Gıda alerjisi nasıl tespit edilir? Hangi yaşta test yaptırmalı?
Alerji testlerinin hangi yaşta yapılması gerektiği sorusunun çoğu anne baba için merak konusu olduğunu görüyorum. Bu nedenle alerji testlerinin her yaşta yapılabileceği bilgisini paylaşarak söze başlamak isterim.
Burada önemli olan nokta, hangi test tipinin hangi yaşta istenmesi gerektiğinin ve sonuçların bir alerji uzmanı tarafından yorumlanması gerektiğinin bilinmesidir.
Kanda alerji testi: Spesifik immünoglobülin E (IgE) testi
Gıda alerjilerinin kanda tespit edilmesi için en sık kanda ölçülen spesifik immünoglobülin E (IgE) denilen testten yararlanılır. Spesifik IgE her bir maddeye özgün alerji araştırması demektir. Bu yüzden doğru sonuç alabilmek için şüphe edilen her bir gıdayla ilgili ayrı ayrı çalışılması gerekir. Toplu tarama testleri şeklinde yapılan testlerin güvenilirliği sınırlıdır.
Spesifik IgE testlerinde yorum çok önemlidir. Bunun nedeni, kanda alerji tespit edilen her maddenin çocuktaki hastalık tablosundan sorumlu olmayabileceğidir. Çocuğun hastalığından sorumlu olan alerji yapıcı maddenin belirlenmesi, alerji uzmanının hastalığın öyküsünü ayrıntılı öğrenmesi ve bu şikâyetler ile alerji testi sonuçlarını ilişkilendirmesiyle mümkündür.
Konuyu biraz daha açacak olursak, kandaki testlerde belirli bir gıdaya alerji tespit edilen her çocukta bu maddeyi tüketmek hastalık oluşturmayabilir. Öte yandan, kandan yapılan gıda alerji testlerinde negatif sonuç çıkması çocukta yüzde yüz alerji olmadığını göstermeyebilir. Diğer bir deyişle, çocukta alerji var olup testlerde yakalanamamış olabilir. Laboratuvarlarda kullanılan test tekniklerinin bu yönde çok büyük önemi vardır. Alerjiyi yakalayabilmek için etkinliği kanıtlanmış, hassasiyeti yüksek test tekniklerinden yararlanmak gerekir.
En hassas teknikle çalışılmış olmasına karşın test sonucu negatifse, ama aile ve alerji uzmanı çocuk o gıdayı tüketince hâlâ tepki verdiğini düşünüyorsa, test sonucuna rağmen çocukta o gıdaya karşı alerjinin var olabileceğini düşünmek gerekir. Test sonucu ile hastalık belirtileri arasında kurulacak bu köprü çocuk alerjisi uzmanının yorumuyla sağlanır.
Gıda alerjisi teşhisinde “gıda delme testi” (prik prik test)
Solunum yolu alerjilerinde sık görülen ev tozu akarı, hayvan, küf ve polen gibi maddelere alerji varlığı araştırılırken alerji deri testi uygulanır. Alerji deri testinde şüpheli maddeler küçük bir iğne ucu yardımıyla cilde uygulanarak, bunun sonucunda ciltte geüşebilecek sinek ısırığı boyutundaki kızarıklık ve şişme tepkisi değerlendirilir.
Bu testlerde, içinde şüpheli alerjik maddeyi bulunduran hazır sıvılar kullanılır. Ancak hazır gıda sıvılarıyla yapılacak deri testleri gıda alerjisinin tespitinde çoğu zaman işe yaramaz. Bunun nedeni, gıdaların alerji yapıcı proteinlerinin dış ortama dayanıklı olmaması ve hazır sıvının içinde çok çabuk bozulmasıdır. Fabrikasyon olarak temin edilen bu solüsyonun içeriğindeki gıda maddesi şayet bozulmuşsa test “yanlış negatif” sonuç verecektir. Diğer bir deyişle hastada alerji olduğu halde testte yokmuş gibi çıkacaktır. Bu nedenle gıda alerjisi tespitinde ilk planda deri testi değil, hassas teknikle çalışılan kan testi tercih edilmelidir.
Eğer kan testlerinde negatif sonuç elde edilmiş, ancak yine de şüphe devam ediyorsa “gıda delme testi” (prik prik test) denilen farklı bir alerji deri testi metodu kullanılmalıdır. Bu metotta iğne ucu önce sorumlu olduğu düşünülen taze gıdaya, sonra da çocuğun cildine batırılır. Böylece taze, bozulmamış gıda proteiniyle cildin temas etmesi sağlanır. Cilt ile gıdanın buluşması için en az 20 dakika beklenmesi gerekir. Test sonucu değerlendirilirken gıdanın uygulandığı ciltte kızarıklık saptanması halinde alerjinin varlığı kanıtlanmış olur.
Gıda alerjisi teşhisinde yama testi
Üçüncü bir gıda alerjisi test metodu da yama testidir. Bu yöntem özellikle 20 dakika içinde tepki vermeyen, geç ortaya çıkan alerjik tepkilerin araştırılmasında kullanılır. Uygulamada şüphe edilen madde 48-72 saat üzeri kapatılarak cilde temas edecek şekilde bırakılır. Bu süre sonunda test açılarak maddeye temas eden cilt bölgesinin verdiği yanıt değerlendirilir.
