Kadın Mantığını Olduğu Gibi Kabullen

Kadın Mantığını Olduğu Gibi Kabullen

– Kadınların mantığı var mıydı?

– Ne demiş şair:

Eğer çekemezsen gülün nazım,

Ne dikene dokun, ne gülü incit.

Kadınlar ve erkekler yaradılıştan farklıdır. Daha doğrusu yaradılıştan birbirlerine zıttırlar. Bu zıtlıktır onları birbirine çeken. Bu zıtlıktır hayatı keyifli kılan. Birinde hangi yön ağırlıkta ise diğerinde o yön eksiktir. İkisi bir araya gelince eksikler tamamlanır ve gerçek bir bütünlük sağlanır.

– Kusura bakmayın, ben sizin de kadın olduğunuzu unuttum. Hakaret etmek için söylemedim. Ben kadın deyince aklıma ilk olarak karım geldiği için onu düşünerek söylemiştim. Bazen o kadar mantıksız davranıyor ki…

Kadın Mantığını Olduğu Gibi Kabullen

– Kadınlar mantıksız değildir. Erkeklere mantıksız gelme sebebi, kadın mantığının erkek mantığı gibi matematik esaslara dayanma-masıdır. Kadın mantığı dörtlü bir karışımdır: Bunlar; “Duygu, hayal, sezgi ve akıl”dır. Bu yüzden erkekler kadın mantığını anlamakta zorlanırlar. Çünkü erkek mantığı sadece akla dayanır. Bu yüzden senin gibi pek çok erkek, kadınları mantıksız bulur.

– Kadın mantığının kendi içinde bir mantığı var, diyorsunuz.

– Aynen öyle. Bu yüzden biz kadınlar birbirimizi anlamakta zorlanmayız. Anlayamayan erkeklerdir.

– Peki, biz erkekler nasıl anlayacağız?

– Erkeklerin mantığı farklı olduğu için kadınları anlamaları pek mümkün değildir. Anlamak için gösterilecek gayret, erkeği de kadını da yorar. O hâlde yapılacak tek şey var: Erkek kadını anlamaya çalışmasın, anlayışlı olsun yeter.

– Anlamak mümkün değil mi yani?

– Sahibini bilmediğim bir söz var aklımda: “Erkek aklı dağdaki patika gibidir, gelen geçen az olur. Kadın aklı on şeritli otoban gibidir. Hiç boş durmaz.” Bu dörtlü karışımın biri dursa biri durmaz. Çoğu zaman da hepsi bir çalışır. Kadın, hayal kurar, düşünür, duygulanır ve karar verir. Dörtlüler hep açıktır. Tabii ki mantığın içindeki bu dörtlülerin her birinin oranı, her kadında aynı değildir. Kimi kadında duygu, kiminde his, kiminde hayal, kiminde de akıl, diğer üçünden daha baskın çalışır.

– Bizim mantığımızda duygu yok mu?

– Erkeklerin duygulan, mantıklarının içinde değildir, bu yüzden duygularıyla mantıklarını karıştırmazlar. İkisi ayrı çalışır. Aşık olmadıkları müddetçe… Ancak o zaman kafaları karışır. Aslında o zaman da yine ikisini birbirine karıştırmazlar. Sadece bir müddet için ters bir işleyiş olur ve duyguları mantıklarının önüne geçer. Aşık bir erkek, âşık bir kadından daha mantıksız davranır. Erkek sevdiğine kavuştuğunda, yani hayatın normal seyri başladığında yeniden eski hâline döner.

– Benim âşık olduğum zamanki gibi… Dağları delmeye çalışmam başka nasıl açıklanabilir?

– Kadınların zaman mefhumları da farklıdır. Zaman da matematik hesabı gibi bir şey olduğu için, kadınlar vaktinde bir yere yetişmekte veya vaktinde iş bitirmekte zorlanırlar.

– Ve dahi bir yere gidecekken vaktinde hazırlanmaları da pek mümkün değil. Karıma “Sen kaçta hazır olacaksan, o saati söyle, ben ona göre geleyim…” diyorum “Tamam…” diyor ve onu almak için eve gittiğimde yine hazır olmuyor, yine beni bekletiyor. Artık beni sinir etmek için kasıtlı yaptığını düşünüyorum.

– Katiyen kasıtlı yapmıyordur. Hatta vaktinde hazır olmak için çok da büyük bir gayret sarf ediyordur; ama olmuyordur.

– Bunu anlayabileceğimi zannetmiyorum.

– Zaten anlaman gerekmiyor, sadece anlayışlı ol yeter. Kadınların saati erkeklerden farklı işliyor, bütün mesele bu…

– Benim gördüğüm şu ki kadınlar zamanı canlarının istediği gibi kullanıyorlar. Mesela Şirin, ailesinin yanına memleketine gittiğinde onu bir gün aramazsam, öyle sitem ediyor ki zannedersiniz bir aydır onu aramıyorum. Oysa sadece bir gün, yani yirmi dört saat aramamışım.

