Bilim ineğinin kutsal sığınağı: Doz

Bilim ineğinin kutsal sığınağı: Doz

Hemen her reçetede, her tebliğde, her konuşmada kısacası ilgili her ortamda ‘şu kadar tüketilirse bir zararı olmaz’ gibisinden uyarılarla karşılaşırız. Bu uyarının yanlış olduğunu söyleyecek değiliz. Ancak bunun bir bilimsel kılıfa ve sığınağa dönüştürülmesi son derece tehlikeli bir yapı arz etmekte. Meselâ alerji, kanser veya benzer hastalıklara neden olan, arsenik, kurşun, nitrit, nitrat, gümüş vs. gibi maden ve kimyasallar ile gıda katkı maddelerinin günlük şu dozda alınmasının, sağlık açısından hiçbir yan etkisinin olmadığının söylenmesi gibi…

Çünkü bu ürünü tüketen insanın, bu tür tehlikeli maddeleri barındıran başka ürünler alıp almadığını bilmediğimiz gibi, daha önceden benzer gıdalar, tıbbi ve elektronik aletlerden veya çevresel ortamlardan ne gibi maddeler aldığını, vücutta ne kadar bir birikim olduğunu ve bireyin vücudunun hassasiyetlerini de bilmemekteyiz. Bir kişi için, hiçbir yan etkisi olmayabilen bir doz, başka bir kişiyi kanser yapabilir. Kur’an-ı Kerim’in, helâlle birlikte ‘temiz’i zikretmesinin, belki de en önemli amaçlarından biri de budur. Çünkü şayet su ve maden sularında tespit edilen nitrit ve amonyağın veya balıklardaki cıvanın, hangi dozda hangi insana zarar verdiği ya da vermediği konusu hiçbir zaman berraklaştırılamaz. Her ne kadar insanlar birbirine benzeseler de, her birinin ayrı bir dünya olduğunun ve ayrı metabolizma yapılarına sahip olduklarının göz ardı edilmesi sadece bilimsel bir maskaralıktır.

ilac doz

Daha çok verim için tarlalara atılan nitrit veya nitratın gıdalarla vücuda aktarılmasının yanı sıra, içme sularına karışmasının engellenmek yerine insanların dozlarla kandırılması, Ortodoks tıbbın yalanlarından biridir. Bir tüketicinin dün, bugün ve yarınlarında vücuduna almayı sürdürdüğü, x miktarda nitrit, y miktarda nitrat, z miktarda gümüş, k miktarda amonyak, rı miktarda klor, m miktarda kad-minyum, h miktardaki arseniğin, vücudu âdeta bir çöplüğe çevirerek orada depolandığını ve bunların bileşiminden ortaya çıkan bombanın tesirini hiç düşündük mü acaba? Vücudumuz, içimizde her gün patlayan bombaları şu veya bu şekilde bertaraf edebiliyor. Ama ya aynı vücut yorgun düşerse…

‘Doz masalı’, bilim ve bürokratik çevrelerinin hukuksal sığınağı ve egemen güçlerin halkı uyutma planlarının parçası olabilir. Amma velâkin ruha giydirilen beden insana verilmiş bir emanetse, bu emaneti korumak herkesin kişisel sorumluluğunda olan bir eylemdir. Bu eylemden kendini azat edenler, büyük dava adamı Necip Fazıl’ın, “Dinde zorlama yoktur, insan hürdür elbette. İster dünyada pişer, ister ahrette!” cümlesinden her anlamda faydalanabilirler.




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir