Türkiyede Obezite ve Diyabet Cerrahisi
Şifa aramak için uzaklara gitmeye gerek yok. Türkiye obezite ve diyabet cerrahisinde yüksek düzeyde bilgi birikimine sahip. Bu alanlarda dünyanın en gelişmiş sağlık merkezlerinden biri olmaya adayız…
İçeriğe Ait Başlıklar
“Obezite cerrahisinde dünyanın şifa merkezi olabiliriz”
OBEZİTE ve diyabet çağımızın en önemli sorunlarından. Tahminlere göre obezite prevalansı artmaya devam ederse, 2035 yılına kadar dünyanın yetişkin nüfusunun neredeyse yarısı kilolu ya da ‘obez’ olacak. Tüm dünya nüfusu dikkate alındığında oldukça önemli bir sorundan bahsediyoruz.
Buradaki ‘prevalans’ ifadesi hekimlerin sıklıkla kullandığı teknik bir terim. Belirli bir zaman içinde önceden belirlenmiş nüfus dilimindeki odak hastalığın artışını ifade ediyor.
Buna göre küresel nüfusun en az 2 milyar kişilik diliminin aşırıya yakın şişman ya da obez olması bekleniyor. Bu gelişme yalnız sağlık açısından değil, estetik ve sosyolojik pencereden bakıldığında da ciddi bir problem. Üstelik aşırı şişmanlık, tüm dünyadaki ölümlerin yaklaşık yüzde 5’inden sorumlu.
Dahası, ekonomik etkisi dikkate alındığında yılda yaklaşık 2 trilyon dolara ya da küresel GSYÎH’nın neredeyse yüzde 3’üne denk gelmesi dünya ekonomisi için büyük bir tehdit. Bu rakamlar savaş ve terörizmin yarattığı küresel etkiyle neredeyse eşit!
ÖNEMLİ HASTALIKLARIN KAYNAĞI
Büyük kentlerimizde sokağa çıkıp bakıldığında henüz sarsıcı görüntülerle karşılaşılmıyor ama özellikle iş dünyasında masa başı çalışanların ve kadın nüfusumuzun önemli bir bölümü patolojik ölçülere yaklaşan derecede şişman. Çoğunun vücut kitle indeksi de obez denecek kadar kritik noktada.
Sorun sadece istatistiksel sağlık rakamlarını bozmakla kalmıyor, ruhsal çöküntülere ve iş verimliliğinde azalmalara yol açıyor. Benim kişisel gözlemim iş dünyasındaki ‘beyaz yakalı’ takımın çoğunun obez olmaya aday biçimde şişman olması. Ve tabii işin estetik yönü de var. Burası özellikle kadınları daha çok ilgilendiriyor.
Sorun gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin kâbusu aslında. Karar verici, yönetim noktasındaki bireyleri fizyolojik olarak etkilemekle kalmıyor, zamanla psikolojik sorunlara da yol açıyor. Masa başında çalışanlarda verim düşüklüğünün en önemli sebeplerinden biri de bu aşırı şişmanlık meselesi.
Peki, bu kişilerin sağlığı iyice bozulduğunda ne oluyor? Önce ‘sedanter’ (hareketsiz) yaşama alışmış üst düzey yöneticileri ve patron katındaki çoğu kişileri pençesine alıyor, bırakmıyor. Sonuç, ciddi hastalıkların başlaması, verimlilikte azalma ve estetik kaygılardan doğan çekingenlik duygusu ve nihayet psikolojik anlamda çöküş.
Aşırı şişmanlığın yol açtığı hastalıklar çok daha ürpertici: însülin direnci, diyabet ve kalp hastalıkları başta olmak üzere, karaciğer yağlanması, kemik hastalıkları, akciğerlerin zamanla iflası ve de bazı kanser türlerine özel yatkınlık…
GELİŞMİŞ KLİNİK DENEYİMLERE SAHİBİZ
Geçenlerde sağlık sektöründe isim yapmış bir arkadaşımla konuşurken bizde göğüs kabartıcı gelişmelerin yaşandığını öğrendim. Meğer son yıllarda epey ilerleyen ve dünyadaki son tekniklerin uygulandığı ‘obezite cerrahisi’ ülkemizde de oldukça önemli noktalara gelmiş.
Daha fazla bilgi almak için kendisinden bu konuda yetkin bir hekimin adını ve mümkünse bilgi almam için bir randevu ayarlamasını rica ettim. Duraksamadan bir isim verdi: Uzman hekimin adı: Op. Dr. Özgür Demirtaş.
Obezite ve diyabet cerrahisi konusunda yalnız İzmir’de değil, yurt çapında en gelişmiş teknikleri uygulayan oldukça yetkin bir isim. İzmir’den ve Türkiye’nin her yerinden; hatta Almanya başta olmak üzere Avrupa’dan hastaları varmış. Üstelik Batıda obezite ve diyabet cerrahisiyle ilgili tedavi ve ameliyatlar bizden inanılmaz ölçülere pahalıymış.
Tanışmaktan onur duyduğum Op. Dr. Özgür Demirtaş yoğun gündemine rağmen İzmir Alsancak’taki muayenehanesinde beni kabul etti. Yaklaşık 45 dakika süren zihin açıcı bir görüşme şansı elde ettim: Obezite ve metabolizma hastalıklarında görülen kimi komplikasyonların artık kolaylıkla çözülebilir sağlık sorunları olduğunu öğrendim.
Kimi vakalar ailesel geçişlerle, kimi de de beslenme sorunlarıyla başlıyormuş. Fakat daha da önemlisi fiziksel aktivite yoksunluğuyla gelişip, sonuçta diğer organlar arasında görünmez ilişkilere varan korkutucu hastalıklar ortaya çıkıyormuş. Üstelik, bazıları estetik rahatsızlık şeklinde algılanmasına rağmen çağımızın en ciddi sağlık sorunlarından biri haline gelmiş.
Neyse ki, son yıllarda obezite cerrahisi inanılmaz ilerlemeler göstermiş. Şimdi diyabet hastalığı da yeni operasyon teknikleriyle tedavi edilebilir hale gelmiş.
Op. Dr. Özgür Demirtaş’ın konuya hakimiyeti ve muayenehanesinde bulunan albümdeki ameliyat sonrası mutlu insan fotoğrafları beni hayli etkiledi. Kendi ifadesine göre işin sırrı uluslararası güncel literatürü yakından takip etmek ve riski en aza indirilmiş operasyonları yerinde inceleyerek uygulamakmış. Şimdiye kadar ciddi sorunla karşılaşılmadığmı öğrenince Türk hekimlerimiz adına gurur duydum.
Öğrendiğim bir ayrıntı daha oldu: Türkiye’de kadınlar erkeklere göre obeziteye daha yatkınmış. Türk Kardiyoloji Derneği’nin yaptığı bir araştırmada erişkin erkeklerin yüzde 25’i obez olarak değerlendirilirken; kadınların yüzde 45’e varan bölümü obez sınıfına giriyormuş. Müthiş bir rakam.
DÜNYA ÇAPINDA FARKINDALIK YARATABİLİRİZ
Bu samimi konuşmadan sonra obezite ve diyabet konusuna olan ilgim daha da arttı. Hastalığın sadece bireylere değil, ekonomiye verdiği zararı da sorgulamaya başladım. Korkutucu rakamlar bir tarafa; işin içinde çok yönlü başka unsurların bulunduğunu gördüm.
En başta gıda üreticileri olmak üzere; perakendecilerin, restoranların ve sağlık hizmeti sağlayıcılarının bu konu hakkında bilinçlenmesinde yarar var. Hatta genel eğitim sistemi içinde özellikle obeziteye yer ayrılması zorunlu görünüyor.
Burada ayrıntılarına giremediğin bilgileri elde ettikten sonra iftiharla şu sonuca ulaştım: Türk hekimleri olarak sadece kendimizle sınırlı olmayacak şekilde dünya çapında geniş bir deneyime sahibiz. Bizde obezite ve metabolik cerrahi girişimlerini başarıyla uygulayan uzman hekimler var. Üstelik Amerika ve Avrupa’yla rekabet edebilecek yoğun bilgi birikimine sahibiz.
Nur Demirok