İnek sütü alerjisi
Çocuklarda gıda alerjileri içerisinde en sık inek sütü alerjisi görülür. Eğer çocukta inek sütü alerjisi saptanmışsa süt ve süt ürünlerinin (peynir, yoğurt, ayran, tereyağı gibi) tamamen beslenmeden çıkarılması gerekir. inek sütü, keçi sütü ve koyun sütü genellikle birbirleriyle çapraz reaksiyon gösterebildiğinden bunlardan birine alerji tespit edildiğinde hepsinden uzak durmak gerekir, inek sütü alerjisi olan bir çocuk yüzde 70 keçi sütüne de tepki verir. Daha nadir olmakla birlikte inek sütü alerjisi olan bir çocuğun inek etine de tepki vermesi söz konusu olabilir. Bu nedenle çok ağır alerjisi olan çocukların sığır etinden uzak tutulması da öneriler arasında yer alabilir.
Hastalık tablosu sindiğinde çocuğun alerjik maddeye hassasiyetini gidermek için alerji uzmanı kontrolünde fırınlanmış inek sütü içe-50 ren gıdalar (börek, kek gibi) diyete dahil edilebilir. 200-250 derece ısıtılmış fırında pişirilmiş veya yoğurt, peynir gibi işlem görmüş süt ürünlerinin saf inek sütüne kıyasla daha az alerji yaptığı bilinmektedir. Bu yönde uygulamaların mutlaka alerji uzmanı denetiminde yapılması gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca, inek sütü diyetten çıkarıldıktan sonra çocuğun kalsiyum açısından eksik kalmaması için ya diğer süt dışı kalsiyum kaynaklarının diyete dahil edilmesi ya da ek kalsiyum takviyesi yapılması gerektiği unutulmamalıdır, inek sütü alerjisi tespit edilen bebek ve çocuklara saf proteinden yapılmış özel mamalar önerilir.
Anjiyoödem ve anafilaksi gibi ağır süt alerjisi olan çocuklarda sütün çok az miktarının bile ağır tepkiye yol açabileceği bilinmelidir. Böyle durumlarda içinde katkı maddesi olarak bile süt proteini (kazein) olan hazır paketli ürünlerde veya restoranlarda hazırlanmış tüm gıdalarda bu maddenin varlığı araştırılmalı ve ondan sonra çocuğa yedirilmelidir. Bu durumlarda inek sütünden mutlak uzak durulması hayati önem taşır. Bu konuda aile ve okul eğitimi çok önemlidir.
Yumurta alerjisi
Çocuklarda en sık görülen gıda alerjileri arasında ikinci sırayı yumurta alerjisi alır. Yumurta akına alerji, sarısına olduğundan daha sıktır. Yumurta sarısı da alerji yapma olasılığı yüksek bir gıdadır, ancak akına kıyasla alerji yapma riski daha azdır. Yumurta alerjisi söz konusu olduğunda inek sütünde olduğu gibi bu kez yumurtadan ve içeriğinde yumurta bulunan paketli gıdalardan uzak durulması tedavinin esasını oluşturur. Yumurtanın sadece akına alerji gelişmiş, sarısına alerji gelişmemişse, yemekler hazırlanırken yumurtanın akı sarısından çok dikkatlice ayrılarak yumurtanın sarısının tüketilmesi mümkündür. Ancak bu konuda yine de çocuğu gözleyerek karar vermek en doğrusudur. Bulaşma sonucunda çok çok az yumurta akına bile tepki görüldüğünde yumurtanın tümden beslenmeden çıkarılması gerekebilir. Yumurta alerjisi olan bir çocukta nadir olmakla birlikte tavuk etine de tepki görülebilir. Böyle bir durumdan şüpheleniliyorsa tavuk eti de beslenmeden çıkarılmalıdır.
Yumurta alerjisi olan bir çocukta yumurta içeren çocukluk aşılarının yapılıp yapılmaması konusu da çok sık sorulan sorular arasındadır. Bu aşılar acil müdahale imkânlarına sahip hastane şartlarında olmak kaydıyla mutlaka uygulanmalıdır. Kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşısı bu gruptandır. Her yaşta uygulanabilen grip aşıları da yumurta proteini içerir. Bu nedenle yumurta alerjisi olan bir çocukta bu aşıların da gözlem altında yapılması gerektiği unutulmamalıdır.
Tahıl alerjisi
Son zamanlarda gıda alerjilerinde görülen genel artışa buğday ve benzeri tahıl alerjilerinin de eşlik etmeye başladığı görülmektedir. Tahılların birbiriyle benzer yapılarından dolayı herhangi bir tahıla alerji saptandığında bütün unlu gıdalar diyetten çıkarılmalıdır. Tahıl alerjisi olan bir çocukta mısır ve pirinç genellikle tüketilebilirken, buğdayla benzer tepki veren yulaf, çavdar, karabuğday ve arpa gibi tahıllardan kaçınmak gerekir.
