Et bağımlılığı ve zengin hastalığı
Et bağımlılığı ve zengin hastalığı
Et bağımlılık yapar mı? Hz. Ömer (r.a.) anlatıyor: “Etten sakının. Çünkü, onun içki gibi tiryakiliği var. Ayrıca Allah, eti çok yiyen aile halkına buğuz eder”Hz Ömer’in bu tespitinin tezahürlerini, bugün çok acık şekilde görmekteyiz. Eskiler ‘bal yiyen baldan usanır’ dese de, bu sanırım her şey için geçerli değil. Tütün içip, ondan usanan, yok denecek kadar az. Et yiyip usanan da yok gibi. Yedikçe daha fazla istiyoruz. Üç öğün et yiyenlerimiz ve etsiz yemek yemeyen hastalarımız var. Bu da, tabiî olarak eti olmazsa olmaz bir gıdaya dönüştürüyor.
Ekonomik düzeyi yükselen insanların ilk yaptıkları şey, genellikle tahıl ürünlerinden et ürünleri tüketimine yönelmektir. Lester R. Brown’un verdiği bilgilere göre: “1950 den beri dünya et üretimi, beş kattan fazla bir sıçrayışla 44 milyon tondan, 253 milyon tona çıktı. 1959 hariç, bu süreçte et üretimi her yıl arttı ve dünyanın en bilinir ekonomik trendlerinden biri haline geldi. Dünyada, 2003 yılı kişi başı ortalama et tüketimi 41 kiloyu buldu. Bu rakam, yarım yüzyıl öncesindeki rakamın, iki katından fazla.” İkinci Dünya Savaşı, insanlık için bir kırılma noktasıdır. David Servan Schreiber’in verdiği bilgilere göre: “Kanser bugün, Batıda daha yaygın ve 1940 dan bu yana gitgide artıyor. Bu yüzden, 2. Dünya Savaşından buyana neyin değiştiğini incelemek gerekiyor. Son elli altmış yılda, üç büyük etken, çevremize feci bir zarar verdi.
• Rafine edilmiş beyaz şeker ve rafine edilmiş beyaz un tüketiminin artması,
• Tarım ve hayvan yetiştirme yöntemlerinin, sonuç olarak yiyeceğimizin değişmesi,
• Daha önce var olmayan, çok sayıda kimyasal ürüne maruz kalmamız.”
Dünyada gerçekten büyük bir kanser salgını50′ var. Schreiber’in verilerine göre: “Salgının başlangıcı 2. Dünya Savaşına bağlanabilir. BRCA-1 ya da BRCA-2 taşıyan kadınlarda, 50 yaşına varmadan meme kanseri riski, savaştan sonra doğanlarda, önce doğanlara kıyasla neredeyse 3 kat artmıştır. 1950’lerde meme kanseri sadece bir istisna idi. 1964de Lyon’da, Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi kuruldu. Bu araştırma merkezinin elde ettiği kanser haritaları, ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. Aynı yaş grubunda görülen meme, prostat ve kolon kanserleri, sanayileşmiş dünyaya özellikle de Batı ülkelerine özgü hastalıklar. ABD ve Kuzey Avrupa’da, Çin, Laosya da Kore’ye göre 9 kat, Japonya’ya göre ise 4 kat daha fazla kanser vakası var. Etlerin yanısıra arıtılmış şeker, beyazlatılmış un, soya, mısır, kanola, ayçiçeği gibi rafine trans yağlar, kanser gelişimini doğrudan körüklemektedir;”