Otizm Kendi Kendine İyileşebilirmi?
Her ne kadar “iyileştirilemez” olarak görülse de, otizmle ilgili şaşırtıcı keşifler yapılmakta. Otizm, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan nörogeli-şimsel bir durum. Ona neyin neden olduğu bilinmiyor ancak genetik temelleri olduğuna ilişkin bazı bulgular var. Araştırmaların bir kısmı da çevresel faktörlerin etkisi üzerine yoğunLaşmış durumda.
Otizmi anlamak adına uzun yıllardır sürdürülen çalışmalarda bazı ilgi çekici sonuçlarla karşılaşıldı. Örneğin, çocukluğun ilk yıllarında otizm teşhisi konulduğu halde, büyüdüklerinde semptomların tamamen kaybolduğu görülen bireyler mevcut. 2008 yılında yayınlanan bir raporda; otizm spektrumundaki çocuklardan yüzde üçünün kendi kendilerine iyileşebildikleri açıklandı. Ancak yeni yapılan bir araştırma, eski bulgulara ışık tutarak otizm hakkında daha fazlasını öğrenmemizi sağlayabilir. ABD’de birçok üniversite ve enstitünün bir araya gelerek yürüttüğü bu ortaklaşa araştırma, 8-21 yaş aralığındaki otizmli bireylerin yakından incelenmesiyle gerçekleştirildi. İncelenen bireyler; semptomların zaman içinde kaybolduğu, belirtilerin yüksek seviyede devam ettiği ve hastalığın ileri aşamaya geçmediği vakalar olarak üç gruba ayrıldı. Otizmden kurtulmayı başarmış olan grup farklı araştırmacılar tarafından defalarca incelenerek, öncesinde konulan teşhisin doğru olduğu onaylandı. Şaşırtıcı olanı; bu bireylerin sadece otizmi yenmekle kalmayıp sosyal becerilerini de geliştirmiş olmaları.
Araştırmada, tamamen iyileşen bireyler, yüksek ve orta derecedeki belirtileri göstermeye devam edenlerle kıyaslandı. Yapılan testler, iyileşen otizm hastalarının bilişsel becerilerinin de geliştiğini, iletişim kurma açısından herhangi bir sorun yaşamadıklarını göstermekte. Ancak iyileşen gruptakilerin yüzde 20’sinin hala göz kontağı kurmakta sıkıntı çekiyor oldukları ya da iletişim esnasında son derece belirgin jest ve mimikler kullandıkları belirlendi. Bu işaretler, tamamen iyileşmiş olsalar da geçmişten kalan bir takım alışkanlıkların devam etmekte olduğunu gösteriyor. Araştırmanın yazarlarından, Ontario Oueens Üniversitesi psikologu Elizabeth Kelley; “Bu şanslı grupta belirtiler tamamen ortadan kalkmış olsa da incelediğimiz bireylerin çoğu hala aynı sorunları yaşamaya devam ediyor. Buna ilerleyen yaşlarda sahip olunan depresyon ve yoğun kaygı da dahil,” diyor.
Bu tür araştırmaların en büyük eksiği, hangi otizm hastasının iyileşeceğinin bilinmiyor oluşu. Dolayısıyla incelemeler, bireyler iyileşme belirtileri göstermeye başladığında yapılabiliyor. Genelde bu durum iyileşmenin son safhalarına denk geliyor çünkü semptomlar kaybolana dek iyileşme gösterildiğini anlamak pek mümkün değil. Ancak bu ve benzer araştırmalardan elde edilen çarpıcı bulgular sayesinde otizmli çocukların yakından incelenmesine yönelik yeni testler geliştirilmekte. Tabii en önemlisi, evde aileler tarafından yapılacak olan kontroller. Onları yakından izleyen anne babalar bu araştırmanın ileri safhalarında çok önemli bir rol oynayacak.
Şu anda gelişimin izlenmesine yönelik en dikkat çekici araştırma, Weill Cornell Tıp Fakültesi’nde yürütülmekte. 100 kişinin incelemeye alındığı araştırmada 2 yaşında otizm teşhisi koyulan çocuklar, 20’li yaşlarına dek yakından izlenecek. Üstelik daha şimdiden bazı bulgulara rastlandı: Otizm semptomları sırayla değil, toplu halde kayboluyor. İncelemeye alınmış birkaç çocukta özellikle; göz teması kurma, denge ve dil becerileri gibi faktörlerde eş zamanlı gelişme görüldüğü tespit edildi.
Belirtilerin neden kaybolduğu, iyileşmenin nasıl başladığı bilinmiyor olsa da olumlu değişimin, konuşma becerisinin yeniden gelişmeye başlamasıyla ortaya çıktığı düşünülüyor. Bu durum, tekrar eden istemsiz hareketler gibi bazı olumsuz belirtilerin de kısa zaman içinde kaybolmasını sağlıyor. Bu nedenle özellikle çocuklarında benzer değişimler olduğunu gören ailelerin onları yakın takibe alması öneriliyor,