Yaş alalım, yaşlanmayalım

Yaş alalım, yaşlanmayalım

TÜİK’İN yaşlılarla ilgili 2018 bülteni çıktı. Hala gençlerimizle ve gençliğimizle övünebiliriz. Ancak işin bir de yaşlılar ve giderek yaşlanmakta olan nüfus kısmı var. Ülkemizde yaşlı nüfus olarak tabir edilen 65 yaş üzeri nüfus, son beş yılda yüzde 16 artış gösterdi. 82 milyonluk nüfusumuzun yedi milyonu yaşlı olarak tanımlanıyor. Toplam nüfus içinde yaşlıların (65 yaş +) oranının en yüksek olduğu ülkeler Monako (yüzde 33), Japonya (yüzde 28) başta olmak üzere, İtalya (yüzde 24) ve Almanya (yüzde 22) diye devam ediyor. Ülkemiz henüz Japonya ve Avrupa ülkeleri kadar yaşlı değil. Hatta ortanca yaş açısından Avrupa’nın en genç ülkelerinden sayılabilir. Ancak yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı bizde de yaklaşık yüzde 9’a yükseldi. Bu ne demek? Toplumun her 10 kişisinden birinin 65 yaşın üzerinde olması demek. Çalışan, üreten nüfusun toplam içindeki payının giderek azalması demek. Kamu sosyal güvenlik sistemleri için daha az prim geliri, daha çok emekli maaşı ve sağlık gideri; devlet için daha az vergi, daha çok harcama demek.

ÜLKEMİZDE YAŞLI NÜFUS

Yaşlı nüfusun geliri açısından bakıldığında, yoksul olarak tabir edilen kadınların oranı erkeklerden daha fazla. Çünkü çalışma yaşındaki kadınların sadece üçte biri iş hayatında. Bu kadınlar yaşlandığında eşleri veya çocuklarının bakımına muhtaç kalıyor. Kendilerine ait bir gelirleri veya birikimleri olmuyor. Yaşlı kadınların gelirlerinin kaynağı araştırıldığında çoğunlukla eşlerinden kalan ‘emekli maaşları’ ve ‘yaşlılık aylığı’ karşımıza çıkıyor.

Ülkemizde mevcut durumda toplam nüfusta kadın nüfusu erkek nüfusundan daha az. Ancak ilerleyen yaşlarda kadınların sayısı, erkek sayısının önüne geçiyor. Yaşlılar arasında kadınların oranı yüzde 56 iken, erkeklerin oranı yüzde 44’e düşüyor. Bunun nedeni erkeklerin ortalama yaşam süresinin kadınlardan daha az olması. Kadınların, doğuşta beklenen yaşam süresine göre erkeklerden yaklaşık 5.5 yıl daha uzun yaşayacağı öngörülüyor. Bu da ilerleyen yaşlarda kadınların dul ve yalnız kalmasına neden oluyor. Yaşlı nüfus içindeki kadınların yaklaşık yarısı eşini kaybetmiş durumda. Erkekler ömrünün sonuna kadar eşleri tarafından bakım olanağına sahip iken, kadınlar ilerleyen yaşlarda yalnızlığa mahkum oluyor.

Yine TÜlK’in rakamlarından devam edecek olursak, yaşlılarda ölüm nedeni olarak dolaşım sistemi hastalıkları yüzde 45 ile ilk sırayı alıyor. Bunun arkasından tümörler ve solunum sistemi hastalıkları geliyor. Uzayan yaşam süresi yaşlılar arasında Alzheimer hastalığının da artmasına neden oluyor. Hastalıklardan ölüm konusunda kadın-erkek genelde eşit gibi görünürken, tümörler konusunda durum değişiyor. İyi huylu tümörler ile kötü huylu tümörlerin iki cinsiyetler arasında önemli bir farklılığa neden olduğu gözleniyor. Erkeklerde kötü huylu tümörlerden dolayı hayatını kaybedenlerin oranı yüzde 21 ile kadınlara göre iki kat daha fazla.

EKONOMİDE YAŞLANMA ETKİLERİ

Yaşlanma olgusu en başta sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı olarak hissedilirken, yaşlanma ile birlikte azalan tüketim ekonomileri olumsuz etkiliyor. Tüketim demek, başka birinin geliri, ekonominin üretmesi, büyümesi demek. îç tüketimi zayıf olan ekonomiler Japonya gibi yerinde saymaya başlıyor. Ancak tüketimini dış borçla finanse eden ülkeler de, uluslararası piyasalardaki kur ve faiz dalgalanmalarına açık hale geliyor. Atalarımız, ‘Ayağını yorganma göre uzat’ derken, galiba tüketimini iç kaynaklarla finanse et, borç alma demek istemiş.

Dünya nüfusu yaşlanmaya devam ederken, henüz ekonomilerde onların taleplerine cevap verecek bir dönüşüm yaşanmadı. Yaşlanan nüfusun en önemli talebi sağlık ve bakım alanında. Tabii ki bu talepler kamu zorunlu sosyal güvenlik sistemlerinin daha çok harcamayla karşılaşmasına neden oluyor. Yaşlı bağımlılık oranının yükselmesi, çalışan başına daha çok yaşlı düştüğünü gösteriyor.

Bu da elde edilen prim gelirlerinin, sistemin giderlerini karşılamaktan uzaklaşmasına neden oluyor. Kamu, zorunlu sosyal güvenlik sistemlerini bütçeden finanse etmek zorunda kalıyor. Giderek kan kaybeden kamu sosyal güvenlik sistemlerini desteklemek üzere devreye alınan bireysel emeklilik sistemleri birçok ülkede kamu zorunlu sosyal güvenlik sistemlerinin yerine geçecek şekilde kurgulanmış. Ancak bizdeki uygulama kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı şeklinde geliştirilmiş. Halen de geliştirilmeye devam ediyor.

^Yâşlanma olgusu sadccc ülkemizde değil, dünyada da ekonomiyi, sosyal politikaları etkilemeye başladı. Dünyada giderek yaşlanan nüfus nedeniyle, yaşlılara özel üretimler, yaşlılara özel tasarım ve mimari yapılar, yaşlılara özel hizmetler ekonominin akışında etkili olacak. Henüz gençler arasında bir meslek olarak görülmeyen yaşlı bakım hizmetleri kendi içinde uzmanlık alanlarına ayrılacak. Yaş ve yaşlılık bir taraftan ekonomilere bir yük olarak görünürken, diğer taraftan yeniliğe ve geliştirilmeye fırsat vermesi yönüyle, çıkış yolu sunabilir.

ZEYNEP CANDAN AKTAŞ




Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir