Antibiyotiklerin sonu mu geliyor?
ANTİBİYOTİK spektrumundaki ilaçların yanlış ya da aşırı kullanımları nedeniyle en korktuğumuz bakteri türlerinin antibiyotiğe dirençli hale gelmelerine sebep olduk. Örneğin, MRSA adlı bakteri birçok antibiyotiğe karşı direnç kazandığı için daha rahat yayılmaya başladı. ABD’de her yıl bu bakteri nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının (19 bin kişi), AIDS nedeniyle ölenlerden çok daha fazla olduğu raportandı. Ancak penisilin, metisilin ya da tetrasilin türü antibiyotiklerin etkilerini yitirmiş olmaları, bakterilerle savaşmak için tüm silahlarımızı kaybettiğimiz anlamına gelmiyor.
Bildiğimiz türden antibiyotiklerin sonuna doğru yaklaşıyor olsak da yeni nesil ilaçların yolda olduğunu söyleyebiliriz. Geleceğin antibiyotikleri, bugün kullandıklarımız gibi bitki ya da mantarlardan değil, daha farklı kaynaklardan elde edilecek. Teknik olarak, bakterinin ömrünü kısaltan ya da öldüren her şeye antibiyotik deniyor. Biz onları ilaçlardan ibaret sansak da aslında doğada bunun birçok şaşırtıcı kaynağı var. Bunlar arasında kurbağalardan elde edilen “magainin” isimli bir peptit ve arı venomundan elde edilen melitin de var. Bunlar bakterilerin hayatta kalmaları için gereksinim duydukları koruyucu tabakayı parçalayarak savaşı farklı yollardan kazanan antibiyotikler. Bakteriler bu tür farklı yöntemlere karşı direnç gösteremiyorlar.
Ancak onları ilaçlarla öldürmeye çalışmaktansa doğal yöntemlerle kontrol altında tutabileceğimize dair yeni fikirler de var. Bunu uygulamanın bir yolu, metabolizmayı güçlendirip bakterilerin tutunmasını zorlaştırmaktan geçiyor. Uzmanlar, hem vücutlarımızı hem de çevremizdeki flora ve faunayı daha güçlü ve sağlıklı duruma getirerek bakterilerden rahatlıkla kurtulabileceğimizi söylüyor. Tüm bunların yanı sıra, çok daha fütüristik bir yaklaşım da mümkün. Örneğin, genetik mühendisliğin yöntemleriyle bazı virüsleri baştan programlayabilir, bakterilerle savaşmaları için onları kullanabiliriz. Hatta nanoteknolojiyi kullanarak mikroskopik boyutlarda savaşçı çipler yaratıp vücutlarımıza enjekte etmemiz de mümkün olabilir. Yine de bu alternatifler için henüz çok erken. Bazıları şu anda laboratuar ortamlarında uygulanabiliyor olsa da yaygın kullanımları için en azından birkaç on yıl daha beklemek zorundayız.
Sonuçta, antibiyotiklerin değişimi kaçınılmaz bir durum. Ama mevcut antibiyotikleri sadece gerçekten gerekli olduğunda kullanıyorsak yeni alternatiflere ihtiyaç duymadan bakterilerle rahatça savaşabilir durumda oluyoruz.
Kısa cevap: Öyle de denilebilir çünkü değişmek zorunda kalacaklar.