– Bir mütefekkir şöyle demiş: “Sevmek, kadın için tam günlük bir iştir; tıpkı bir erkeğin mesleği gibi.” Bu yüzden o bir gün, ona bir ay gibi gelmiştir.

– Bir de şu “his” veya “sezgi” denilen tamamen gerçek dışı şeyi hiç anlamıyorum. Mesela bir yere gideceğiz; Şirin “Hissediyorum, bugün gitmemiz iyi olmayacak, başka bir zaman gidelim.” diyor. Gitmemek için sezgisi dışında elinde hiçbir delili yok. Belki de kadın mantığının içinde sezgi olduğu için anlamakta zorlanıyoruz.

– Hisleri ciddiye almak lazım. Akıl görünenin önüne geçemez. Kadınlar pek çok şeyi hissederler. Eğer kadın vesvese ile hissi karış-tırmıyorsa, hisleri çok kere doğru çıkar. Ayrıca kadınlar çok rüya görürler ve çoğu rüyaları çıkar. Manevi yönleri kuvvetlidir. Erkeklerin kadınlarda zayıflık diye gördüğü noktalar aslında kadınların güçlü yanlarıdır. Kadınları farklı kılan, hayata renk katan da bu yönleridir.

Bir mütefekkir şöyle demiş:”Kadınsız yaşanmayacağı doğru değildir, sadece kadınsız, yaşanmış olunmaz.”

– Kısacası karımı anlamaktan ümidimi keseyim.

– Bir soru sorayım. Akşam eve dönerken yolda trafiğe takıldın, bu arada cep telefonunun şarjı bitti ve eve üç saat geç kaldın. Şirin ne yapar?

– Tek kelime ile çıldırıyor. Birkaç defa başıma geldi. Bunu ona kaç kez anlatmaya çalıştım ama anlamıyor. Trafik oluyor, işten vaktinde çıkamıyorsun veya bir arkadaşınla karşılaşıyorsun, bir yerde beş dakika oturalım derken, biraz zaman geçiyor. Bunlar hep olabilecek normal şeylerken ben geç kalınca Şirin aşırı tepki gösteriyor.

– Şimdi bu meseleye bir kadın gözü ile bakalım. Erkek eve geç kaldı ve kadın kocasına ulaşıp haber alamıyorsa, kadının aklına olabilecek en kötü şeyler gelir. Kadın zihni çok çabuk senaryo yazar. Kadının aklına son günlerde gördüğü bütün rüyalar gelir; önce onları gözden geçirir, kötü haberin ipuçları vardı da anlamadım mı diye kendini sorgular. Sonra son günlerde içinin sıkıldığını hatırlar, işte bu olmalı diye düşünür, sonra hayalinde kocasının ölüm haberini alır, hastaneye gider, gezmelerini iptal eder, çocuklarına babalarının öldüğünü nasıl anlatacağını düşünür, cenazeyi kaldırır, derken kocası eve gelir.

– Haber veriyorum, geç kalacağım diye söylüyorum yine surat asıyor.

– O zaman daha iyimser düşünüyor, diyelim. Kocasının başka bir kadına gittiğini düşünebilir. O zaman da hayalinde kocasıyla o kadını basar, kadının yüzüne tükürür, saçını yolar, kocasına boşanma davası açar, hayatını sürdürmek için hangi işi yapabileceğini düşünürken kocası eve gelir.

– Bu söylediğiniz gerçekten iyimserdi! Ben eve geç kaldığım günler Şirinin cep telefonumu kurcaladığını fark ediyorum. Anlıyorum ki şüpheleniyor.

– Senaryo kadından kadına değişir. Burada pek çok senaryo yazılabilir. Adamın aklına hiç böyle şeyler gelmez, sadece geç kalmıştır, hepsi bu kadardır. Karısının neden bu kadar kızdığını da bir türlü anlamaz. Kadın kendince kızmakta haklıdır; çünkü o arada çok acılar yaşamıştır. Kocası eve dönene kadar yüreği ağzında bekleyerek zaman geçirmiştir.

– Ben Şirine “Benden haber yoksa hiç merak etme, bil ki iyiyim. Kötü haber tez ulaşır, bir şey olursa önce seni ararlar.” diyorum ama kabul etmiyor.

– Bu haftaki görüşmemizi bir mütefekkirin güzel bir sözüyle bitirelim:

“Erkek kadını çok sevmeli ama anlamaya çalışmamalı, kadın erkeği az sevmeli ama anlamaya çalışmalıdır…”




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir