Kararsızlık hastalığı
Tüketim endüstrisinin insanlığa sunduğu tek sorun, kanser gibi ölümcül hastalıklar değil, zihnî ve ruhsal problemleri de beraberinde getirmiş olmasıdır. Son yüzyılda, ürünlerin hemen her alanda çeşidi ve türü yüzlerce kat artmıştır. Seçeneklerin bu denli artması ilk bakışta zevk, tercih ve ihtiyaçların tatmini açısından olumlu gibi görülebilir. Bunların dayatılmış bir tercih olması, gerçekten zevk ve ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığını tartışmalı hâle getirmektedir. Yapılan araştırmalar; artan seçeneklerin insanların seçim yapmasını zorlaştırdığını gösteriyor. İngiliz The Times gazetesi Ağustos 2010da ‘Karar vermek neden bu kadar zorlaştı?’ başlıklı haberinde, Bristol Üniversitesinin araştırma ekibinin çalışmalarına yer veriyor. Prof. Harriet Bradley’in 10 aylık çalışmasının sonuçlarına göre:
• Kadınların kafası, erkeklerden daha karışık;
• İnsanların yarısı, gelişmelerin sorunları çözmek yerine, çok daha fazla kafa karıştırıcı olduğunu,
• İnsanların yüzde 47 si, küçük kararları bile zorlukla aldıklarını.
• Halkın yüzde 42’si ise, karar veremedikleri konular üzerinde bütün gece düşünmekten uyuyamadığını söylüyor.
Prof. Bradley, yaşadığımız çağı ‘seçenekler dünyası’ olarak tanımlıyor ve seçenekler dünyasının oldukça korkutucu’ olduğunu belirtiyor.
Günümüzde tüketim, hazzın yanı sıra, şöhret kültürüne dayalı toplum inşasına yönelik bir süreçtir de. Çok kültürlülük olarak sunulan şey aslında çok kültürlülüğün yok edilmesini ve egemen güçlerin arzu ettikleri davranış ve kültürün, köklü ve yerel olanla değiştirilmesini içermektedir. Haklarında hemen hemen hiçbir bilgiye sahip olmadığı birçok seçeneğe sahip olan insanların yaşadığı ikilem ‘terapi ve tedavi gerektiren bir hastalık’ haline gelmiştir. Bu hastalıklı süreç, genel tüketim malzemeleri kadar gıda için de geçerlidir. Marketlerde raf önünde, onu mu bunu mu alsam, ya da şu mu olsa kabilinden tereddüt için bekleşen insanları sık sık görürüz. İnsanlar konumlanmalarını genellikle kendinden aşağıdaki insanların durumuna değil, yüksek gelirli ve kontrolsüz tüketim yapan insanların durumuna göre belirlemektedir. Meselâ daha on yıl öncesine kadar salam, mütedeyyin çevrelerin tükettiği bir ürün değildi. Hâlbuki bugün, neredeyse bu çevrelerin tümü bu ürünü tüketmekte hiçbir beis görmemektedirler. Hiçbir tabiîliği olmayan bu sosyete ürünü, çok sayıda sağlık sorununu beraberinde getirerek dinî açıdan da sorgulanması gereken bir ürün olarak karşımıza çıkmaktadır. Said-i Nursi bu durumu, “Maalesef bugün birçok Müslüman’ın, medeniyetin insanların hizmetine sunduğu birçok cazip işlerin peşinde koştuğu görülmektedir. Nefsinin hoşuna gidecek, birçok zararlı eğlence ve maddelerin tiryakisi olmuş durumdadırlar. İşte gerçekte onun sağlığını bozan, onun tiryakisi olduğu bu alışkanlıklardır’’ şeklinde özetliyor.