Diyet ve Sağlıklı Yaşam

Diyet ve Sağlıklı Yaşam

DİYET VE SAĞLIKLI YAŞAM

Sanırım size daha önce şanslı kızlardan olmayıp hayatım boyunca kilo savaşı verdiğimi söylemiştim. Kaderin bir oyunu mudur bilmem ama hep de zayıf olmamı gerektiren meslekler seçtim; önce bale, sonra modellik… Düşünüyorum bu meslekleri seçmesem de sağlığım açısından yine bu fizikte, bu bedende olmayı tercih ederdim. Aradaki fark; kilo aldığım dönemlerde çok üzülmemek olurdu herhalde…

Yıllarca kendi kendime savaşımı verdikten sonra her nedense fazlasıyla geç alınmış bir biçimde profesyonel yardım almaya karar verdim. Böylece bana doğru beslenmeyi, sağlıklı yemeyi öğreten, aynı zamanda da arkadaşım olan Yelda Kahvedoğlu’yla tanıştım. Yelda’nın bana anlattıklarını burada anlatmam hem mümkün değil, hem de doğru değil. Onun da izniyle birkaç kaç ufak tüyoyu paylaşacağım elbette.

Diyet ve Sağlıklı Yaşam

İşe en önemli kuraldan başlayalım: Asla öğün atlamayın, ben ara öğünleri hayatıma sokarak büyük bir kazanım yaşadım. Tüm gün aç kalıp bir anda yüklendiğim öğünler yerine aralarda çiğ badem, ceviz ya da kuru kayısı yiyerek açlığımı bastırıyorum, kendimi dengeliyorum.

Meyve yiyerek şekeri sağlıklı yoldan bünyemize sokmak tabii ki doğru bir yöntem, ama meyve tüketimi çok dikkat edilmesi gereken bir husus. Canımız tatlı istedi diye oturup bir kilo üzüm yemek bizi formda tutmanın aksine kilo almamızı sağlar. Benim uygulayıp fayda gördüğüm yöntemim ise; meyveleri ufaksa 5 adet, orta boysa 1 adet, kavun ya da karpuz gibi büyük bir meyveyse 1 dilim olmak kaydıyla ara öğünlerimde tüketmek. Meyveyi yemekten sonra yemeği düşünüyorsanız, 45 dakika veya 1 saat geçmeden hiçbir meyveyi tüketmemeniz gerektiğini belirteyim de ona göre kendinizi planlayın.

Et ve tavuğun yanında bir kaşık da olsa yoğurt yemeliyiz, çünkü Yelda’dan öğrendiğime göre hayvansal gıdalarda yoğurt birbirini iyi etkiliyor.

Yelda’nın öğrettiklerinden en güzeli de ağzıma sürmediğim mercimekle ilgili. Sağolsun bu faydalı ve doyurucu protein kaynağı besini hayatıma soktu. Bol bol tüketmenizi tavsiye ederim.

Bütün bu kurallar tabii ki benim vücudumda yapılan ölçümlerle oluşturuldu. Bu sebeple her kişinin kendi ölçümlerine göre uygulaması gerekenler var. Kafadan yapılan ya da gazete, dergi ve internetten bulunan diyetlerle sağlıklı olunamayacağına, kişinin mutlaka diyetisyen yardımıyla rejim uygulaması gerektiğine inanıyorum, aynca belirteyim her diyetisyen çok pahalı değil, üstelik devlet hastanelerinde de diyetisyenler var yol gösteriyorlar. Bu durumda bahane üretmeden kendinize bir çözüm bulmaksınız.

Gelelim yıllarca benim yaptığım ve sonrasında doğru yaptığımı öğrendiğim uygulamalara…

– Günde 2 litre su içmek şart. Yaz kış tüketmelisiniz, hem sağlığınız için önemli hem de kilo vermeye yardıma. Üstelik selülit ve çatlaklarda kısa sürede gözle görülür iyileşmeler sağ-kyor. “Su içersem şişkinlik yapar, ödem olur” düşüncesi yankş, aksine ne kadar su içersen o kadar tuvalete çıkarsın ve suyu atarşp,, şişkinlikten de kurtulmuş olursun. Ödem için bitkisel tarifleri de kitapta bol bol verdim zaten, ne duruyorsun şimdi kalk bir bardak su iç, ondan sonra okumaya devam.

– Akşam 7, en geç 8 sonrası yemek yemeyin. Bu saatlerden sonra yavaşlayan metabolizma aldığı besinleri hemen kilo haline getirip poponuza, göbeğinize katıveriyor. “Metabolizmamız bize düşman mı?” demeyin, bunun yerine metabolizmanızı doğru çalıştırmayı öğrenin, göreceksiniz aslında en büyük yardımcınız olacak.

Geç vakit yemek yememe disiplini bende bale yıllarımdan kalma. Rus hocalann tembihi -e malum ırkın fiziği de ortada-ile kendime prensip edindim.

– Sabah uyanınca büyük bir bardak ılık su için. Böylece metabolizma dediğimiz makineyi hafif ve sağlıklı bir şekilde çalıştırmaya başlıyoruz.

– Kahveyi pek sevmeyen, nadir tüketen biri olarak, tok tutması ve günde bir tanesinin zararsız olduğunun açıklanması sonucu sabahlan aç kamına sade bir Türk kahvesi içerim. Türk kahvesinin de metabolizmayı hızlı çalışması için tetiklediği söyleniyor.

– Gelelim en önemli ve yakınlanm içinde en bilinen ve en eğlenceli yöntemime… Bu yöntem de neymiş acaba diye düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum, cevap basit: Vücudu şok etmek. Nasıl mı? Epey bayılacağınız bir yöntemle yapıyoruz bunu. Haftada bir gün kendine izin vererek her istediğiniz şeyden yemek…

Yalnız belirtmeden edemeyeceğim, vücudu şok etme yöntemi; kişinin kilosuna ya da doktorunun uygun görüp görmemesine göre değişir.

Ben bu sisteme alıştığım için çok eğleniyorum. Haftada bir günü ‘serbest gün’ ilan ederek istediğimi yiyorum. Benim için en rahat gün olan pazarı tercih ettim, bu yüzden pazarlanın dillere destandır -pazartesi spora koşuyorum o başka.

Nasıl keyifle yediğime inanamazsınız, etrafımdaki kadınlan geçin, birçok erkeğin bile “Yok artık Özge!” nidaları arasında yemek yiyorum. Siz artık düşünün o mideye neler giriyor…

Serbest günü birkaç sebepten yapıyorum; ilk olarak nefsimi köreltiyorum ki canımın sürekli abur cubur ya da çok kalorili şeyler istemesini engelliyorum, elbette pazar gününü iple çekiyorum. Böylece rejimime büyük hasarlar vermemiş oluyorum. Hem az yemek yiyen bünyemi şaşırtarak hızlı çalışmaya sevk ediyorum.

Yelda’ya serbest günümü anlattığımda o da onayladı ve devam etmeme izin verdi, ama tekrar belirtiyorum bu uzmandan uzmana değişebilir, hatta belki de uygulanmaması gerekebilir. Bu sebeple mutlaka doktorunuza danışmaksınız.

Çok merak edilen beslenme sırlarımı sizinle paylaştım işte şimdi artık sizin için de harekete geçme zamanı. Kolay gelsin…




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir