Doğru Nefesle Kilo Kontrolü
DOĞRU NEFESLE KİLO KONTROLÜ
Yaşam ve Nefes Koçu
VOLKAN ULUSAN
Güler yüzlü, sempatik, genç bir bayan. Henüz 30’larınm başlarında… Oldukça kilolu… Uç kat merdiveni çıkarken oldukça yorulmuş, nefes almakta zorlanıyor. Çayını ikram edip, yorgunluğunu aldıktan sonra, hikayesini soruyorum. Aynen tahmin ettiğim gibi; “Kendimi bildim bileli rejim yapıyorum” diyor, “ama hiç bu kadar kilolu olmamıştım.” Özellikle son birkaç yıldır defalarca rejime, spora başlamış, kilo vermeyi denemiş… Olamamış. “Hatta kilo vermeye çalıştığım dönemde, daha da çok kilo aldım” diyor. Gitmediği diyetisyen, doktor kalmamış. Ameliyat olmayı bile düşünmüş. Bütün ümitleri tükenince bana gelmiş… Kan şekerine baktırıp baktırmadığını soruyorum. Bu bilgi benim için önemli. Eğer biyolojik bir problem varsa mutlaka uygun tedavi yapılmalı. “Bütün değerlerim normal” diyor. Doktor sadece “Az ye” demiş. Bu da onda iyice moral bozukluğu yaratmış…
“Problemim hep aynı” diyor, “yemeyi durduramıyorum”, Başlangıçta çok yediğini düşünmüyormuş, bir diyetisyen yediklerini yazmasını isteyince durumunu fark etmiş, yine de durduramamış çok yemeyi, içinde bir yerlerde bir tür açlıktan bahsediyor. Konuyu değiştirip, çocukluğuna, genç kızlığına getiriyorum. Okul hayatı, aile hayatı, sosyal yaşantısı… Çok güzel bir çocukluğu olduğunu, ailesinin kendisini çok sevdiğini, öğrenim hayatında çok başarılı olduğunu anlatıyor.
Okulla ilgili güzel anılarını soruyorum. Aklına bir şey gelmiyor (!) Belli belirsiz konuyu değiştirme çabası… Cımbızla alıyorum kelimeleri ağzından… Önümüzde bunları çözmek için bolca zaman var. Konuyu değiştirmesine izin veriyorum. Kontrolü ele aldığını düşündüğünde bedenindeki gerginlik azalıyor. Probleminin çözümünde yardımcı olup olamayacağımı öğrenmek istiyor. Kendisine, bu yolun uzun ve zorlu bir yol olduğunu ancak bu yolda beraber olduğumuzu, ikimizin ortak çabası ile bu konuyu çözebileceğimizi anlatıyorum.
Nasıl çalışıyor bu nefes olayı?
ikinci görüşme eğitim günümüz. ‘Nefes’in kendisine nasıl yardımcı olacağını anlatacağını. Önce tahta başında ona Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemi’ni tanıtıyorum. Bu sistemlerin mağaralarda yaşadığımız günlerden bu yana etkin olduğunu, sistemin gerçek amacının bizleri dış tehlikelere karşı korumak olduğunu ve aradan geçen bin yıllara rağmen bu sistemlerin, hala aynı şekilde bedenlerimizi kontrol ettiğini öğretiyorum.
Sempatik Sistem bir tehlike karşısında devreye giren sistem… Günümüz koşullarında bu genelde stres ve kaygı durumunda ortaya çıkıyor ve görevi, bedeni bir savaş durumuna hazırlamak. Bir tehlike durumunda göz bebekleri büyüyor, nefes göğüste toplanıyor ve hızlanıyor, kan ise savaşmak veya kaçabilmek için büyük kas gruplarında toplanıyor… Günlük yaşamda genelde ellerde, ayaklarda soğuk terlemelerle farkına varılıyor.
Parasempatik Sistem ise bunun tam tersi, bedenin büyümek, dinlenmek ve yaralarını tamir etmek için kullandığı sistem… Uykuda olduğumuz sürenin çoğunda devrede olan sistem bu diyebiliriz.
Gün boyunca Sempatik veya Parasempatik Sistem, değişen oranlarda devreye giriyor. Ancak günümüzün zorlu yaşam koşulları, iş, trafik, depresyon w yaşanan travmalar bedenin kendini sürekli bir savaş durumunda hissetmesine ve sempatik sistemin gereksiz yere devrede kalmasına neden olabiliyor.
Kaygı ile korkunun farkını açıklıyorum. Korku gerçek bir durum karşısında verdiğimiz korunma tepkisi. Kaygı ise bir tehlike olmadığı halde bu tepkinin sürmeye devam etmesi hali.
Kaygının veya depresyonun uzun süreler devam etmesi veya yaşanan travmaların uzun süreler çözümlenmemesi halinde, beden ileride enerjiye ihtiyaç duyacağını düşünerek yağ depolamaya çalışıyor. İnsanın içinde bitmek tükenmek bilmeyen bir açlık duygusu yaratıyor. Özellikle uzun süreler rejim yapan insanlarda buna kıtlık psikolojisi de ekleniyor. İşte danışanımın yaşadığı da aynen böyle… Katı bir anne-baba, yaşanan travmalar veya lise yıllarının sosyal kaygıları, sürekli bir rejimle birleşince kaçınılmaz son! Beden, açlık baskısı arttıkça, kıtlık var kaygısıyla daha da çok acıktırıyor ve uzun yıllar süren, kronikleşen bir kilo problemi oluşuyor.
Danışanlarımın çoğu bedenlerindeki stresin farkında değil. İnsanlar dış yüzeye yerleştirilmiş bir ifadeyi (gülümseme) neşeli olmak olarak tanımlıyor. Ancak stres bu dış kılıfın çok altında, bedenin kendisinde hissediliyor. Yüz gülümsese bile kaslar geriliyor, nefes hızlanıyor. Sanki bizden bağımsız çalışan, farkında olmadığımız bir mekanizma var gibi…
Doğru nefes alma biçimini uygulayarak bu stresi kontrol altına alabileceğini, stres azaldığında bedeninin kendini güvende hissedeceğini ve sonuç olarak içindeki açlık duygusunun azalacağını anlatıyorum. Yaşamdaki neşenin artmasıyla beraber, artık bu savunma mekanizmalarına ihtiyaç duyulmuyor ve yavaş ama kararlı bir şekilde, kilo sağlıklı bir düzeye iniyor.
Nefes ile kimler zayıflayabilir?
Yakın dönemde geçirdiği bir ameliyat olup olmadığını, daha önce geçirdiği fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar olup olmadığını sorguluyorum. Meraklanıyor… Geçirmiş olduğu rahatsızlıkların bu çalışmaya engel olup olmayacağını sorguluyor. Birkaç sene önce apandisit ameliyatı olmuş, psikolojik bir rahatsızlığı ise yokmuş… Ameliyattan bu yana geçen sürenin iki yıldan fazla olduğunu öğrenince bir problem olmayacağını belirtiyorum. Bilinen bir rahatsızlığı varsa bu yöntemi uygularken hızlı gidilmemesi gerektiğini açıklıyorum.
Sonuç ne zaman alınacak?
“Hemen şimdi, bu seansta size stresinizi nasıl kontrol altına alacağınızı öğreteceğim. Ama öğrendiklerinizi düzenli uygulamanız, alışkanlık haline getirmeniz gerek. Bunun için ev ödevlerimiz olacak… Ve gelecek dersten itibaren de yıllar boyunca birikmiş travmalarınızı tek tek temizleyeceğiz.” Travma temizliği fikri onu rahatsız ediyor. Çocukluk yıllarında pek de bir problem yaşamadığından emin. “Hepimizin travmaları var” diye açıklıyorum.
“Bunların büyük olaylar olması gerekmiyor. Bazen öğretmenimizin söylediği ve çoktan unuttuğumuz bir söz, biz farkında olmadan hayatımızı şekillendirebiliyor.”
Hemen çalışmaya başlıyoruz. Onu hasta masasına yatırıp doğru nefesin nasıl alınacağını göstermeye başlıyorum. Önümüzde uzun bir yol ve yapılacak pek çok çalışma var.
Ve sonuç
Tam üç ay sürüyor çalışmamız. Sonuçta travma yaşamadığı düşünülen bu bedenden üzüntü ve hayal kırıklıklarıyla dolu pek çok gençlik anısı çıkıyor. Anıların bedeni bırakmasıyla beraber kilolarda yavaşça çıkıyor hayatından. Sadece çalışmalar sırasında bile dokuz kilo veriyor. “Sanki içimdeki açlık azaldı” diyor. Çalışmalarımızı tamamladıktan sonraki aylarda ise bir yedi kilo daha… Yaşam tarzı da değişiyor yavaş yavaş. Beslenme alışkanlıkları, sosyal çevresi… Bir yıl sonrasında sağlıklı bir ilişkisi olduğu haberini alıyorum. İlk kez kapıdan içeri girdiğinde dikkatimi çeken o sahte gülümseme gidiyor, yerine dış görünüşünde dingin ama kendinden emin daha mutlu bir insan geliyor…