kronik kutaneöz lupus eritematozus, subakut kutaneöz lupus eritematozus, ilaç ilişkili lupus, neonatal lupus (yenidoğan lupusu) ile overlap (çakışma) sendromlarmdan oluşuyor.

VÜCUT KENDİNE SAVAŞ AÇIYOR

Kısaca SLE olarak tanımlanan sistemik lupus eritematozus, 15-45 yaş arasındaki kadınlarda görülen, ana özellikleri burun sırtından yanaklara doğru uzayan, güneşe maruz kalmakla artan, kızarıklık, eklemlerde ağrı, şişme, ateş, kilo kaybı, böbrek tutulumu, akciğer, beyin, kalp ve kemik iliği gibi birçok organı etkileyebilen önemli bir hastalık.

Bu rahatsızlık; bağışıklık sisteminin, kişinin kendi vücuduna ait dokuları tanımada sorun yaşaması ve bunlarla savaşmasıyla ortaya çıkıyor. Bağışıklık sisteminin kendi dokularına zarar vermesi sürecine otoimmünite, bu sebeple oluşan hastalıklara da otoimmün hastalıklar deniyor. SLE’nin otoimmün hastalıkların en tipik örneklerinden biri olduğunu belirten Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nden İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Soy, diğerlerinin haşimato tiroiditi, romatoid artrit, Sjögren sendromu, Tip 1 diyabet ve vitiligo olduğunu söylüyor.

gebelikte-sle

DOĞURGANLIK ÇAĞINDA ORTAYA ÇIKIYOR

Kelebek hastalığının ortaya çıkış nedeni bilinmiyor. Ancak yapılan çalışmalara göre; genetik faktörler, enfeksiyonlar, hormonlar, UV ışınları, bazı kimyasal maddeler ile ilişkili olduğu düşünülüyor.

Bu faktörlerin etkisiyle, bağışıklık sistemi normal dışı işlevlerde bulunarak kendi dokularına karşı savaş vermeye başlıyor. Prof. Dr. Soy, erkeklere oranla kadınlarda 9-10 kat daha fazla görülen bu hastalığın risk grubunda doğurganlık çağındaki kadınların yer aldığını söylüyor: “Kelebek hastalığının 15 yaşından önce ve menopozdan sonra gelişme olasılığı az. Ancak gebelik süresinde ya da doğum kontrol hapı kullanımı gibi durumların varlığında mevcut hastalığın alevlenmesine rastlanabiliyor. Bu ve benzeri birçok veri, hastalığın gelişiminde hormonların büyük önem taşıdığını gösteriyor.”

TETKİKLER BELİRTİLERE GÖRE SAPTANIYOR

Hastalık; açıklanamayan eklem ağrıları, deride ve özellikle de güneş gören alanlarda kızarıklıklar, ateş, kilo kaybı gibi yakınmalarla kendini gösteriyor. Bu şikayetlerle bir uzmana başvuran hastanın detaylı öyküsünün alınmasının ardından, fiziki muayenesinin yapılması gerekiyor. Sonrasında genel biyokimyasal testler, idrar testleri, Anti-Nükleer Antikor (ANA), ENA, anti-dsDNA, kompleman düzeyleri, bazı virüslere yönelik araştırmalar, akciğer grafisi gibi birçok tetkik de yapılıyor. Duruma göre ek tahliller ile varsa deri lezyonundan biyopsi istenebiliyor. Böbrek tutulumu olduğu düşünülen hastalara böbrek biyopsisi yapılması da gerekebiliyor.

DOKTOR İLE HASTANIN YAKIN İLİŞKİSİ ÖNEMLİ!

Yapılan tetkikler sonucu kelebek hastalığı yani SLE tanısı alan hastaları birçok iltihaplı romatizma hastalığında olduğu gibi uzun ve karmaşık bir tedavi süreci bekliyor. Tedavi kapsamında hastaların uzun süre güneşe maruz kalmaktan kaçınması, düzenli bir hayat sürmesi, enfeksiyonlara karşı önlem alması, aşı yaptırması, sağlıklı beslenmesi, kimyasal içerikli gıdalardan uzak durması ve aşırı stresten kaçınması öneriliyor. Ayrıca düzenli takiplerin aksatılmaması, ilaçların hekime danışmadan kesilmemesi ve gebelik planı yapan kadın hastaların bununla ilgili mudaka doktoruna danışması gerekiyor.

Tüm vücudu etkiliyor!