Kuruyemiş alerjisi
Kuruyemiş alerjisi süt, yumurta ve tahıldan sonra gelen, daha az görülen bir alerji türüdür. Ancak diğerlerine göre daha zor geçer. Diğer alerjiler 3 yaşına doğru kısmen atlatılsa da kuruyemiş alerjisinin ömür boyu sürme olasılığı daha yüksektir.
Kuruyemişler arasında da tahıllarda görüldüğü gibi çapraz tepkime görülmektedir. Örneğin, fındık alerjisi olan bir çocuğun ceviz, fıstık, kaju, badem gibi diğer ağaç yemişlerinden de uzak durması gerekir. Leblebi ve çekirdek gibi yemişleri tüketmekse genellikle sorun olmaz. Yerfıstığı alerjisi bu grupta yer alır. Yerfıstığı alerjisi genellikle ağır seyreder ve kalıcı olur. Paketli gıdaların içeriği bu yönde araştırılmalıdır. Benzer şekilde restoranlardaki yemekler tüketilmeden önce de içinde yerfıstığı olup olmadığı mutlaka sorulmalıdır.
Balık ve deniz mahsulleri alerjisi
Balık ve deniz ürünleri alerjisi de fındık fıstık alerjisi gibi az görülen, ama zor geçen grupta yer alır. Balık alerjisi olan bir çocukta diğer deniz ürünleri de benzer şekilde çapraz tepkime nedeniyle tehlike oluşturur. Herhangi bir balığa alerji saptanmışsa, diğer tüm balıkların yanı sıra karides, kalamar, midye gibi deniz ürünlerinin de beslenmeden çıkarılması gerekir.
Gıda alerjilerinde ilaç tedavisi ve duyarsızlaştırma
Gıda alerjileri eğer çok ağır, hayatı tehdit edici şekilde (anjiyo-ödem, anafilaksi) gelişiyorsa istenmedik şekillerde bu maddelere temas söz konusu olabileceği düşünülerek hastanın yanında acil müdahale yapılabilecek özel ilaç enjeksiyon kitleri taşıması önerilir, içinde hazır adrenalin bulunan bu kitlerin kullanımı konusunda ailenin bilgilendirilmesi şarttır.
Gıda alerjisinin ilk belirtisi görüldüğünde hızlıca kıyafet üzerinden bu ilaç uygulanmalıdır. Bu ilacın uygulanması hastaya zaman kazandırır, ancak durumu tamamen geçirmeye yetmez. Bu nedenle uygulama sonrası hızlıca en yakın hastaneye ileri gözlem için başvurulması gerekir.
Eğer gıda alerjisine bağlı hastalığın tipi gereği böyle ani ve ağır reaksiyon (20-60 dakika içinde) beklenmiyorsa, uzun sürede gelişen döküntü, egzama veya mide-bağırsak alerjileri gibi hastalıklar söz konusuysa hastanın yanında devamlı adrenalin enjektörü taşıması gerekmez.
Böyle durumlarda mümkün olduğunca sorumlu gıdadan uzak durulmaya çalışılması yeterlidir. istenmedik şekillerde gıdalara maruz kalınıyor ve hastada sürekli bir cilt veya mide-bağırsak sorunu yaratıyorsa, bunu önlemek için ağızdan alınacak alerji ilaçlarının geçici bir süre devamlı kullanılması gerekebilir. Bu tip devamlı ilaçların başlanma ve kesilme kararı mutlaka çocuk alerjisi uzmanına bırakılmalıdır.
Bazen alerji uzmanı kontrolünde bu alerji ilaçlarını kullanmak suretiyle alerjik tepkiyi baskılamak ve o sayede az da olsa alerjik olunan gıdayı vücuda ağız yoluyla vermek yoluna gidilebilir. Bu sayede bir şekilde bu gıdaya tolerans gelişmesini sağlamak mümkün olur. Bu anlamda alıştırma safhasında işlem görmüş peynir, yoğurt, ayran gibi süt ürünleri ya da fırında 200-250 derecede pişirilmiş yumurtalı kek, börek gibi alerji yapma özelliği daha düşük olan gıdalar tercih edilir. Ancak hastalığın tipi ne olursa olsun sorumlu gıdanın ne dozda hastaya verilebileceği kararının yine mutlaka çocuk alerjisi uzmanına bırakılması gerektiğini hatırlatmak isterim. Yanlış bir uygulama çocuk için hayati tehlike yaratabilir.
Alerjik gıdanın yavaş yavaş artan dozlarda hastaya uygulanması yöntemine duyarsızlaştırma (desensitizasyon) adı verilir. Ev tozu akarı ya da polen alerjisi gibi durumlarda dilaltı damla ya da iğne aşı şeklinde uygulanan bu tedavi yöntemi gıda alerjisinde doğrudan ağızdan tüketme yoluyla yapılır. Son derece ölçülü ve çok dikkatli bir şekilde hastane şartlarında uygulanması gereken bu alıştırma yönteminin de kesinlikle alerji uzmanı denetiminde uygulanması gerekir.