Prof. Dr. Mehmet Soy, kelebek hastalığının vücuttaki birden çok sistemi etkilediğini belirterek, bunları şöyle sıralıyor:

• Açıklanamayan ateş, kilo kaybı gibi bünyesel belirtiler,

• Deri-mukozalarda yaralar,

• Eklem ağrısı ve şişmesi,

• Hematolojik (kan) bulgular,

• Böbrek, akciğer, merkezi sinir sistemi tutulumu ve diğerleri…

“AĞIR SEYREDEBİLEN, VÜCUTTA BİRÇOK ORGAN VE DOKUYU ETKİLEYEBİLEN OTOİMMÜN MEKANİZMALARLA OLUŞAN SLE YANİ KELEBEK HASTALIĞI, TEDAVİ EDİLMEZSE HAYATI TEHDİT EDEBİLİYOR. BU NEDENLE YAKIN VE DÜZENLİ TAKİPTE OLUNMASI, HASTALARIN EN KÜÇÜK TERSLİK HALİNDE HEKİMİNE BAŞVURMASI VE TEDAVİLERİNİ AKSATMAMASI GEREKİYOR. HEKİME DANIŞMADAN İLAÇLARIN KESİLMEMESİ, GEBE KALINMAMASI ÖNEM TAŞIYOR.”

GEREKTİĞİNDE KORTİZON DA KULLANILIYOR

Kelebek hastalığının tedavisinde, özellikle organ tutulumu olan hastaların yüksek doz ve uzun süreli kortizon kullanması gerekebiliyor. Kortizonun vücudumuzda normalde bulunan ve yokluğunun yaşamla bağdaşmayan bir hormon olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Soy, böbreküstü bezlerinden salman bu hormonun karbonhidratiar (kan şekeri), lipitler (kolesterol), protein metabolizması ve bağışıklık sistemi başta olmak üzere hemen tüm sistemler üzerine etkili olduğunu söylüyor: “Bağışıklık sistemi üzerine etldleri nedeniyle iltihaplı birçok romatizmal hastalığın tedavisinde çeşitli doz ve sürelerde kullanılsa da halk arasında kortizon kullanmanın kesinlikle zararlı olduğu şeklinde yaygın bir yanlış inanış var. Elbette her ilaç gibi kortizon da gereksiz yere kullanıldığında zararlı olabiliyor. Ancak bu hastalık başta olmak üzere birtakım rahatsızlıklar kortizon kullanılmadığı takdirde hastaya daha fazla zarar verebiliyor. Örneğin; hastanın aktif SLE’si var ve rahatsızlığı böbrek, beyin ya da diğer bir organı tutmuşsa yüksek dozda kortizon kullanılmaması yaşam kaybına varan sonuçlara yol açabiliyor. Gerektiğinde, hekimin önerdiği dozda ve sürede kortizon kullanılabiliyor.”

Kortizonlu ilaç kullanırken doktorun önerilerine uyup, tuzsuz, yağsız, şekersiz ve unsuz beslenmeye yönelerek, proteinden zengin gıdalar yemek gerekiyor. Ayrıca güçlü potasyum, süt ve süt ürünleri tüketilmesi öneriliyor. Bu ilaçların zararlı etkilerinden korunmak için yürüyüş gibi sporlar yapıp, enfeksiyonlardan korunmak da önem taşıyor.

HEDEFE YÖNELİK TEDAVİLER UYGULANABİLİYOR

Bu hastalığın tedavisinde sıkça kullanılan bir diğer ilaç ise halk arasında sıtma ilacı olarak da biliniyor. Uzun vadede kalp-damar sistemi üzerinde de olumlu etkileri olması nedeniyle, aksi bir durum olmadıkça her kelebek hastasının bu ilacı almasında yarar olduğu belirtiliyor. Ayrıca periyodik olarak göz muayenesinden geçmenin de ihmal edilmemesi gerekiyor. Özellikle organ tutulumu olan hastalarda kullanılan birçok mevcut ilacın yanı sıra moleküler hedeflere yönelik yeni tedaviler de geliştiriliyor. Klasik tedavilere dirençli, seçilmiş olgularda bu tür ilaçlar kullanılabiliyor.

Doğum kontrolü önemli!

Kelebek hastası kadınlar için gebelik yüksek risk taşıyor. Dolayısıyla bu hastaların doğum kontrolü de büyük önem kazanıyor. Doğum kontrolünde uygulanan takvim metodu gibi doğal yöntemlerin güvenilir olmadığını belirten Prof. Dr. Mehmet Soy, “Bariyer metodu kullanılabilir ama mekanik problemler (delinme, yırtılma gibi) nedeniyle güvenilir değil. Hormonlu ya da bakırlı rahim içi araçlar, aralıklı takipte olmak kaydıyla güvenle kullanılabiliyor. Doğum kontrol hapları eskiden çok sakıncalı kabul edilse de yapılan yeni dönem çalışmalarda bazı özel durumlar haricinde kullanılabileceği belirtiliyor. Aktif nefrit, antifosfolipit antikorları pozitif olan ve sigara içenlerin ise östrojen içeren preparatlardan kaçınması önem taşıyor” diyor.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir